Elveda

Elveda, her gün bahçe duvarının üzerine koydurduğum ekmek kırıntılarına gelen kuşlara ve o kuşları tutmak için pusuda bekleyen kırçıl kediye...

yazı resimYZ

Ben, Hatıp'dan olma, Lefika'dan doğma Yakup'um. Bu yerde tam seksen bir yaz yaşadım. Bu yazların kışını da gördüm, baharını da. Ankara denen bu bozkırın çok tozunu kaldırdım. Şimdi ışığı sönen gözlerim nice güzellikler gördü. Artık bileklerimin taşıyamadığı nasırlı ellerim nasibini avuçladı.

Bu yaz hayatımın son yazı. Bunu çok iyi biliyorum! Uzandığım bu yatakta, annem de benim gibi son yazını geçirmişti. Sıra bende... O da bu pencereden bakardı pamuk bulutlara. O da biliyordu...

Günden güne eriyen vücuduma bakıyorum. Böyle ölünüyor demek ki... Ölüme hazır olunmuyor inanın! Yaşın önemi yok!

Benim zeytin gözlü, güleç yüzlü annem gülümseyerek Hakka yürümüştü. Vasiyetini bir bir bana ezberlettirirken sanki ölmüyor da bir yerden bir yere gidiyormuş gibiydi! O zaman ölüm bana ne kadar kolay gelmişti!

Vasiyet ettim, annemin yanına gömüleceğim. Annemin mezarının yanı başına diktiğim çam ağacının gölgesini hissedermiyim bilmiyorum. Köy bahçelerinin yanındaki bu mezarlıkta ben de toprağa karışacağım.

Evvelki gün mezarlığa gittim. Yerimi işaretledim. Mezarların üzerindeki kuruyan otlara baktım. Uğuldayan rüzgârın sesini dinledim. Ya Rabbim etrafta ne çok kuş var!

Mezarım olacak toprağın başında öylece durdum. Sırtımdaki ve göğsümdeki ağrılar ne kadar da fazla. Sonumu haber veriyor. Annem gamzeli, gülümseyen yüzü ile hoş geldin diyor.

Zaman geldi.
Elveda, bulutlara ve göğe...
Elveda, her gün bahçe duvarının üzerine koydurduğum ekmek kırıntılarına gelen kuşlara ve o kuşları tutmak için pusuda bekleyen kırçıl kediye...
Elveda köşedeki dut ağacına...
Elveda!
Elveda, benden arta kalanlara...
Elveda, benden elveda bekleyen herkese...
Ve merhaba...

Başa Dön