"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

Deprem Biliminin Yanlış Anlaşılması: Toplumsal Korku, Bilimsel Gerçeklik ve Sorumluluk Üzerine

2025'te artan deprem aktiviteleri toplumda endişe oluştururken, sismolojinin yanlış anlaşılması dolandırıcılığa zemin hazırladı. Sismologlar depremlerin zamanını tahmin edemez, ancak fay hatlarını haritalandırır, risk değerlendirmesi yapar ve zarar azaltma stratejileri geliştirir. Bu metinde, sismoloji biliminin gerçek amacı ve sınırları açıklanarak, toplumun bilimsel gerçekleri doğru anlaması amaçlanıyor.

yazı resim

2025 yılında deprem aktivitelerinin artmasıyla birlikte toplumda derin bir endişe dalgası yükseldi. Bu endişe, maalesef bilimsel gerçeklikten çok, yanlış anlaşılmalara ve hatta dolandırıcılığa zemin hazırladı. Sismolog kelimesinin içinde geçen "log" (bilim) ekine rağmen, halk bu bilim insanlarının depremi önceden "tahmin edebileceklerini" varsaydı. Oysa sismologların görevi hiçbir zaman gelecekteki depremlerin tam tarihini ve saatini söylemek olmadı, olamaz da. Sismoloji, depremlerin doğasını, oluşum mekanizmalarını, etkilerini ve risklerini inceleyen bir bilim dalıdır. Sismologlar:
- Fay hatlarını haritalandırır
- Deprem risklerini değerlendirir
- Bina yapım standartlarına bilimsel dayanak sağlar
- Toplumu olası senaryolar hakkında bilgilendirir
- Zarar azaltma stratejileri geliştirir
Ancak ne yapamazlar? Depremin tam tarihini, saatini ve dakikasını söyleyemezler. Bu, bilimsel yetersizlik değil, doğanın karmaşıklığının bir sonucudur. İstatistiksel sismoloji dersi bile -ki bu alan deprem olasılıklarını matematiksel modellerle inceler- kesin tarih veremez. Kur'an-ı Kerim'de Cin Suresi 25-28. ayetlerde açıkça belirtildiği üzere, gaybı yalnızca Allah bilir. Depremin tam zamanı gayba girer. Kuantum bilgisayarlar dahi bu bilgiyi üretemez çünkü bu, hesaplama gücü meselesi değil, bilginin doğası meselesidir. Bir sismolog, Kütahya Simav'da deprem olacağını söyleyebilir çünkü Sındırgı'da 6 büyüklüğünde bir deprem olduysa, fay hattı üzerindeki Bigadiç, Simav veya Sinanpaşa'da kırılma potansiyeli vardır. Bu, lise coğrafya bilgisiyle bile anlaşılabilecek bir çıkarımdır. Ancak bu depremin yarın mı, bir ay sonra mı, yoksa beş yıl sonra mı olacağını hiç kimse bilemez. Halk, içindeki derin korkuyu yatıştıracak bir "bilge" arar. Bu arayış, "Ben size tam tarihini söylerim" diyen şarlatanların türemesine neden oldu. Sismolog unvanını kullanan ya da kullanmayan, astroloji, numeroloji veya "mistik bilgilerle" deprem tahmini yaptığını iddia eden kişiler ortaya çıktı. Bunlar toplumun korkusunu istismar eden dolandırıcılardır. İlginç olan şu: Toplum, "Endişeye gerek yok, kendinizi boşuna korkutmayın, tedbir falan gerekli değil" diyenlere itibar ediyor. Bu kişiler, profesör unvanı taşısalar bile, bilimsel sorumluluktan uzak, tehlikeli bir yanılsama oluşturmaktadırlar.
"Endişeye gerek yok" demek neden tehlikelidir?

