ESPERANTO YAPMA DİLİ VE TÜRKÇE
Esperantoyu geliştiren kişi, Polonyalı Yahudi bilgin Doktor Ludoviko Lazaro Zamenhoftur... Bu bilgin 15 Aralık 1859da Polonyanın Bielestok şehrinde doğmuştur... O bilhassa Hint-Avrupa dillerinden pek çoğunu çok iyi bilmekteydi... Bu dillerin düzensizlikleri, diğer milletlerce öğrenilmelerinin güçlüğü, onu yeni bir dil arayışına itmiştir..Ona göre bu dil yeni dünya dili olacaktı... Zaten Zamenhofun imzası olan Esperanto kelimesi de anlam itibariyle ümit eden doktor anlamına gelmekteydi... Daha sonra oluşturduğu yeni dilin ünvanı olacak olan bu kelime grubu tüm dünyanın ortak ve düzenli bir dilde buluşması ümidini içinde saklı tutan bir isimdi..Şimdi biz bu çalışmamızda Esperanto namıyla anılan yapma dil ile Türkçemizi karşılaştıracağız..Çalışma sonucunda görülecektir ki, Esperanto, Hint-Avrupa dillerini ve bilhassa Avrupanın kutsal dili Latinceyi tüm dünyaya egemen kılma çabasının bir aracıdır.Bir bilgin tarafından oluşturulan ve dünyaca rağbet görmüş bir dil olan Esperantonun, doğal süreçler içinde, tesadüfen oluştuğu öne sürülen dilimiz Türkçe ile girdiği yarışta nasıl geride kaldığını da gösterecektir bu çalışma..Sonuçta ise Türkçenin hem doğal bir dil hem de düzenli, mantıklı bir dil olarak dünya dili olabilecek tek dil olduğu ortaya çıkacaktır... Eğer bir Türk olmasaydım, başka milletten hakperest bir bilgin olsaydım yine de Türkçenin üstünlüğünü söylemekten çekinmeyecektim..Yani bu söylem milliyetçilikten çok öte bilimsel bir savdır... Zaten Jean Deny gibi yabancı dilbilimciler bile Türkçenin düzen yönünden diğer dillerden üstünlüğü gerçeğini tüm dünyaya ilan etmişlerdir.Ben de bir Türk olarak, elbette yüreğimde, zihnimin kıvrımlarında saklı bu mücevheri ve onun güzelliklerini tüm dünyaya gösterme aşkıyla yanıp tutuşuyorum..Yaradanın Türklere ve onların şahsında tüm Müslüman milletlere verdiği bu güzelliği, yine bu dili oluşturan Yaratıcıya bir teşekkür edasıyla, tüm dünya insanlarıyla paylaşmak gibi bir davanın içinde buluverdim kendimi... Türkçenin güzelliklerine ulaşılmasını engelleyen yapay surlardan birisi olan Esperanto yapma dili, Türkçenin dünya dili olmasını engelleyemeyecektir... Çünkü Türkçe, tüm gücüyle bağırmaktadır... Ben şu bilgi ve mantık çağının tek dili olacağım demektedir.Biz naçizler ise sadece ona tercümanlık yapmaktayız..Konuşan yine Türkçedir.
