sinek toplamayı marş bilmiş
pazar kuşlarının ağzından akan çöpleri
ve gelgitleri denizin belini ağrıtan
açık hava esintisi
bir bakıyorum sana
yüzünde virane evi gözlerinin yeri
çukur çukur bir ova
iğneden olta attığım
canım gözüne bir diken gibi takıldım
ve tuttum oltamın ucunda iki nehir
ve rengiyle bir gri
kuşun ağzından akmaya havalanan
bir pazar sonrası
sebze ve meyvelerden kalan
çöp kırıntılarıyla sen nehir gibi uçup giderken
üstüme bulaşan kara sineklerin
mola vakti;
işte bu da kalbimin yeri .
yumuşamış tahtanın
sol bileğindeki karartı
gibi içi geçmiş bir hayatın
yalın ayak yorgun sesi
suda çırpınışı gibi bir balığın
yürürken çıkardığı o ses değil miydi?
evime yankı yapan
olmayan
kimseleri
sessizliği değil miydi
bakıp da göremediğim siz sevgili yüzleri?
Tek gördüğüm şu yatak şu kapı ve şu parmaklık
bana yankı sunan
yaşamanın ağır bedeli
gel gitlerin bel ağrısı
denize düşmüş
akşam şafağı
kızıllığım değil miydi
tanın katliamı?
kan gibi kalbimde
dört nala atan
rengin değil miydi üstüme yankı yapan.
boş tınının ortasında oturmaktayım
başımda zefiri bir sessizlik
içimde dişlerimin tıkırtısı
üşümüş gibiyim; bilirim
ah bilirim; o ceketti istediğim.
rüzgar konsa yetiyor içimdeki acıyı zorlamaya
yokuş yokuş şehir bildiğim
oysa beyazıydı gözlerinin
oltsıyla tutulmuş rengi.
Yeşili örtüsüydü nehir bildiğim
ben en çok gözlerinin beyazını giydim.
birden bütün ilişkiler bir şiiri bildi
hepsi bitti; şiir yitti .
tüm nabızlarıyla caddeler
bir bir insan kuşandı
ilişki bildiğin
aç ağızlı bir yılan
gibi bir hilalin ucunda oltaya gelmiş bir göz beyazı;
benim giydiğim.
ve sinek toplamayı marş bilmiş
bir kahkaha gibi
rengi çöp kokan
bir pazar sonrası yürüyüşe konan kuşların yakasında
bir yarım Ay'dan uyku kalıntısı
bir pazar sonrası gibi üstüme giydim; ve buldum bizi
senin yitirdiğin .