  1. Tedbirsizliği meşrulaştırır: İnsanlar deprem çantası hazırlamaz, binaların dayanıklılığını sorgulamaz, aileleriyle acil durum planı yapmaz.
  2. Yanlış güvenlik hissi oluşturur: "Profesör söyledi, endişeye gerek yok" diyen kişi, depremin gelmeyeceğini sanır.
  3. Bilimsel sorumluluğu ihmal eder: Bir bilim insanının görevi toplumu sakinleştirmek değil, doğru bilgilendirmektir. "Deprem olacak, ne zaman bilinmez, bu tedbirler alınmalı" demek korkutmak değildir.
    Bu kişiler gaybı mı biliyorlar? Hayır. Sadece halkın duymak istediğini söylüyorlar. Ve tahminleri doğru çıkarsa -ki bu salt şans meselesidir- "ehil" olarak anılıyorlar. Oysa lise coğrafya bilgisi olan herkes aynı tahmini yapabilir.
    Bu yanlış anlaşılma ve sorumsuzluk, deprem konusuyla sınırlı değil. 2022 yılından 2025 yılına kadar barajın kaldırılmasıyla yaşanan üniversite tercih krizi, aynı mantığın başka bir alandaki tezahürüdür.
    Rehber öğretmenler, öğrencilerin üniversite tercihlerini yaparken:
    - Sadece 1 yıllık verilere bakarak liste yazdılar
    - "Üstten şu kadar, alttan şu kadar olsun, aralık geniş tutalım" mantığıyla hareket ettiler
    - En az 3-4 yıllık verileri analiz edip minimum-maksimum değerleri hesaplamak yerine kestirme yol seçtiler
    2022'de baraj kaldırılınca, bu "güvenli" dedikleri listeler çöktü ve 2022'den itibaren binlerce öğrenci boşta kaldı. Rehber öğretmenlerin akılları çalışmadığı için değil, sorumluluklarını yerine getirmedikleri için bu felaket yaşandı.
    Öğrenciler boşta kalınca ne oldu? Bahane üretildi:
    - "Sistem değişti"
    - "Öngörülemezdi"
    - "Biz elimizden geleni yaptık"
    Oysa elimizden gelen, en azından 3-4 yıllık verileri fark tabanlı trend analiziyle analiz edip, değişim aralıklarını hesaplayıp, olası senaryolara göre liste yazmaktı. Bu yapılmadı çünkü korkak bir toplum, kolay cevaplar istiyor, zor ama doğru olanları değil. Bir sismolog "Şu bölgede deprem riski yüksek, bu tedbirler alınmalı" dediğinde, halk bunu korkutma olarak algılıyor. Oysa bu, hazırlama ve korumadır.
    Gerçek korkutma şudur: "Yarın saat 14:30'da 7.2 büyüklüğünde deprem olacak" demek. Bu, hem yanlış hem de paniğe yol açar.
    Gerçek hazırlık şudur: "Fay hattı üzerinde yaşıyorsunuz, herhangi bir zamanda deprem olabilir, evinizin deprem dayanıklılığını kontrol ettirin, acil durum çantası hazırlayın, ailece toplanma noktası belirleyin."
    Depremler tesadüfi değildir. Bir deprem, fay hattı üzerindeki diğer kesimleri tetikleyebilir. Bu nedenle:
    - Büyüklükler her gün gözlenmelidir.
    - Aktif dönemler ve pasif dönemler takip edilmelidir.
    - "Şu dönemde deprem beklenmeli" uyarıları yapılmalıdır.
    Ancak tekrar edelim: "Ne zaman"ı kimse bilemez. Bu gayba girer. Coğrafya öğretmenleri bile akıllarını kullanırlarsa, sismologların birçok uyarısını bağımsız olarak yapabilirler. Çünkü bu, temel jeolojik ve coğrafi bilgidir. Ama yine de "Pazartesi günü saat 11'de" diyemezler. Cin Suresi 25-28. ayetlerde Allah şöyle buyuruyor:
    > >"De: Size söylenen yakın mıdır yoksa Rabbim ona uzun bir zaman mı belirlemiştir bilmem. Gaybı bilendir. Gaybını kimseye göstermez. Resullerden razı olduğu dışında çünkü o onun önünden, iki elinden ve arkasından gözetleyiciler sevk eder. Rablerinin risaletini bildirdiklerini kesin bilmesi için ve yanlarında olanı kuşatmıştır ve her şeyin miktarını saymıştır."(Cin Suresi 25-28. ayetler)
    Bu ayetler bize şunları öğretir:
  4. Gaybı sadece Allah bilir - Depremin tam zamanı gayba girer
  5. İnsan bilgisi sınırlıdır - Bilim bize olasılıklar ve hazırlık yolları gösterir
  6. Sorumluluk insandadır - Bilinmeyeni bahane edip tedbirsiz kalmak caiz değildir