Zamenhof tarafından uzun uğraşlar ve düşünceler sonucunda oluşturulan Esperanto yapma dili, doğal süreçler içinde, kendiliğinden oluştuğu iddia edilen Türkçeninkine benzer kurallara da sahiptir..Zaten Esperanto dilini Hint-Avrupa dillerinden ayıran özellikler de bu kurallarda gizlidir çoğunlukla..Peki neden Türkçe gibi harika ve de doğal bir lisan varken bu bilgin gitmiş yeni bir dil oluşturmuştur?Üstelik bu oluşturulan dil pek çok yönden Türkçeye benzemektedir..Neden insanlar hemen yayılabilecek, canlı bir dil varken onun değişik bir versiyonunu, tüm dünyaya yayılması oldukça zor olan bir dili yeniden oluşturmuşlardır? Bizce bu araştırılması gereken bir konudur..Zamenhofun Türkçeyi bilmediği öne sürülebilir..Ancak 1880li yıllarda, hem de Avrupanın gelişmiş bir bölgesinde pek çok dili ana dili gibi bilen bir bilgin, Türkçe ile ilgili hiçbir bilgiye sahip değildi iddiası gülünç bir iddia değil de nedir? On küsur dili bilen bir adam herhalde merak edip, Türkçeyi de incelemiştir...Böylelikle o, bu dilden de ilham almış olabilir yeni dil oluşturma çalışmasında.Bazıları Zamenhof Türkçe ile ilgili bir şey kesinlikle bilmiyordu diyebilirler ve bunu da belgelerle ispat edebilirler... O halde şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır... Zamenhofun uzun çalışmalar sonucunda geliştirdiği dil, onunla pek çok benzer yöne sahip olan Türkçe kadar, en azından bazı kurallar yönünden düzenliyse ve bu dil ancak 19.yyın sonların oluşturulabildiyse, binlerce yıldır matematiksel bir düzene sahip Türkçenin üstünlüğü ispat edilmiş olur... Çünkü bin yıl önce de düzenli olan bir lisanın benzeri daha dün oluşturulmuşsa, elbette önce var olan yarışmayı kazanmış demektir..Türkçenin Esperantodan üstün tarafı bu çalışmamızda göreceğiniz gibi onun eskiden beri düzenli olması değildir sadece..Bu yönleri, ilerleyen yazılarımızda incelemeye devam edeceğiz... Şimdi şu birinci maddeyi açıklayalım..
Esperantoda da kelimeler yapılarına göre üç gruba ayrılırlar..Basit, türemiş, birleşik... Bu durum bilindiği gibi Türkçede de böyledir... Yine bu dilde kelime yapımı Hint Avrupa dillerinde olduğu gibi bükümlüleşme yoluyla olmaz sadece eklerle yapılır... İşte burada Türkçenin bir üstünlüğü fiili olarak ispatlanmış olur... Türetme eklerle yapılır ancak bu ekler Esperantoda başa da eklenebilir... Burada bir mantık bölünmesi vardır..Türkçe bu yönden de Esperanto dilinden üstündür.. Bütün ekler sondadır kesin mantığı Türkçeyi Esperanto dilinden daha mantıklı bir konuma getirir... Bu yönüyle Türkçe öğrenilmesi daha kolay bir dil olmaktadır... Zira bu dili öğrenmeye çalışan bir kişi en azından hangi ek başta, hangi ek sonda? şeklinde bir kaygı taşımaz..Bütün eklerin sonda olduğunu bilir... Böylelikle Türkçenin ek bölümünü kolayca öğrenir... Türkçede kelime bazındaki bütün iş eklere düştüğüne göre ek meselesi kolayca öğrenilirse Türkçe de öğrenilmiş demektir. İşte bu özellik Türkçeye bariz bir üstünlük verir...
Örnek:
San Sağ
San-a Sağ-lam
San-eco sağ-lık
San-ı sağ-al
San-ıg-a sağ-lık-lı
Örneklerde görüldüğü gibi Esperanto Türkçenin kelime yapımı özelliğini almıştır... Bu da Türkçenin bu dilden üstün olduğunu ispat etmektedir..
Esperantoda bazı örneklerde ekler başa gelmektedir
Mal-san-o sağ-lık-sız-lık ( hastalık)
Bu örnekte de görüldüğü gibi Esperanto dilinde olumsuzluk bildiren mal eki Türkçe ma- ekiyle bağlantılı olabilir..Bir de bilindiği gibi Proto Türkçe döneminde bazı kavramlar için bir önek kullanılmaktaydı... En azından günümüze ulaşmış bazı kelime örneklerinden bunun böyle olduğunu anlamaktayız..
İn- b-in
İt(yit) b-it
Esperantonun Türkçenin bu dönemlerdeki özelliği ile bir bağlantısı var mı bilinmez ancak Farsçanın etkisiyle Osmanlıcada oluşmuş bir bi- olumsuzluk öneki vardır ki Esperantonun bundan etkilendiği söylenebilir.
