Zübeyde Ana

Bir ata sözünün çağrıştırdıklarına dair

yazı resim

Çocukluğumda yaşadığımız mahallede yaşlı, tombul bir Türkmen komşu hanım vardı. Sadece ben dahil mahalledeki çocukların hemen hepsi "Zübeyde Ana" derdik. Ona yakışırdı bu. Evine gittiğimizde şapır şupur bizi öper, mutlaka bir şeyler yedirirdi. Bazen de oturduğu sedirin üzerinden gülümsüyor mu yoksa ağlıyor mu belli belirsiz mırıldanırdı kendi kendine. O zamanlar bir türlü anlam veremediğim en çok söylendiği "Neylesin akılsız evlat ata malını, neylesin akıllı evlat ata malını" sözünü hiç unutmam. Bu sözü onun gibi içli söyleyeni duymadım.

Zübeyde Ana bir yanda fakirlikten kurutulup ev bark olanları, diğer yanda da belki hayırsız oğlunu gördükçe bu atalar sözünü söylüyordu. Şimdi etrafıma bakıyorum ve bazen ben de kendimi aynı sözleri mırıldanırken buluyorum. Değerini bilemeyene miras ne anlam ifade eder harcamaktan başka ve kazanmayı bilen için miras olsa da olur olmasa da...

Kaç stajyer yanımda öğrenciyken çalışmaya başladı... Bir gömlek bir pantolonla. Sonra yıllar geçtikçe, evlendiler, araba aldılar, çocukları oldu, evleri oldu. Ne güzel oldular... Varlıklarının her bir kuruşunu hepsi akıllarıyla ve emekleriyle kazandılar. İnsan onlarda kendini görüyor bazen.

Bunların yanında darmadağın olmuş aileden zenginlerin durumuna baktıkça atalar ne güzel söylemiş. Belki de eskiden beri bu böyleydi sadece şimdi değil; Bir meslek sahibi olmak, bir şey yapmak zenginliğin gerçek nedenidir.

Zübeyde ana haklısın, nur içinde yat, öğüdünü de dinledik , öyle de yaptık ama dededen babadan bir şeyler kalsa fena olmazdı şimdi... Ömür geçti be ana...

Başa Dön