Bugün ‘ seni bir telefon trafiğinde bulmuştum oysa ‘ dediğim günden birkaç gün önce ölen cumartesi. Ve hala bulutlar gökyüzünün gülümseyebileceğine ihtimal veremiyorlar. Çünkü bir şair eğer şiir yazmayı bıraktıysa, ellerini, parmaklarını kırdıysa mazeretsiz, artık çok geç kalınmıştır ‘ yalnızlık ‘ için. Artık anlamsızdır ve ‘ yalnızlıkta yalnız kalıyor mudur acaba bir ebeveyni yalnız bıraktığında? ‘ sorusuyla yüz yüze kalınmıştır…
Bugün ‘ artık izlediğim her film öldürüyor beni; bir kadın bir adamı öpse sen düşüyorsun dilimin ucuna ‘ dediğim günden birkaç gün önce intihar eden cumartesi. Ve hala ozon tabakasının umudu var, hala dünya batıdan doğuya doğru dönmeyi sevmiyorsa; güneş batıdan doğmak istiyorsa her gün ağardığında; bunda kesinlikle bir tezgâh var!
Ve bugün günlerden yine cumartesi! Yine bir şeyler sayıklayıp, bir şeyler sayıklarken birkaç dal sigara atıp, sigaralar bittiğinde bileklerimde söndürüp onları, siyah yerine yeşil olmasını bekleyeceğim bileklerimin. Dünya yörüngesinden sapacak ağladığımda! Çünkü artık ölmekten vazgeçmiş bir şairin, solunumlarını –solunumlarının doğasını kiniyle parçalayan bir şairin ‘ yalnızlık ‘ kelimesini ağzına alması hiç duyulmamış bir argonun dille teması gibi olacaktır!
Artık kıyametin kopacağına İsrafil'de inanmıyor zaten!