Bi-çare çare-siz
Bi-hude boş
Bi-nihayet nihayet-siz
Bi-can can-sız
Bo-patr-ıno kaynana
Bu dildeki kök kelimeler de Türkçedeki gibi eksizdirler..Ancak kelime isimse sona o eki, sıfatsa a eki, zarfsa e eki, fiilse i eki gelirPek çok kelime de isim olduğuna göre bu o sesi adından da anlaşılacağı gibi bu dile hakim durumdadır..Bu da bu yapma dilin müzikal boyutuna indirilen büyük bir darbe olmuştur..Türkçede ise her ses yerli yerindedir..Pek çok farklı ses, bir bestedeki notalar gibi arda arda gelerek, cümlede bir ahenk oluşturmaktadırlar..Aslında Türkçede de bir kelimenin isim mi, fiil mi ya da başka tür bir kelime mi olduğunu anlamak çok kolaydır..Mesela: -mak mastar eki isimle fiili birbirinden ayırt eder..İsimlere eklenen yapım ekleri de fiillere eklenmez..Örneğin bir +lık eki fiillere eklenmezZarf ve sıfatların oluşumu da eğer kelimeler Türkçe ise eklerle kolaylıkla gerçekleşir
Esperanto dilinde İngilizcedeki gibi kelimeler başkalaşmazHangi eki alırlarsa alsınlar köklerini muhafaza ederler Türkçede olduğu gibi..Bu dilde kelimelerin çoğullaştırılması da kurallıdır Türkçedeki gibi..Sona gelen bir j ( y sesine karşılık gelir) kelimeyi değişime uğratmadan başkalaştırır..
Baba-lar patro-j
Örnekte de görüldüğü gibi bizim Hint Avrupa dillerinde gördüğümüz düzensizlikleri bir Avrupalı bilgin de görerek düzeltme yoluna gitmiştir..Kelimelerin düzensizleşmesi önlenilmeye çalışılmıştır..Bu da bizim tezlerimizi ispat etmektedir..Demek ki Hint-Avrupa dilleri bizim de iddia ettiğimiz gibi gerçekten düzensiz dillerdir..Türkçe ise Esperantodaki bu özelliğin benzerini binlerce yıldır üzerinde taşımaktadır..Bu yönleriyle Türkçe ile hiçbir Avrupa dili yarışamaz..
Esperanto dilinde de ismin i hali vardır..Bu dilde de i nesne eki kelimenin sonuna eklenir Türkçede olduğu gibi..Bu ek n sesiyle ifade edilir..
Çikolata-(y) ı cokolado-n
Çay-ı teo-n
Bu örnekler Türkçede binlerce yıldır var olan ve Hint-Avrupa dillerinde bulunmayan i nesne hali ekinin aslında çok önemli ve akıllıca bir ek olduğunu göstermektedir..Bu yönüyle Türkçe Hint-Avrupa dilerine yine fark atmaktadır..Esperantoda Türkçedeki gibi diğer haller de eklerle ifade edilir..
-in hali(genetiv):
Esperantoda bu hal De önekiyle oluşturulur..
De -bırdoj kuşlar-ın
-e hali:
Bu dilde yönelme hali al önekiyle Türkçedeki gibi muhakkak gösterilir..
Al-mı ben-e>bana
Al-kıu kim-e
-de hali: en ön ekiyle yapılır..
En -kiu kim-de
En -la cambro oda-da
-den hali: el öne ekiyle yapılır
El -kio ne-den
El-stono taş-tan
Bütün bu örnekler Türkçenin üstünlüğünü ispat eden örneklerdendir.. i hali eki olan n yi sona alıp da diğer hal edatlarını başa alan Esperanto bu yönüyle Hint Avrupa dillerini çağrıştırır..Belki o bu oyunla Hint Avrupa dilini konuşanları kendi diline çekmeyi amaçlamıştır..Ancak görünen bir şey var ki bazı ekleri sona bazı ekleri başa getirmek de mantıksızlıktır..Mantıklı bir dil oluşturduğunu iddia edenler bile böyle mantıksızlıkları sahiplenebilmektedirler..Bu da Anglo-sakson dillerinin şuuraltına tesirleriyle izah edilebilir..Demek ki bu dillerin mantık tahribatı bu denli fazladır..Mantıklı bir dil oluşturanlar bile anlamasız ve gereksizce bazı mantıksızlıklar yapabilmektedirler..Türkçe ise hiçbir bilgin tarafından geliştirilmediği halde pek çok mantıksızlığı kendiliğinden tasfiye eden bir dildir..Bu da onun ayrı bir üstünlüğüdür..
