Üç Günlük Yol

Sonra insanlar; gülenler, somurtanlar, endişeliler, mutlular. Bu coğrafya şaşırtır insanı. Hani şair olamazsın bir anda ama en azından şair ruhlu yapar adamı.

yazı resimYZ

Bunca yolu üç günde kat ettim. Önce Ankara’dan Konya’ya oradan Ereğli üzerinden Mersin’e gittim Bir gün sonra ise Mersin’den Tarsus’a oradan da Aksaray üzerinden Ankara’ya döndüm. Evde bir gece kaldıktan sonra ertesi gün Çorum’a gittim ve aynı gün akşam Ankara’ya evime geldim. Şimdi gidip geldiğim yerlere harita üzerinden bakıyorum. Nerden baksanız üç günde bin dört yüz kilometreye yakın yol almışım.

Üzerimde yorgunluktan eser yok. Mutluyum. Mevlana’nın dediği gibi, sular gibi akmak ne güzel, her gün bir yerde konaklamak, akmak, akmak… Sular dere yatağından akıp gittikten sonra geride ıslak çakıl taşları kalır. Derede birikintiler oluşur. Bir de dere sularının taşıdığı her ne varsa etrafa çöker. İşte şimdi ruhum aynen öyle.

Düz ovalar, sonra Toros dağlarının karlı zirveleri ve o dik yamaçlarda nasıl büyüdüklerini merak ettiğiniz çam ağaçları, gürleyen dereler, sonra deniz ve açıkta bekleyen gemiler, sonra Hasan dağı ve sağınızda tuz gölü, Çorum’a doğru kızıl topraklar ve sağınızda ve solunuzda ıssız alanlar.

Sonra insanlar; gülenler, somurtanlar, endişeliler, mutlular. Bu coğrafya şaşırtır insanı. Hani şair olamazsın bir anda ama en azından şair ruhlu yapar adamı.

Başa Dön