Herkes Hak Ettiği Gibi Yaşıyor

Az biraz düşündüğün zaman, fark edeceksin ki hep aynı süreç tekrarlanıyor... Her seferinde de uzun uzun tekrarlanan aynı masalları duyuyoruz... Duymamız, hatırlamamız ve o konu için kafa yormamız için de medya elinden geleni yapıyor.

yazı resim

Az biraz düşündüğün zaman, fark edeceksin ki hep aynı süreç tekrarlanıyor... Her seferinde de uzun uzun tekrarlanan aynı masalları duyuyoruz... Duymamız, hatırlamamız ve o konu için kafa yormamız için de medya elinden geleni yapıyor.

Mesela... Duyuyoruz bazı ülkelerde... Kim olursa olsun, ana muhalefetin koltuğuna oturan lider; sanki kanında B12 vitamin değeri yokmuşçasına her hafta saçma sapan bir açıklama yapıyor, bu açıklaması gündeme oturuyor ve hep beraber biz bu arkadaşın açıklamalarının saçmalığını tartışıyoruz.

Derken... Yani tam biz bu arkadaşın B12 eksikliğini tartışırken, konu ansızın din ile alakalı birinin sosyal medyada yeni bir açıklamasıyla değişiyor... Biri var mesela Audi araba istiyor, biri var peygamberliğini ilan ediyor, derken biri çıkıyor başka konuları dile getiriyor... Hani sanırsın ki; dine gönül verdiğini iddia edenler; dini kötülemek ve insanları bu açıklamalarıyla bile bile dinden uzaklaştırmak için böylesi açıklamalar yapıyor... O derece yani.

Bitti mi? Bitmez... Kafalar; hem iktidar partisi yerine alternatif çözüm olacak olan ana muhalefet partisinin saçma sapan açıklamalarla başa gelmesini beklemeyle meşgulken, hem de her yeni sabaha uyanmamıza izin veren Rabb'in ilahi mesajları başkalaştırılırken, geriye tek bir önemli değerin çirkinleştirilmesi kalıyor.

Nedir o? Bir ulusu bir arada tutan milliyetçilik duygusu... Milliyetçilik duygusu niye önemlidir? Şu yüzden... Olur da diğer milletler, devletine karşı saldırıya geçtiğinde; bir devlet milliyetçi ise; o devletin vatandaşları, siyasi, dini, etnik kökeni, mevkiisi ne olursa olsun, canını dişine takar, topyekun düşmanları karşısında ölümü dahi seve seve göze alır da ondan.

Şimdi bakıyorum da bazı devletlere... Ülkede kindar nesil değil, dindar nesil yetiştireceğiz diyerek yola çıkılan iktidar sayesinde, değil Müslümanlık, ilahi bir dine inanma oranı dahi en düşük seviyede... Ülkeye sözde çare olacak ve her seferinde defalarca desteklenen ve hiçbir şeye yaramayan ikinci parti olan ana muhalefet, belli ki iktidar tarafından, tıpkı hayatlara tat katan bir hayat kadını tadında kiralandığından kazanma olasılığı her seferinde yüzde kırk sekiz seviyelerinde... Kim olursak olalım, aynı çatı altında dahi buluşacağımız milliyetçilik değeri ise eleştiriye kapalı bir hale getirilip, köz bir ateş derinliğinde...

Haliyle... Din yok... Alternatif olacak parti, çare değil... Milliyetçilik desen kalmadı... Toplumun kendisi desen günahkar, biatkar ve fakir... Hani merak ediyorum... Ne olacak da ne değişecek?

Çözümünüz var mı? Yok... Seçtiğiniz kararlar, bir şeyleri değiştirebilecek mi? Değiştirmeyecek... Siz bir adım atıp bir şeyleri değiştirebilir misiniz? O da hayır...

O zaman bence çamur atın... Hem yeni partilerin güçlenmesini durdurun... Hem de bu işleri kökünden değiştirebilecek insanların hayatını karartın... Niye? Size ne ki toplumun çoğunluğundan ve sizden sonraki gelecekten... Siz en iyi evlerde oturun... Avrupa'ya gittim diye foto çekilin... En iyi ünvanları kazanın... En çok parayı kazanın. Niye? Varoluş sebebiniz bu. Bencillik... Belki de bu yüzden böyle bir iktidarı ve ana muhalefeti sınav tadında hak ediyor olabilir misiniz? Ah hiç böyle düşünmediniz, hiç böyle bakmadınız... Biliyorum. Değil siyasi görüşünüz, hayata ya da aşka bakışınız... Abdestiniz ve orucunuz dahi şüpheli... Hak ettiğinizi yaşayıp, yaşanacakları iliklerinizde hissetmeniz dileğiyle... İtiraz edebilecek cesareti olan? Yok. Bitti.

Başa Dön