"“Kitaplar insanı yanıltmaz; yalnızca, satır aralarını okuma cesaretin varsa aldatabilir seni.” – Umberto Eco"

Coelacanth Ve Evri̇m Hi̇potezi̇ni̇n Çikmazlari

Coelacanth: 400 milyon yıllık "yaşayan fosil" olarak bilinen bu balık türü, evrim hipotezinde denizden karaya geçişin kanıtı olarak gösteriliyordu. Ancak 1938'de canlı bir örneğinin bulunması, yüzgeçlerinin "ilkel uzuvlar" ve yağ kesesinin "ilkel akciğer" olduğu iddialarını çürüttü, evrim hipotezini sorgulanır hale getirdi.

yazı resim

**Coelacanth, bilim dünyasında "yaşayan fosil" olarak tanımlanan ve yaklaşık 400 milyon yıldır varlığını sürdüren bir balık türüdür. Evrimciler, bu türün yüzgeçlerini "kara canlılarına dönüşüm sürecindeki ilkel uzuvlar" ve iç yapısında bulunan yağ kesesini "ilkel bir akciğer" olarak yorumlayarak, evrim hipotezine delil olarak sunmaya çalışmışlardır. Ancak, 1938'de canlı bir Coelacanth'ın keşfedilmesi, bu iddiaları çürütmüş ve evrim hipotezinin büyük bir çıkmaza girmesine neden olmuştur. Evrim hipotezi, canlı türlerinin zaman içinde küçük değişimlerle farklı türlere evrildiğini öne sürer. Ancak, fosil kayıtları incelendiğinde türler arasında olması gereken ara geçiş formlarının eksik olduğu gözlemlenmiştir. Coelacanth, evrimciler tarafından denizden karaya geçişin önemli bir örneği olarak gösterilmiş, ancak canlı bir örneğinin bulunmasıyla bu iddiaların yanlış olduğu anlaşılmıştır. Coelacanth’ın 400 milyon yıl boyunca değişmeden kalmış olması, evrim hipotezinin iddialarıyla çelişmektedir. Evrim hipotezine göre, bu süre zarfında önemli morfolojik değişimlerin gözlemlenmesi beklenirken, Coelacanth hiçbir değişiklik göstermemiştir. Canlı üzerinde yapılan incelemeler, onun sanıldığı gibi sığ sularda yaşayan, karaya çıkmaya hazırlanan bir tür olmadığını, aksine okyanusun derinliklerinde yaşayan bir dip balığı olduğunu ortaya koymuştur. Evrimciler, Coelacanth’ın yüzgeçlerinin "yürümeye hazırlanan uzuvlar" olduğunu iddia etse de yapılan gözlemler, bu balığın yüzgeçlerini yalnızca yüzme amacıyla kullandığını göstermektedir. Max Planck Enstitüsü'nden zoolog Hans Fricke’nin ifadesiyle: > "İtiraf ediyorum, üzgünüm ama Coelacanth'ı hiçbir zaman yüzgeçleri üzerinde yürürken görmedik." Bu bulgu, Coelacanth’ın bir ara form olmadığını ve evrimcilerin öne sürdüğü varsayımların yanlış olduğunu kanıtlamaktadır. 1938 yılında Güney Afrika kıyılarında bir Coelacanth yakalanana kadar, evrimciler bu türü çoktan "soyu tükenmiş ve kara canlılarına geçiş sürecinde önemli bir halka" olarak kabul etmişlerdi. Ancak canlı bir örneğin bulunması, bu iddiaları çürütmüş ve evrimciler arasında büyük bir hayal kırıklığı oluşturmuştur. J. L. B. Smith, bu keşfi şu sözlerle tanımlamıştır: > "... Balığı ilk gördüğümde bu görüntü beni beyaz parlak bir patlama şeklinde çarptı. Taştan bir baston gibi kala kalmıştım." Coelacanth’ın iç organlarının incelenmesi sonucunda, onun evrimcilerin iddia ettiği gibi ilkel bir akciğere sahip olmadığı, aksine sadece bir yağ kesesi taşıdığı ortaya çıkmıştır. Bu da onun su dışında yaşama hazırlanan bir balık olmadığını göstermektedir. Evrim hipotezinin en büyük zorluklarından biri, ara geçiş formlarının fosil kayıtlarında bulunamamasıdır. Hipoteze göre, milyonlarca yıl içinde balıklardan amfibik canlılara, ardından kara hayvanlarına geçiş sürecinde sayısız ara formun bulunması gerekmektedir. Ancak, fosil kayıtlarında böyle bir ara form dizisine rastlanmamıştır. Peter Forey, Nature dergisinde yayımlanan makalesinde bu durumu şöyle özetlemektedir: > "Coelacanthların tetrapodların atası olduğuna dair görüş uzun süredir kabul gördüğü için, Latimeria’nın (Coelacanth) bulunmasıyla birlikte, balıklardan amfibilere geçişi hakkında doğrudan bilgilerin elde edileceği ümit edilmişti... Ama Latimeria’nın anatomisi ve fizyolojisi üzerinde yapılan incelemeler, bu ilişkinin sadece bir temenni olduğunu ve Coelacanth'ın bir 'kayıp bağlantı' olarak gösterilmesinin bir dayanağının olmadığını ortaya koydu." Bu ifade, evrimcilerin Coelacanth üzerinden inşa ettikleri hikâyenin bilimsel bir temele dayanmadığını göstermektedir. Coelacanth’ın keşfi, evrim hipotezinin temel varsayımlarını sarsmış ve ara geçiş formlarının eksikliğini gözler önüne sermiştir. Canlı bir Coelacanth örneğinin bulunması, türlerin milyonlarca yıl boyunca değişmeden kalabileceğini ve evrimcilerin iddia ettiği gibi ara formların mevcut olmadığını ortaya koymuştur. Bu nedenle, evrim hipotezinin temel savları bilimsel gözlemler ve fosil kayıtlarıyla desteklenmemektedir. Fosil kayıtlarının ve canlı gözlemlerinin ortaya koyduğu veriler, evrim hiptezinin geçerli bir hipotez olmadığını göstermektedir. **

Yorumlar

Başa Dön