Hayvanlara da Yeşil Kart Verilsin

perşembe yaylasında tepelere derelere bakıldığında sığır cinsi hayvanlar parmakla sayılacak seviyelere inmiştir. koyun sürüleri de benzer duruma gelmiştir. perşembe yaylasıda günlük sohbetlerde laflar dönüp dolaşıp hayvancılık konusuna geliyor.

yazı resimYZ

HAYVANLARA DA YEŞİL KART VERİLSİN

Aybastıda fındıktan sonra, en önemli geçim kaynağı hayvancılıktır. Ülkemizin en lezzetli en verimli et ve süt ürünleri yöremizde yetiştirilir. Ne yazık ki, hayvancılık zor durumda. Gerek tarımda gerekse hayvancılık alanında ileri düzeyde üretim elde edilirken, önce tarım, sonrada hayvancılık oldukça azalmıştır. Perşembe yaylasında tepelere derelere bakıldığında sığır cinsi hayvanlar parmakla sayılacak seviyelere inmiştir. Koyun sürüleri de benzer duruma gelmiştir. Perşembe Yaylasıda günlük sohbetlerde laflar dönüp dolaşıp hayvancılık konusuna geliyor. Yetiştirdiği hayvanı pazarlamak, satmak için uğraş verenlerin durumunu görenler, bu işe girmekten kaçınmaktalar. Görülüyor ki, hayvan üreticisi de ticaretini yapanlar ve kasaplar dahil bu konuda çok sıkıntılı. Daha önce hayvan üreticiliği yapıp, bundan zarar edenler, yıllarca bu işi yapan hiç bir şey kazanamayan veya her şeye rağmen bu işi sürdürenlerle görüştüm. O kadar çok dertliler ki, şaşırıp kalmamak mümkün değil. Kimileri bu konunun konuşulmasından bile oldukça rahatsız. Hayvan üreticileri yem ve veteriner muayene ücretlerinin çok fazla olduğunu belirtiyorlar. Hayvanların ücretsiz muayene edilmesi ve yeşil kart verilmesi gerektiği ifade etmekteler. Hayvan hastalıklarında ve tedavisinde çok sıkıntı çekildiği ortaya konuluyor. Özellikle akşam saatinden sonra veterinerlerin hizmet vermemesinden çok rahatsızlar. Hayvanlar gece hasta olunca, çaresiz kaldıklarını dile getiriyorlar. Yaylada veteriner veya bu konuda uzman birinin olmaması, onların en büyük sıkıntılarından birini oluşturuyor. Var olan desteklemenin yetersiz olduğunu, yazın yaylada bir şekilde beslenme ve yem sorunun çözüldüğünü, kışın yemlerin pahalı olmasından kaynaklı zor durumda kaldıklarını anlatıyorlar. Ne acıdır ki, hayvan yetiştirmeye çok uygun bir coğrafyada olduğumuz halde, az da olsa, Merzifondan et geliyormuş. Ayrıca, Kangal köpeği Almanyadan yetiştirilip ülkemize geliyormuş. Hayvancılıkla ilgili pek iç açıcı bir durum yok. Bir kilogram yem bir lira, bir kilogram süt doksan kuruş. Normalde bir kilogram süt ile birbuçuk kilogram yem alınmalı diyorlar.

Hayvan muayene ücretinin100 lira

Sığır Tohumlamasının 110 lira

Küpe takmanın 2.5 lira

Veteriner Hekimin, bir sığır için yaylaya gelmesi ve iğne vurma ücretinin 170 lira olduğu,

Suni tohumlama dışında pek de hizmet verilmediği,

Geleneksel yöntem olan boğa ile tohumlamanın yasak olduğunu da eklemeden edemiyorlar.

Hayvanı hastalanan, bu paraları ödeme imkanı olmayan hayvan yetiştiricileri, hastalanan hayvanlarını kaybettiklerinde ne kadar büyük bir üzüntü ve keder içinde olduklarına tanık olmaktayız.

İşte böyle tablo sonucunda;

Perşembe Yaylasında, Aybastı Halk Eğitimi Merkezi, Ordu İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliğinin katkı verdiği, dört hafta süreli, Ziraat Mühendisi Gökhan İnanın eğitmenliğinde Sürü Yönetimi Kursu düzenlendi. Yaz mevsimi boyunca devam eden kursa, çok yoğun ilgi ve katılım oldu.

Bu kursa bende katıldım. Kursa, hayvan yetiştiricileri, ömrünü ve yıllarını hayvancılığa adamış kişilerin yanında, hayvancılığa ilgi ve sempati duyan pek çok yöre halkı katıldı. Çok yararlı oldu. Sürü yönetiminin ne kadar önemli ve saygın bir meslek olduğu, milli ekonomiye yaptıkları katkı anlatıldı. Kursa katılanlar, kendi bilgi ve tecrübelerini paylaşma imkanı buldular. Böyle kurslar hayvancılığın gelişimine çok yararlı olacaktır. Hayvan hastalıkları, yem verirken nelere dikkat edileceğini bir hayvandan en yüksek verimin nasıl ede edileceği gibi pek çok konu anlatıldı.

Binlerce yıldır Anadoluda ve yaşadığımız topraklarda yaşayan, bizlere miras bırakılan sığır, manda, koyun, keçi, at eşek ve diğer kümes hayvan cinsleri, ne yazık ki, yok olmaktalar.

Kadim zamanlardan günümüze kadar gelen hayvan türlerini günümüzde, ne yazık ki, bulmak, yetiştirmek zor olmaktadır. Ben o; siyah, ala, kır inekleri hatırladıkça onları özler ve kederlenirim. Batı tekniğiyle teknolojisiyle değil, yaşam biçimiyle yeme içme kültürüyle, hayvan ve bitki çeşitleriyle de bizi kuşatmaktadır.

Yılda sadece ancak bir defa toprağa atılan tohumları değil, dedelerimizden ninelerimizden anamızdan babamızdan bizlere miras kalan tohumları topraklarımıza atalım, çoğaltalım yaygınlaştıralım.

Gerek hayvancılık alanında gerek tarım alanında bu topraklara mahsus bu topraklara özgü bu topraklara ait hayvanlara bitkilere sahip çıkalım.

Bu topraklarda yaşayan vahşi hayvanlarla, yırtıcı kuşlarla, ağaçlarla, bitkilerle her türlü canlısıyla hayatı bu cennet gibi yöreyi paylaşmayı öğrenmeyiz.

MEMLEKET İSTERİM

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikayet ölümden olsun.

Cahit Sıtkı Tarancı

Yorumlar

Başa Dön