o gece eylül’e gittiniz siz
koltuğunuzun altında söylenecek sözleriniz
rüzgarla sevişecek saçlarınız
ve yıldızlara ışıyacak gözleriniz
bir imbat okşuyordu yüzünüzü
hafifçe masaya düşen seslerin içinden
bir damla anason çaldım damağıma
koyuluğunda gülüşlerinizin
hissettirmeden
bir namesine eşlik ettim sonra
dilinizden dökülen şarkınızın
kapılmış büyüsüne…sessizce
saçlarınıza tokasız tutturduğunuz
ince özlemlerinize
yapıştım denizden gelen nemli tuzla
silmek istediniz elinizle
…gitmedim
aşklarınızı anlattınız gözlerinizde
tutkuyla…hüzünle…öfkeyle
ses etmedim…dinledim
kırıklarınızı ellerimde gizledim
bir yaprak kopardınız
ağustos’ta eylül’ün sevdasına dillenen
sürdünüz sararan rengini
geceyle birlikte gözlerime
bilmeden…bilemeden
ve yağmurdan sandınız
ıslanan parmaklarınızı
halbuki benden düşen damlalardı
peçetelerde kalan…acıyla kanayan
sonra yakamozları serpip üzerine denizin
bir öpücük kondurup ayın o bebek yüzüne
koltuğunuzun altında sohbetleriniz
eylül’ü de alıp gittiniz…siz
içine gizlendiğimi gecenizin
hiç bilmediniz…görmediniz
çünkü siz bendiniz
gittiniz/oysa
ağustos’tan çaldığınız yaprağın
yüreğinde yanan özlem
sürükleniyor yağmurlarla…eylül’e
serseri ve sapsarı
ve ben oradayım hala
sessiz…deli bir dalganın peşinde
Atilla Güler