"“Yazmak, düşüncelerinizin terlikle kapışmasıdır; kim yenik düşerse sayfalar o kadar kalır.” – Franz Kafka"

Karanlıklardan Aydınlığa: Körlüğün İmtihanı ve İlahi Hikmet

Abese Suresi'nde geçen, Nebimiz Muhammed'in kör bir sahabe ile yaşadığı olayı ele alan bu metin, Kur'an'ın insanı tefekkür ve muhasebeye yönlendiren ilahi rehberliğini vurguluyor. İlahi bakış açısı ile insani algılar arasındaki farkı gösteren ayetler üzerinden, toplumsal ve bireysel sorumluluklarımızı, insan psikolojisini ve ahlaki hassasiyetleri düşündürücü bir şekilde sunuyor.

yazı resim

**Kur’an-ı Kerim, insanı derin tefekkür ve muhasebeye yönlendiren ilahi bir rehberdir. Abese Suresi, insanın zayıflıklarını ve ahlaki hassasiyetlerini gözler önüne sererek, toplumsal ve bireysel sorumluluklarımız üzerine düşünmemizi sağlar. Bu surede geçen kör bir sahabenin yaşadığı olay, insan psikolojisi ve ilahi hikmet açısından birçok ders barındırmaktadır. Abese Suresi’nin ilk ayetlerinde, Nebimiz Muhammed'in kendisine gelen kör bir sahabe ile yaşadığı olay anlatılır: > “Yüzünü ekşitti ve döndü. Kör ona geldi diye. Ne bilirsin belki o arınacak? Yahut öğüt alacak ve öğüt ona fayda sağlayacak.” (Abese, 1-4) Bu ayetler, Allah’ın kuluna olan bakış açısının insan algısından ne denli farklı olduğunu gösterir. Nebimiz Muhammed'in o anda gösterdiği davranış, insanın doğal bir zaafı olan öncelik hatası üzerine bir ikazdır. Ancak burada durup kör olan sahabenin penceresinden bakmak, olayın farklı bir yönünü anlamamıza yardımcı olabilir. Kör bir insanın, toplumsal ötekileştirilme ve değersizlik duygusuyla mücadele ederken, ilahi bir rehberden ümit bekleyip hayal kırıklığı yaşaması kolayca bir sınav haline gelebilir. Kör bir insanın psikolojisi, hem fiziki bir mahrumiyetin hem de toplum tarafından maruz kalınan ayrımcılığın getirdiği ağır yükü taşır. O sahabe belki de, “Benim talebim neden önemsenmedi? Allah’a yönelmek isterken neden dışlandım?” diye düşünmüş olabilir. Ancak burada önemli olan, bu duyguların Allah’a yönelme sürecinde bir basamak haline gelmesidir. Allah’ın, her türlü mahrumiyetin ve acının ilacını kendi rahmetinde sakladığını bilmek, bu imtihanı anlamlı kılar. Allah’ın gönderdiği elçilerin yaşamlarına baktığımızda, her birinin ayrı bir hikayesi ve sınavı olduğunu görürüz. Elçi Süleyman gibi ihtişam ve güçle donatılan resuller olduğu gibi, hiçbir dünyevi nimeti tatmamış, hatta ötekileştirilmiş resuller de vardır. Nebimiz Muhammed, bir kral elçi olmayı reddederek mütevazı bir yaşamı seçmiştir. Bu durum, Allah’ın hikmetine olan teslimiyetin bir göstergesidir. Kör olan sahabenin yaşadığı durum da böyledir. Onun fiziksel körlüğü, aslında ruhsal bir uyanışın vesilesi olabilir. Nitekim Allah’ın her bir kuluna özel bir kader tayin ettiğini şu ayet vurgular: > “Ve kendisine onunla yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimsenin örneği karanlıklar içinde ondan çıkışı olmayan kimsenin gibi midir? Kâfirlere yapmış oldukları işte böyle çekici kılındı.” (En’âm, 122) Bu ayet, körlüğün ruhtan yoksun olmayla ilgili olduğunu belirtir. İnsan ruhtan yoksun olduğunda hakikatten uzak kalır. Körlük, bir insanın yalnızca fiziksel bir durumu değil, aynı zamanda ruhsal bir uyanışa vesile olan bir ilahi eğitim sürecidir. Bir insan, fiziksel ya da sosyal durumlarından dolayı kendini değersiz hissettiğinde, bu duyguların Allah katındaki değeriyle bağdaşmadığını hatırlamalıdır. İnsanların öncelikleri ve değerlendirmeleri, ilahi ölçülerden çoğu zaman sapar. Nebimiz Muhammed'in o anda gösterdiği öncelik hatası, Allah tarafından hemen düzeltilmiş ve bu durum kıyamete kadar bir ders olarak insanlara aktarılmıştır. Allah’a teslimiyet, insanın her halükarda kendisini değerli hissetmesini sağlar. Çünkü Allah, kuluna şah damarından daha yakındır ve onu hiçbir durumda terk etmez. > “Allah kuluna yeterli değil mi?” (Zümer, 36) Bu ayet, insanın yaşadığı tüm zorluklarda dayanması gereken en büyük gücü işaret eder. Bir kör, bir yetim ya da bir ötekileştirilmiş birey olabilirsiniz. Ancak bu durumlar, Allah’ın rahmetine olan yakınlığınızı artıran vesilelerdir. Abese Suresi’nde geçen olay, hem Nebimiz Muhammed'e insani zaaflarının bir hatırlatması hem de ilahi hikmetin bir göstergesidir. Kör bir sahabenin, bu olay sonrasında imanında ve azminde ne denli ilerlediği, fiziksel bir mahrumiyetin ruhsal bir zenginliğe dönüşebileceğini gösterir. Her insan, kendi kaderinde Allah’a yaklaşmak için farklı imtihanlarla karşılaşır. Körlük gibi görünen bir durum, aslında ilahi nura açılan bir kapıdır. Allah, her kulunu eşsiz bir yolculuğa davet eder. Bu yolculukta önemli olan, gözlerin görüp görmemesi değil, kalbin hakikate açık olmasıdır. Çünkü gerçek anlamda gören, Allah’ın nuruyla bakan ruh sahibi kişidir.
**

Yorumlar

Başa Dön