Mantıklı bir dil olduğu iddiasında bulunan Esperanto bir başka mantıksızlık örneği daha gösterir..Sıfatları belli eden a eki ile aynı zamanda sıra sayıları, şahıs zamirleri ve dil adları oluşturulur..Türkçede ise bütün bu özelikleri ortaya koymak için farklı farklı ekler kullanılır..
Bir-inci unu-a
İngiliz-ce Angl-a
Büyük Grand-a
Örnekte görüldüğü gibi Türkçede farklı şekillerde gösterilen bir çok görev Esperanto dilinde aynı eklerle ifade edilmektedir ki bu da bu dilin ileri de diğer Hint-Avrupa dilleri gibi düzensizleşebileceğinin bir göstergesidir..Elbette şu andaki Türkçenin tamamen istisnasız düzenli bir dil olduğunu söylemiyorum..Ancak düzenli bir dil olarak oluşturulduğu iddia edilen Esperanto dilinden daha düzenli yönleri var, diyorum..
Esperanto dilinde Türkçedeki ki zamiri benzeri görev ifa eden bir ek vardır..Bu ek cı ekidir..
Tıo-cı beri-ki
Esperanto dilinde Türkçedeki Sayın kelimesine benzer bir şekilde mosto kelimesi kullanılır..Bu kelime dişi ve erkekler için değişmez.. Türkçedeki gibi kelime önüne gelir genelde.
Bazı Hint-Avrupa dillerinde olduğu gibi Esperanto dilinde Tekil kelimeler için bir ek yoktur aynen Türkçede olduğu gibi..Ancak Esperanto Türkçeye benzememek için tüm düzenlilik iddalarına rağmen bir artikel alma gereği duymuştur..Bu la artikeli aslında Arapça el harf-i tarifinden bozma bir ektir..Ve de hiç lüzumu olmadığı halde bu ek Esperantoda kullanılmaktadır..Türkçede ise bu konuda da bir istisna yoktur..Belki de Zamenhof bu kullanımında haksız da sayılmaz..Zira Almanca, Fransızca gibi artikel mevzuunu abartmış Anglo-Sakson dillerinin düzensizlikleri aşikaredir..O en azından dişi ve erkek ayrımını ortadan kaldırmış, bir yerde artikeli pasifleştirmiştir..Onu adeta Türkçedeki bu, şu işaret sıfatları konumuna getirmiştir..Demek ki bu artikel olayı da şuuraltından silinmesi zor bir olaydır..
Bilindiği üzere Türkçemizde bir kelimeyi soru yapabilmek için mi soru edatı kullanılır..Esperanto da soru yapımında aynen Türkçedeki gibi cu soru edatını muhakkak kullanır.Demek ki bir dil düzenlileştirilmek isteniyorsa Türkçeye benzetilmelidir..
Esperanto dilindeki sayı mantığı da aynen Türkçedeki gibidir..
