Ben seni yolcularken kendimle vedalaşıyordum
Kapıdan girdiğin o rüzgarın hışmıyla
Yanaklarım düşüp sönerken gözlerimin feri
Birşeylerin yıkılma sesi geliyordu içimden
Hissetmişliğimin peşine anlamsız direnişim
Ve anlamak istemeyişim geri döndürmeyecekti seni
Bir saniyede kaç kez ölmek geçerdi insanın aklından
Kaç kez gözlerini kapayıp bir daha uyanmamak
Uzaklara attığın her adımda düşen bir damla
O damlanın içinde kulaç atıp boğulmaya çalışmak
Son sözün anlamsızlığı çınlarken kulaklarımda
Bu çınlamada toparlamaya çalıştığım hecelerim
Dağılıp gidiyordu yüzümü karşılayan sırtında
Önce giyindiğin beyaz montunun gölgesinde
Tek tek indiğim cehennem basamakları
Peşine siyah botların ve kapıya uzanan elin
Son ulaştığım yer artık yerin yedi kat altıydı
Daha aşağısı yoktu ulaştığım son noktayken
Gözlerimde dolaşıyordu senden kalan bir gidiş fotoğrafı
Çözülüyordu dizlerimin bağı ve ayakta duramıyordum
Yüz yüze değmeden gözler köprüleri atmış olsa da
Bu gittiğin dönüşsüz,dönüşümsüz yolculuktu
Bütün yolculuklar böyle yarım bitiyordu aslında
Giden kendini götürürken kalan kendiyle vedalaşıyordu.
Kalan Kendiyle Vedalaşıyordu
Ben seni yolcularken kendimle vedalaşıyordum Kapıdan girdiğin o rüzgarın hışmıyla Yanaklarım düşüp sönerken gözlerimin feri Birşeylerin yıkılma sesi geliyordu içimden Hissetmişliğimin peşine anlamsız direnişim Ve anlamak istemeyişim geri döndürmeyecekti seni