"Yazmak, kelimelerle oynanan öyle bir şakadır ki, bazen okurlar gülmeye çalışır ama ciddiye alır." – Franz Kafka"

İnsanın Rızık Anlayışı ve Şükür

İslam'da rızık kavramı, sadece maddi değil, Allah'ın sunduğu tüm nimetleri kapsar. Al-i İmran Suresi'ndeki Meryem kıssası, bu anlayışı mükemmel şekilde yansıtır. Zekeriya'nın korumasındaki Meryem'in yanında bulunan rızıklar ve onun "Bu Allah katındandır" cevabı, şükür ve teslimiyetin önemini vurgular. Bu hikaye, Allah'ın hesapsız rızık verdiğini ve nimetlere karşı doğru bakış açısını öğretir.

yazı resim

**İslam dini, insanın hayatında Allah'ın nimetlerine olan bakış açısını şekillendirirken, rızık ve şükür konusuna özel bir vurgu yapar. Rızık, yalnızca maddi kazanımlarımızı değil, hayatın her anında Allah’ın bize sunduğu her türlü iyiliği kapsamaktadır. Bu bağlamda, Al-i İmran Suresi'nde geçen Meryem'e dair hikaye, rızık anlayışımızı doğru bir şekilde kavrayabilmek için önemli bir örnektir. Ayette, "Efendisi onu iyi bir kabulle kabul etti. Ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi. Onu Zekeriya'nın korumasına verdi. Zekeriya her mihraba girdiğinde üzerinde bir rızık bulurdu. Ey Meryem bu sana nereden? dedi. Bu Allah katındandır dedi. Şüphesiz Allah dilediği kimseye hesap olmaksızın rızık verir."(Al-i İmran, 37) ifadesiyle Meryem’in rızık konusundaki teslimiyetini ve her türlü nimetin kaynağını Allah’a verdiği değeri görüyoruz. Geleneksel olarak bazı yorumcular, Meryem’e gelen yiyeceklerin gökten indirildiğini öne sürmüşlerdir. Ancak bu yorumlar, ayetin derin anlamından sapmaktadır. Meryem’in cevabı aslında rızık anlayışımıza dair önemli bir dersi bizlere sunmaktadır. Meryem, gelen yiyeceklerin Allah’tan olduğunu belirtirken, insanların Allah’tan başka bir kaynağa yönelmemeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Rızık, yalnızca Allah’tan gelir ve O, dilediğine hesapsız şekilde rızık verir. Bu gerçeği günlük hayatımıza da taşıdığımızda, sabah kahvaltımıza oturduğumuzda sofrada bulunan yiyeceklerin aslında birer görüntü olduğunu hatırlamamız gerekir. Sofrada bulunan her şeyin varlığı, Allah’ın kudretiyle mümkündür. İnsanın bu dünyadaki rızkı, sadece ona vesile olan aracıların eliyle değil, doğrudan Allah’ın iradesiyle şekillenir. Annemiz, babamız ya da herhangi bir üretici, aslında Allah’ın yarattığı sebeplerin birer aracısıdır. Yiyecekleri babamız kazanmadı, onları Allah yarattı. Bunu kavrayabilmek, insanın şükür bilincini de derinleştirir. Şu'arâ Suresi'nin 79. ayetinde de belirtildiği gibi: “Ve O'dur bana yediren içiren.” Burada vurgulanan nokta, rızkın kaynağının yalnızca Allah olduğudur. İnsanlar, bazen rızkı kazanan kişiler olarak görülse de, gerçekte her şeyin sahibi ve gerçek rızık verici olan Allah’tır. Allah, yarattığı her şeyin sebeplerini de bizlere sunarak, onları Allah’a yönelmemiz için birer hatırlatıcı kılar. Rızık, sadece yemek ve içeceklerden ibaret değildir. Sağlık, güven, ilim, aile huzuru gibi hayatın her yönü de Allah’ın lütfudur. Bu nimetler, O’nun sonsuz rahmetinin tezahürleridir. İnsan, bu nimetleri doğru bir şekilde değerlendirmeli ve her şeyin sahibi olan Allah’a şükretmelidir. Allah’ın bu dünyadaki her nimetinin bir anlamı ve amacı vardır. İnsan, bu nimetlerin gerçek sahibini hatırlayarak, sadece ona yönelmelidir. Sonuç olarak, İslam dini rızık anlayışını doğru kavrayabilmemiz için bize Kuran'dan pek çok örnek sunmaktadır. Meryem’in hikayesi ve Şu'arâ Suresi’nin 79. ayeti, rızkın Allah’tan geldiğini ve yalnızca O’na şükredilmesi gerektiğini bizlere açıkça gösterir. İnsan, her şeyin aslında Allah’ın takdiriyle ve kudretiyle var olduğunu idrak ederse, rızıkla olan ilişkisi daha derin ve anlamlı hale gelir. Bu da insanın hayatta karşılaştığı her nimete karşı şükür duygusunu geliştirmesine yardımcı olur.**

Yorumlar

Başa Dön