Serin ellerini çocukların öptüğü
Kışa bir sonbahar yamasıydı
Gül ağacına kumru gibi sokulup
Baştan çıkartan sıcaklığıyla zaman
Solgun düşen yeryüzüne bakmadan
Bir güldü vişne çürüğünde açan
Hafif meşrep bir kadın gibi
Sarıya bürünmüş eşrafa aldırmadan
Salına salına dans eden
Parfümünü etrafa dağıtan
Kış
Ansızın giren hoyrat eliyle
Gülün bilmeden açtığı göğsüne
Bir hançer yarasıydı simsiyah akan
Bir namus cezasıydı hesapsız görülen
Rüzgar İnce uçlu bir tığ gibi
Buzdan ağaçlar çiziyordu şimdi
Dokunan dudakları koparan
Demir parmaklıklara esir olmuştu dünya
Sıcak teni buz tutan gül
Aşk asaletiyle
Affetmişti en azılı katili
Son nefesinde dudaklarından dökülen
Kokusuyla çıkıp gitmişti bu hayattan
Kış utandı fıtratından
Yeryüzüne kapandı ağladı
Sevgilinin kırmızı yapraklarını
Bahara kadar teniyle mumyaladı