Üç yüz seksen(sekiz on)
Trı cent okdek
On beş bin iki yüz altmış
Dek kvın mil du cent sesdek
Ancak görüldüğü gibi bu dildeki pek çok kelimede olduğu gibi sayılarda da köken olarak Latince esas alınmıştır..Bu da bu dilin, tüm dünyaya Avrupa kültürünü bir okus pokus yöntemiyle yayma amacı taşıdığını açıkça göstermektedir..Madem bütün dünyanın ortak bir dili olacaktır, neden Türkçe, Japonca, Çince, Arapça gibi dillerden de kelimeler yoktur Esperantoda?Neden genellikle Latin kökenli dillerden kelimeler vardır?Böyle bir dilin tüm dünyaca benimsenmesi herhalde Avrupanın ve de Kilisenin işine yarardı..Çünkü bu dili öğrenen insanlar Latinceyi ve Latin kültürünü, dolayısıyla Anglo-Sakson kültürünün tahakkümünü asla reddedemezler..Belki de o dönemde oluşturulan bu dille Osmanlıca Türkçesi karşılaştırılsa daha anlamlı sonuçlar da çıkabilir..Türkçe gramerine giydirilmiş , Türkçe, Arapça, Farsça, Rumca vb dillerden gelme kelimelerden oluşan Osmanlıca, bir dönem tüm Türk İslam aleminde hatta tüm İslam coğrafyasında, edebi ve resmi yazılarda ortak dil olarak kullanılmıştı..Zaten Esperantonun ortaya çıktığı 1800lü yıllarda da Osmanlı Devleti vardı ve onun dili Osmanlı Türkçesi idi..Osmanlıya karşı çeşitli tarihi sebeplerden ötürü antipati duyan Avrupada, Esperanto gibi tüm Avrupalıları ve de Hıristiyanları birleştirmeyi amaçlayan bir dilin ortaya çıkması daha da anlamlı olmaktadır..İslam alemini birleştiren bir Osmanlıca ortak diline mukabil, Avrupayı ve de Hıristiyan alemini birleştirecek bir Esperanto diliBunu pek çok Avrupa devletinin de destekleyeceği aşikardır.Bu da bu yapma dilin nasıl bilhassa Avrupalı milyonlarca insanca benimsendiğini ve de tüm dünya insanlarına dünyanın ortak dili olarak nasıl dayatıldığını açıkça göstermektedir.Ay adlarında, sayılarda ve pek çok kelimede Anglo-Sakson dillerinin ortak kelimeleri hakimdir..Bu da bu dille birleştirilmek istenenin kimler olduğunu göstermektedir.Birleştirilmek istenenlerin Türkler ve Müslümanlar olmadığı açıktır.
Esperanto dilinde Türkçedeki gibi şahıs zamirleri farklı şekilde çoğul yapılırlar..
Ben-biz mı-nı
Sen-siz cı-vı
Fakat bu örneklerde de görüldüğü gibi mı-nı ve de cı-vı kelimeleri arasında anlam kökendaşlığı olmakla birlikte kelime kökendaşlığı gözükmemektedir..Yani burada da bir düzensizlik göze çarpmaktadır.. Mı neden nı, cı neden vı olmuştur? Türkçede ise bu kökendaşlık oldukça açıktır.. Ben kelimesinin aslı bi dir.. n tekil ekidir.. Bi-n(Ben) z ise çoğul ekidir bi-z..Sen kelimesinin de kökeni si kelimesidir..Tekili Si-n (Sen) çoğulu ise Si-z kelimesidir..Şimdi Türkçenin buradaki mantıksal üstünlüğü de oldukça açıktır..
Esperanto dilinde zamanlar muzari(şimdiki ve geniş zaman), gelecek zaman, geçmiş zaman olmak üzere üçe ayrılır..Bu zamanlar için sırasıyla AS , OS, IS son ekleri kullanılır..Emir kipi için de u eki getirilir.Fiiller asla düzensizleşmezler..En azından bu böyle öngörülür..Bu yönüyle bu dil Türkçenin fiillerini ve onların zaman durumlarını hatırlatır..
O oku-r Lı leg-as
Türkçede 3. tekil ve çoğullar hariç fiillerde şahıs ekleri de kullanılırAslında Proto-Türkçe döneminde bu şahıs ekleri yoktu..Yani ilk dönem Türkçesinde insanlar Ben okur-um demiyorlardı..Sadece Ben okur diyorlardı..Zamanla şahıs zamirini daha da güçlendirmek gereği hissedildi ve bu ben, sen, o zamirleri kelime sonunda da söylenmeye başlandı..Ben okur ben eski şekliyle Mın okur mın daha sonra bu fiilin sonundaki mın ekleşti..Diğer şahıs zamirleri de böyle oluştu..Esperanto Türkçenin ilk zamanlarını andırmaktadır..Tabiri caizse bu dil Türkçenin en ilkel dönemlerindeki şeklini taklit etmiştir..Böylelikle düzenli olmuş görüntüsü vermiştir..Ancak Esperantodaki eklerin sesleri bizce uygun seçilmemiştir..AS, OS, IS sesleri kelime içinde çok da ayırt edilememektedir..Türkçedeki gibi birbirlerinden farklı ekler aslında daha da mantıklıca olurdu..Daha kolay akılda kalırlardı bence..Üstelik zamanla bu seslerin telaffuzları birbirlerini andırabilir..Bu durumda halk, farklı ekler geliştirmek zorunda kalabilir..Yine dilde çoklukla tekrar edilecek olan bu eklerdeki s sesleri dile adeta Latince ya da Yunanca boyası sürmüştürBu da bilinçli bir seçim olmalıdır..Dilin müzikalliğini baltalayan seslerden birisi de bu s seslerinin çoklukla tekrarı olacaktır..
