] ]
çala kalem yaşanan
bir mevsimdi yaz
önümde
öpüyordu güneş yüzümü
koynunda
eteğine tutunduğum
anamın
sen geldin
kıyamet kopan bir günde
sarılıp sana
hüzne düştüm
yarım yamalak bir ilkbahardan fırlayan düşlerim
sarıya dönüyordu seninle
sözlerim…içim
gündüzüm…gecelerim
usulca giriyordun
ve habersizce
nefessizdi bekleyişlerim
dokunuşlarında eriyişlerim
tutundu laciverdine yürek
harına vuruldu
yangınının
sıcağına seriliyordu dillenişlerim
başıboş bir yaygara
girmişti penceremden içeri
ve aşk
seni getirmişti
gitmelerin mevsiminde
eprimişti geceler
sönük parlaklığında yıldızların
oysa sen
süzülüyordun
kırık bir aynadan
içime
ve gözlerin
ah! o Eylül gözlerin
ılık bir şarkının
ihtiraslı notaları doluyordu
şiirlerle esrik gecelere
…gümbürdeyen bir çarpıntıda
saatler Eylül’ü çalıyordu gözlerinde
hüzün kokuyordu gamzelerin
gülerken bile
ve damla damla dökülüyordu
gözlerinden
sonbahar
yalnızdım
ve siyaha yamanmıştım
ve inan
yalnızlığı ben seçmedim
içime almak istedikçe seni
çok istedikçe
bulaştı aşka
katran karası yalnız günlerimin
batıyordu yüreğime
solan rengi güneşin
kirpiklerinle
sapsarı
simsiyah
kopkoyu
“hani sarıydı hüzün
…acı sarı
peki bu renk de ne”
kasığıma saplanan acının içinde
bilemediğim sözlerin
…delişi gözlerinin
inliyor içimde dolanan düşlerim
doğmayan
ve doğmayacak bir çocuğun çığlığı
tırmalıyor kulaklarımı
sussun artık/yüreğimi delmesin
yeter!
kapa artık…kapa
ve bir daha bakma
öte yanda kalsın
her şey
hüzne batan gözlerinden süzülen
bakışlarınla
bir gün
hiç habersiz
çalınacak kapı
açmasan bile girecek içeri
ve gideceksin
biliyorum
sen de
bir güz yağmuru gibi
ilk yazlara
gideceksin
hüzne düşen gözlerinde
esiyor Eylül rüzgârları
yüreğimde yağmurların
sessizim
ve sessizliğimde
seni istiyorum
yüreğime
gözlerindeki
hüznü
sürdüm
giderayak
aylardan hüzün mevsimlerden ayrılık
ben
artık
gitmeliyim
ve sen
çek Eylül bakışlarını üzerimden
15.09.2006
Atilla Güler