*Sonsuz bir karanlığın içinde doğdum. Işığı gördüm korktum ağladım...
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm ağladım...
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurlandım. Ağladım...
Yaşamayı öğrendim, doğumla hayatın bitmeye başladığını, aradaki bölümün ölümden çalınan zaman olduğunu anladım...
Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla, zamanla yarışılmayacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim, sonra insanlar içinde iyiler ve kötüler olduğunu öğrendim; sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük olduğunu öğrendim...
Sevmeyi öğendim, sonra güvenmeyi, sonra güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu; sevginin de güvenin sağlam zemini üzerinde kurulduğunu öğrendim...
İnsanı tenini öğrendim, sonra tenin altında bir ruh olduğunu, sonra aslında ruhun tenin üstünde olduğunu öğrendim...
Evreni öğrendim, sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Evreni aydınlatmak için çevrenin aydınlatılması gerektiğini öğrendim...
Ekmeği öğrendim, sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesini, sonra da ekmeği hakça bölüşmenin üretmek kadar önemli olduğunu anladım...
Okumayı öğrendim, sonra yazmayı, yazım ise bana kendimi öğretti...
Gitmeyi öğrendim, sonra dayanamayıp dönmeyi, sonra da kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta, sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiğini; sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olduğunun gerekliliğini anladım..
Düşünmeyi öğrendim, sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim, sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim...
Gerçeği öğrendim bir gün, gerçeğin acı olduğunu, dozunda acının hayata lezzet kattığını anladım. Her canlının ölümü tadacağını, bazı canlıların ise hayatı tattığını öğrendim...
Dostum; ben dostlarımı ne kalbim ile ne aklımla severim, olur ya akıl unutur, kalp durur, ben dostlarımı ruhumla severim, o ne unutur ne durur...
Bilgisayarının açmış e-mail kutusunda bu mesajı gördüğünde anlamıştı kimden geldiğini Poyraz müdür. Onun zor anlarını hisseden ve hep yanında olan can dostu kıvırcık diye hitap ettiği arkadaşı yollamıştı bu dizeleri. Mevlâna’nın yüzyıllar öncesinde yazdığı, ölümle yaşam arasındaki yaşanan her şeyin anlamlı bir özetiydi bu satırlar. Aslında hayatın ta kendisiydi. Son günlerin koşturmacasında yüzünde tebessüm oluşturmaya yetmişti unutulmadığını görmek. Telefonundan numarasını çevirdi arkadaşının;
- Yahu kıvırcık, ne iyi geldi sabah sabah mailini gördüm Mevlana’dan diye yazıyor sonunda, nefis bir yazı görmemiştim bunu daha önce. Kocamanmış gibi görünen hayatımızı ne güzel alt alta röntgenini çekmiş. Sana çok teşekkür ediyorum ne zaman sıkılsam bunalsam hisseder gibi sesini soluğunu hatırlatıyorsun dostum. Dostluğunu cömertçe sunduğun için sağ ol var ol. Şu elimizdeki iş bitsin en kısa sürede geleceğim kahve içmeye söz, ama şimdi kapatmalıyım. Bitirilmesi gereken şu malum cinayet dosyası var elimizde. Hep böyle hoş kal emi kıvırcık.
-- Yaa beğenmene sevindim, unutulmadın elbette biz ruhumuzla severiz biz dostlarımızı. Moral olsun diye yolladım sana. Evet yoğunluğunu biliyorum, en son dernekteki lokalde görüştükten sonra senden ses çıkmayınca anladım zaten. Gazetelerden takip ediyoruz artık seni napalm. Bizde meşhur dostumuz var diye övünürüz. Takılıyorum tabi, sen bakma bana, en kısa zamanda bekliyorum ofise kahveye, soğutma kahveleri olur mu? kolaylıklar diliyorum sana.
Bilim adamları ve kişisel gelişim uzmanları bir şeyi 21 gün boyunca yaparak tekrarlarsanız, o yaptığınız şeyin alışkanlık haline geleceğini söylemişlerdi. O sabah kahvelerini içerken ''Galiba o sınıra ulaştık değil mi? Şefik ne dersin'' diye sordu Poyraz müdür. Alışkanlıktan öte bağımlılık denebilecek kadar yoğun bir tempoyla bu dosyanın içine gömülmüşlerdi adeta.
Leyla Çağlar vakasının kısa gibi görünen yirmi bir günün ardından uzun yolculuktaki sislerin biraz olsun dağılmasıyla yüzlerde tebessümüm görülmeye başlamıştı. Labirentteki çıkış henüz tam anlamıyla görünmüyor olsa da içlerindeki ses doğru yolda olduklarını söylüyordu. Leyla'nın hayat yolcuğunu tekrar gözünün önüne getirdiğinde, Kadırga yokuşunda kesişen birçok insanın tuhaf tesadüfler zincirinin son halkasında doğru iz üzerinde olduklarını anlamıştı. Geçen 21 gün boyunca bu çengel bulmacanın anahtar sözcüklerini bulmaya çok az kalmıştı artık.
***