    Deprem sonrası halk şöyle yakınıyor:
    - "Devlet görevini yapmıyor"
    - "Keşke önceden tedbir alınsaydı"
    - "Devlet bizi uyarmalıydı"
    Soru şu: Devlet hangi "dangalaklar sürüsü" ile tedbir alacak?
    Eğer toplum olarak:
    - Tedbirli konuşanlara "korkutuyorsunuz" diyorsak
    - "Endişeye gerek yok" diyenlere alkış tutuyorsak
    - Bilimsel uyarıları görmezden geliyorsak
    O zaman devlet ne yapsın? Devlet, toplumun bilinçlenmesiyle güçlenir. Bilinçsiz bir toplum, sorumlu bir devlet oluşturamaz.
    Bireysel Sorumluluk
    - Deprem çantası hazırlamak
    - Binanın dayanıklılığını kontrol ettirmek
    - Acil durum planı yapmak
    - Çocuklara deprem eğitimi vermek
    - Panik yapmadan ama hazırlıklı olmak
    Bunlar bireysel sorumluluklardır. "Endişeye gerek yok" diyenleri dinleyip bunları yapmazsak, zarar gördüğümüzde suçlanacak tek kişi biziz.
    Kim Ehildir?
    Ehil olan şudur:
    - "Şu bölgede deprem riski var"
    - "Bu tedbirler alınmalı"
    - "Binalar şu standartlarda olmalı"
    - "Depreme hazır olun ama paniğe gerek yok"
    Ehil olmayan şudur:
    - "Endişeye gerek yok, unutun gitsin"
    - "Profesör X dedi deprem olmayacak"
    - "Yarın saat 15:00'te deprem olacak"
    Ben sismolog değilim. Onsekiz Mart Üniversitesi'nde ziraat mühendisliği okurken toprak bilgisi dersi aldım. Bu bile bana, yer kabuğunun dinamiklerini, fay hatlarının nasıl çalıştığını anlamamı sağladı. Demek istediğim şu: Temel bilimsel okuryazarlık, birçok şeyi anlamamızı sağlar. Ama bu, bizi her konuda uzman yapmaz. Ehil olana danışmalı, ama aynı zamanda aklımızı da kullanmalıyız. "Yakında sismologlar da deprem tahminciliğine soyunurlar." Bu ne demek? Toplumsal baskı ve medya ilgisi, sismologları da kesin tarih vermeye zorlayabilir. Bu, bilimin yozlaşması olur. Bir bilim insanı, halkın duymak istediğini değil, bilimsel gerçeği söylemekle yükümlüdür. Eğer sismologlar "Şu tarihte deprem olacak" demeye başlarlarsa, o zaman bilim ölmüş, tahmincilik başlamış demektir. Bu felaketi önlemek hepimizin sorumluluğundadır. İslam'da tevekkül vardır ama tembellik yoktur. Tevekkül, tedbiri aldıktan sonra neticeyi Allah'a havale etmektir. Tedbir almadan "Allah kerimdir" demek, dini yanlış anlamaktır.
    Ana Mesajlar
  7. Sismologlar depremi tahmin etmez, toplumu hazırlar.
  8. "Endişeye gerek yok" diyenlere değil, tedbirli konuşanlara kulak verin.
  9. Profesör unvanı ehil olma garantisi değildir.
  10. Gayb ile bilimi karıştırmayın.
  11. Toplumsal korku dolandırıcı üretir, ama tedbirsizlik de tehlikelidir.
  12. Devlet ve birey sorumluluğu birbirini tamamlar.
  13. İnsanı tedbirsizlik bitiri.
    Korkak bir toplum, doğru bilgiyi değil, rahatlatıcı yalanı tercih eder. Rehber öğretmen örneğinde olduğu gibi, deprem konusunda da aynı hatayı yapıyoruz.
    Eğer bir toplum olarak:
    - Bilimi dinlemiyorsak
    - Tedbirli konuşanları eleştiriyorsak
    - "Endişeye gerek yok" diyenleri alkışlıyorsak
    O zaman sorumlusu biziz. Depremden, tedbirsizlikten, cehaletin kendinden sorumlu biziz. Allah Cin Suresi'nde ne demiş: "Her şeyin miktarını saymıştır." Yani her şeyin bir ölçüsü, bir dengesi var. Biz de o ölçüde hareket etmeliyiz: Aşırı korku da yanlış, aşırı rahatlatma da.
    Tedbir ve ilim yolu ortadır. O yolda yürüyenler kurtulacaktır.
    "İnsanı tedbirsizlik bitirir" - bu gerçeği depremden önce anlayabilenler, depremden sonra pişman olmayanlar olacaktır.

KİTAP İZLERİ

Barbarın Kahkahası

Sema Kaygusuz

Barbarın Kahkahası: Bir Toplumun Tatil Maketi Bir yaz tatilinden beklentimiz nedir? Güneş, deniz ve belki biraz da huzur. Oysa Sema Kaygusuz'un 2016 Yunus Nadi Roman
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön