sabrın çiçeğidir diye topluyorum
saksıda kurumuş fesleğenler
çoktan dökülmüş ilkbaharları
her gece bir yaprağını kokluyorum
gece tenine dökülür beyaz
ay senin beyaz pencerende susan
gümüş bir iğne batar göğsüme
acıdıkça ninniler söyleyen dilsiz
gece örter ışıklarını sen uyusan
nefesini tutar kapıda sardunyalar
sardunyalar hep beyaz
dilimde eridikçe gözlerinin balı
üzüm bağlarının mayhoşluğu
kükürtlü mercan yatakları
damağımda aydınlığı tanelerin
yanaklarımda buruk tadı beyaz
ben beyaz derim ağarır
çılgın saatleri yaklaşan günün
senden uzakta yağıyor yağmurun
beyaz sunuyor her siyah biraz
bir nefeslik ömrü olan her gülün
ölümlü boynunda beyaz
erimiş camlar akıyor üstümüze
yüzümüzü ağır ağır yıkayıp
beyaz ağlar tüm duvaklar
elinden tutsan utanacak
boğulan kirpikleri kayıp
gözlerin üstünde peçeler beyaz
iyimser bulutlar akıyor şehrimize
yabancı gibi geçerken altından
beyaza yıkanır çamurlu yollar
ince bir veda havası yayılır
beni bıraktığın odalardan
izlerini kokladım beyaz
şimdi alırsan ellerini benden
gecenin çığları aklımıza düşer
kavak yaprağından beter titreyen
üşümüş dileklerimizi bağladım
yumak yumak gökyüzüne
havada bulut beyaz
dualar yorulur susuz ellerimde
sabırla yanar ocakları aşkın
çürümüş dizlerim saklı içinde
bana her ateşten bir kıvılcım düşse
yakar alevleri beyaz
Arzu Aksoy