...yaşangaçlarımı dikip, gerçeklerimi solumaya başladığımda farkettim; sevgi sandığım şeyin üzerindeki "aslı gibidir" kaşesini... Sevgi dediğin şey; yolları sana çıkan her başlangıçta bir başka sendrom yaşamaktı sadece... Göz yaşlarım; şizofrenik nağmeleriydi ruhumun ayrılığa. Çiçeğin suya duyduğu hasret kadar dayanılmaz olsaydı yalnızlık; sen de nefes kadar vazgeçilmez olurdun bende. Ne esaret yaşardım ruhumun çıkmazlarında, ne de fırtınalar kopardı durgun sularda.
İç dünyam biraz sükun bulsa; yine senli yine bulanık düşüncelerimi arar oluyorum. Tenim platonik sevişmeler yaşıyor teninle her gece. Arzular pınar oluyor, ben mezesiz içiyorum. Hani şu hayatımdaki "bazen" ler kadar bendesin. Nefeslerimiz birbirine karıştığında gözlerinin bende olduğu gibi. Öyle şeffaf ki silüetin; dokunsam hissetmeyeceksin sanki. Varlıkla yokluk arası birşey... Ve ben adını koyamadığım duyguların göçüğü altındayım..!
Şimdi bazen ondalıklıyım, bazen gök gürültülü. Bazen de öyle sütliman ki herşey; sürmanşet yaşayamıyorum artık. Paranoyalarımda boğulmak yerine tabularımın molozunda aşka dair gökdelenler inşaa ederdim ya; umutlarımın mezarına attım sevgiyi... Artık çok geç!