Doğduğumuz Dünya Bu Değil

Doğduğumuz dünya elbette bu değildir. Bu dünyaya bir meta gibi satılmak için, özelleştirilen taşıma araçlarının arkasından koşmak için, yıkılan çatılar altında ezilmek, bozulan insan yuvalarının oy uğruna fede edildiğini görmek için gelmedik. Saygılar.

yazı resimYZ

Doğduğumuz dünya bu değil

Dünya, doğduğumuz dünya değil. Bu sözüm vahşi doğada, ehli alemde yaşayan, hayvan, nebat bütün canlılar için geçerlidir.

Tahsil yıllarımızda -devlet’i- dışından dolu dolu okumuştuk. Okullarımızı bitirip, yaşamın içine girdiğimiz zaman, -devlet’in- içi yarı yarıya boş, boş olan yerlerini kendimizin dolduracağımızı anlamıştık.

Tek partili, çok partili, demokrasiye geçmek döneminin olumlu, olumsuz yanlarını Türkiye siyasetinin kalbi Ankara’da hep beraber yaşadık, yaşanmaktadır. Bu 88 yıllık, 81 ilde yaşanan motorize birlik çağdaşlık maratonunda, tökezleyeni, düşeni, ayak altında ezileni, geninden ödün
vermeyerek çekileni, yağcıları, pul yalayan dilekçileri, kota koyan, rota çizenleri, tahsisçileri, teşvikçileri hep gördük.

Ben bunlarla dolmuşum ki taşıyorum. Depremde çöken çatı altlarındakileri kurtarıyor, sıcak yemek veriyoruz. Depremsiz çöken çatıları kaldıran, içindekileri kurtaran yok, bir lokma yemek veren yok. Devlet kendi arabasıyla ezdiklerine adeta : “Biraz dikkat etsene” demek istiyor. Bir bakıma, bir devlet adamının söylediği
"benim memurum işini bilir" sözleri adeta "herkes bulunduğu yerde işini görsün"
anlamını yaratmaktadır.

Futbolumuz da bu maratonun jenerasyon olarak başka ve benzer yönü.
Ülke topraklarının % 98’i Asya topraklarında olduğu halde, Bugünkü A.B’ ne girmek istediğimiz gibi, Asya Grubunu ret ederek, ısrarla ayak diremiş Avrupa Grubuna girmiştik.

Asya grubunda olsaydık pek tabi Fifa Dünya Kupasına da katılma hatta finallere kalma şansımız artacaktı. Bakınız seksen bir yıl içinde Suudi Arabistan 4, İran 3, Cezayir 3, mısır 2 defa katılmıştır. Türkiye de bu uzun süre içinde yalnızca 2 defa katılmıştır. Türkiye’nin Fifa Dünya Kupasına katılma şansı, bu ülkelerden çok daha fazla olacaktı, olmalıydı.
Futbolu stadyumlarda izleyenler çoğunlukla orta halli kesimdendir. Futbol da kumara alet edilmiş. Buralardan elde edilen rant, Teknik Direktörlere, Futbol Kulüplerine, onlar da transfer ettikleri oyunculara veriyor. Bugünlerde şike olayı ve TFF Başkanlığıyla, futbol kulübü başkanları
arasında 2. kez toplantı yapıldı. -Futbol dünyası-/ -Güvensizlik-/-Fenerbahçe camiası- başlıkları
altında, şike ayıbının üstü örtülerek, kaostan nasıl çıkılır düşünülüyor.

İstanbul’da Zabıta amiri Süslü Tevfik vardı. Süslü Tevfik haksız ceza kesse de Adı gene Süsüydü. Ankara’da Vali ve Belediye Başkanı Nevzat Tandoğan, Emniyet’ten Komiser Hasip vardı ‘Karakuşi’ kararlar veren. Örneğin alkollü gördükleri kişileri toplayarak, mücavir alanın 20 Km. dışına atarken gecekonduculara göz yuman, karaborsacılara göz yuman, o günün Türkiye’sine hiç yakışmayan Varlık Vergisini çıkartan Milli Şef Çankaya’da, asayiş berkemal, her şey güllük gülistanlıktı. Fakat toplum böyle düşünmüyordu. Nitekim Yeter!.. Söz milletin diyerek Demokrat Partiyi kurmuştu.

Ülkenin, yöneticilerinin ve düşünürlerinin ortak noktada birleşecekleri fikir ve önerilere ihtiyacı var. Ülkemizin siyasi yaşamında iktidar, muhalif parti taraftarları ve siyasi partilere oy verenler, partiyi kollayanlar, kısaca yandaşlar hep çıkar peşindeler. En baştan ülkede ki tek parti CHP’sinin bu görünüşünü, Atatürk’ün de beğenmediğini, tenkit ettiğini belirten anılarda anlatılmakta. Fikirlerini söyleyenleri sindirmek, kürsüden atmak, köyün delisi ilan etmekle özlenen hedeflere ulaşılamayacağımız aşikardır.

Başa Dön