Bu yazımı okumak için bir ön şart var. Neşet Ertaş’ın “Yolcu” sunu kendi sesinden dinlemeden ve o ritmi kafanızda tutmadan benim yazım hiçbir anlam taşımaz. Bu duygular yazıyla anlatılabilecek olsaydı müzik olmazdı. Amacım da bu değil zaten.
Onun ritminde ve sözlerinde ayrıca ona ses verenin sesinde dünyaya bakışın en derin ifadesini bulabilirsiniz. Bu öyle bir sihirli sestir ki, onu havalandıran rahmetli Neşet Ertaş tarafından okunduğu gibi bir defa daha okunamaz bence. Gökte bırakılan bu hoş sedadır ve tutar sizi.
Önce Âşık Veysel’in “Uzun İnce Bir Yoldayım” diye başlayan türküsü vardır. Bu türkü anlatır hayatın anlamını, düşündürür ve yolu gösterir. Yolcu ise bu yolda yürüyen yolcunun haykırışıdır. Bir anadan doğan yolcuların hikâyesidir bu. Dünyaya bakanların, insan olarak doğanlara öte dünyanın hatırlatıcısıdır. Bütün bu topraklarda asırlardır oluşan hayata bakışın en güzel söylenişi ve ifadesidir. Baba Ertaş’ın o güzel “Aydost” diye haykırışının tamamlayıcısıdır.
Bunlar neden düşündün mü? Her şeyi, börtü böcekten insana kadar her şeyi, onlarda anlam aradın mı? Böyle güzel bir daveti yapan bir türkü; adı türkü, bir filozofun kendini ifade biçimi! Rumeli Hisarı konserinde önce anlatır hayata bakışını ve sonra bu türküyle sözle anlattıklarına ruh verir, sözün yetmediklerini tamamlar.
Yolcu’yu çok farklı sanatçılardan dinledim. Hiçbirisi Neşet Ertaş’ın yorumunun yakınından bile geçemez. O bir türkü değil çünkü bir adamın kendini haykırışı, olduğu gibi ifade edişi. Kendisinin de dediği gibi her bir kelimesi, her bir notası seçilmiş. Bir de o ses, inanmışlığın sesi…
Neşet Ertaş / Yolcu
Yolcu bu yolda yürüyen yolcunun haykırışıdır. Bir anadan doğan yolcuların hikâyesidir bu. Dünyaya bakanların, insan olarak doğanlara öte dünyanın hatırlatıcısıdır.