Cuma namazı, İslam dünyasında sadece bir ibadet değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın önemli bir göstergesidir. Hem dini hem de sosyal açıdan büyük bir anlam taşır. Cuma namazının tarihsel kökenleri ve kavramsal anlamı, zamanla şekillenmiş ve derinleşmiş bir olgudur. Bu makalede, Cuma namazının tarihsel gelişimi, "salâtu'l vusta" kavramı ve bu ibadetin belirli bir güne bağlı olup olamayacağı üzerine bir analiz yapılacaktır.
Cuma kelimesi, Arapçada "toplanma" anlamına gelen CMA kökünden türetilmiştir. Kürtler bu kelimeyi "Cumua" şeklinde telaffuz ederler. Farklı Arap lehçelerinde de benzer türevleri bulunur. "Vusta" kelimesi ise Kur’an-ı Kerim'de üstün, faziletli ve adaletli gibi anlamlar taşır. Bakara Suresi’nin 238. ayetinde geçen "salâtu'l vusta" terimi, geleneksel olarak öğle veya ikindi namazı gibi yorumlanmıştır; ancak aynı zamanda "Cuma namazını" işaret ettiğine dair görüşler de mevcuttur. Burada vusta kelimesi, "orta" anlamından ziyade "en üstün" veya "en önemli" olanı ifade eder.
İslam öncesi Araplar, haftanın günlerini farklı isimlerle anarlardı:
Evvel (Pazar)
Ehven (Pazartesi)
Cubâr (Salı)
Dubâr (Çarşamba)
Mûnis (Perşembe)
Aruba (Cuma)
Siyâr (Cumartesi)
Cuma günü, Araplar arasında "Yevmu’l-Aruba" olarak biliniyordu ve sonradan "yevmu’l-cumu‘a" yani "toplantı günü" olarak değiştirilmiştir. Bu değişikliğin Kureyş kabilesinden Kab bin Lüey tarafından mı yoksa başka bir figür tarafından mı yapıldığı kesin olmasa da, bu değişikliğin Medine’de kurulan pazarlarla bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Toplantı gününün, pazar kurulan güne denk getirilmesi katılımı artırmayı amaçlamıştır.
İlk Cuma namazı, Nebimiz Muhammed Medine’ye hicret etmeden önce, Medine Müslümanları tarafından kılınmıştır. İbn Sîrîn’in nakline göre, Medine Müslümanları, Yahudilerin Cumartesi günü, Hristiyanların ise Pazar günü toplandığını görerek kendilerine bir toplanma günü belirlemeye karar vermiştir. Es‘ad ibn Zurâre liderliğinde 12 kişi ilk Cuma namazını kılmış ve bugün "Cuma" olarak adlandırılmıştır.
Nebimiz Muhammed, Medine’ye hicret etmeden önce Mus‘ab İbn Umeyr’i Medine’ye İslam’ı öğretmek için göndermiştir. Mus‘ab, Medine Müslümanlarını toplayarak ilk resmi Cuma namazını kıldırmıştır. Bu topluluk, Nebimiz Medine’ye ulaşana kadar bu uygulamayı sürdürmüştür. Namazda cemaatin sayısı 12 kişiyle sınırlıydı.
Bakara Suresi’nin 238. ayetinde geçen "salâtu'l vusta" ifadesi, genelde belirli bir vakit namazına atfedilir. Ancak ayette geçen "koruyun" ifadesi, bu ibadetin diğer namazlardan ayrı ve özel bir öneme sahip olduğunu düşündürmektedir. Bu nedenle, "salâtu'l vusta"nın günlük namazlardan biri olduğu yorumları tarihsel ve dilbilimsel açıdan eleştirilmektedir.
Cuma namazının belirli bir güne bağlanması, tamamen toplumsal ve pratik nedenlere dayanır. Medine’deki ilk Müslümanlar, haftanın altıncı gününü pazar kurulan bir gün olduğu için seçmişlerdir. Ancak bu tercih, Allah’ın kesin bir emri değil, topluluğun ihtiyaçlarına göre şekillenen bir uygulamadır. Dolayısıyla, günümüz Müslümanları da şartlarına uygun olarak başka bir günde toplu halde Cuma namazı kılabilir.
Cuma namazı, hem ibadet hem de toplumsal dayanışma amacı güden bir uygulamadır. Tarihsel süreçte bu ibadetin belirli bir güne bağlanması, dini bir zorunluluk değil, sosyal bir tercih olarak ortaya çıkmıştır. "Salâtu'l vusta" kavramı ise bu namazın diğerlerinden daha üstün bir ibadet olduğunu vurgular. Cuma namazını haftanın başka bir gününde topluca kılmak, İslam’ın özüne aykırı değil, aksine dini uygulamaların ruhuna uygun bir esneklik göstermektir. Bakara Suresi 238. ayette şöyle buyrulmaktadır: "Salâtları ve en faziletli salâtı koruyun. Tanrı'ya tam bir tevazu ve itaatkarlıkla durun." Bu ifade, Cuma namazının sadece bir toplumsal ritüel değil, aynı zamanda bir ibadet olarak tüm Müslümanlar için ne kadar önemli olduğunu vurgular. Cuma namazı, "toplanma günü" olarak belirlenen bir günde kılınması gereken farz bir ibadettir ve bu namaz, kadın-erkek ayırımı olmaksızın her Müslümana farz kılınmıştır. Cuma Suresi 9. ayette ise şöyle buyrulmaktadır: "Ey iman edenler! Toplantı günü salât için çağrıldığınız zaman hemen alışverişi bırakın ve Tanrı'yı anmaya koşun. Eğer bilirseniz bu sizin için hayırlıdır." Bu ayet, Cuma namazının önemi ve toplumsal işlevi hakkında güçlü bir hatırlatmadır.