Bildiğimiz gibi Hint-Avrupa dillerinde sıfat-fiil, zarf-fiil gibi fiilimsilerden ziyade ki anlamına gelen zamirler kullanılır ve tüm cümle değiştirilir..Esperantoyu geliştiren Zamenhof bu eksikliği fark etmiş olmalı ki, Türkçedeki fiilimsi eklerine benzer ekler geliştirmiştir fiillere eklenmek üzere.Bu da Türkçenin bu özelliğinin çok haklı bir özellik olduğunu göstermeye yeten bir delildir.Bununla ilgili karşılaştırmalı örnekler verelim:
Geç-en sene > Pas-inta jaro / Gel-ecek yıl > Ven-onta jaro
Düş-en adam > Fal-inta homo
Örneklerde görüldüğü gibi fiillere eklenen inta, inte, into, onta vb. ekler sayesinde Esperanto dilinde fiilimsiler oluşturulmaktadır.Bu diğer Anglo-Sakson dillerinde oldukça farklı olmaktadır..
Man is coming who he is crying
Adam geliyordur ki o ağlıyordur.
İşte Esperanto bu mutat kullanımı ortadan kaldırmış ve yerine Türkçedekine benzer mantıklı bir sistemi ikame etmiştir..Bu da Türkçenin gayet mantıklı bir dil olduğunu gösteren bambaşka bir örnek olarak önümüzde durmaktadır..
Esperantoda edilgenlik eklerle yapılmaktadır Türkçe de olduğu gibi..Bu da Türkçenin bu kuralının ne kadar mantıklı bir kural olduğunu göstermektedir..Ancak burada Esperanto bir yardımcı fiil kullanma gereği hisseder Anglo-Sakson dillerinden kalıntı olarak..
Teo estas trink-ata varma Çay iç-il-ir-dir sıcak/ Çay sıcak iç-il-ir
Görüldüğü gibi Türkçede edilgenlik bir il ekiyle halledilebilecek kolaylıkta bir meseledir.Fakat Esperanto ortaya bir de estas(Farsçada est, İngilizcede is, Latincede est olmak yardımcı fiili) bırakmıştır..Bu estasata şimdiki zamanı ifade eder..Geçmiş zamanda estisata, gelecek zamanda estos atavd..
Türkçenin Esperanto dilinden pek çok yönden üstün olduğunu ispat eden daha pek çok delil sayılabilir.Ancak dikkatinizi bir başka mevzuya çekmek istiyorum..Esperantonun diğer dillerden düzen yönünden üstün olduğunu iddia edenler aslında Türkçede de var olan özellikleri üstünlük vesilesi olarak görüyorlar..Binlerce yıldır bu ince düzenlere ve mantıklı yapılara sahip olan Türkçe, asıl üstün olarak anılması gereken dildir bize göre..Aslında bu gerçeği mantık da haykırmaktadır.Esperanto dilini yaymaya çalışanlar Türkçenin bu güzelliklerini neden görmezden gelirler anlamıyorum?Madem dünyada bir barış tesis edilmek isteniyor, o halde Avrupa tarafından binlerce yıldır öteki kabul edilen Türklerin düzenli ve mantıklı dili olan Türkçe, ortak dünya dili olarak kabul edilmelidir..Yoksa işte alın size ortak dünya dili, bakın ne İngilizce, ne Fransızca yepyeni bir dil denilerek önümüze fırlatılan dilin aslında Latince ve diğer Anglo-Sakson dillerinin farklı bir düzlemde önümüze sunulması olduğunu görmezden mi gelmemizi istiyorlar?
Oğuz Düzgün
Kaynaklar:
1)Dünya Dili Esperanto-Hayreddin DURAL-Kardeş Matbaası-1965-ANKARA