Biliyordu, yine cevap gelmeyecekti ama bir kez daha yazdi. Bir kez daha satirlara doktu hislerini. Iki dakika gecmeden her zamanki gibi son gorulme yazisi ekraninda belirdi. Sasirmamisti ama incinmisti. Umut vardi cunku icinde. Belki diyordu icindeki ses, belki bu sefer cevap verir... Fakat sonu yine husran, yine duvara bardak firlatmaydi.
Bir anda gozlerini acti ve kendini yatakta buldu. Ne zaman uyudugunu, en son neler yaptigini hic dusunmeden hemen telefona sarilip, cevrimici olup olmadigina bakti. Son gorulme tarihinde degisme yoktu. Cevap desen zaten olamazdi ki o da yoktu. Sevdigi kadar sevilmiyor, bunu da kendine yediremiyordu. Daha fazla dusunup, uzulmemek icin hemen gozlerini kapatip, gozlerini hayal etti. Ona bakisi, gulusu ve sarilisi o anda belirdi bilincaltinda. Sabaha kadar sanki gordugu tek ruya onun kendisiymis ve sanki yarim saatlik bir uyku almiscasina yorgun bir sekilde uyandi. Tekrar telefonuna bakti ve yakti bir sigara.
Sigarayi yari sarhos bir sekilde icine cekerken sevdiginin seni sevmemesi, azili dusmaninin olmasindan daha kotu olmali diye dusundu. Iyi de boyle hissetmeyi o istememisti ki. Hele bu kadar cok sevmeyi hic istememisti. Bir bakmisti, artik seviyordu. O ise onun bu ilgisinden bunaliyor, istemiyor ve kendini uzak tutuyordu.
Olmayacakti iste... Dunya'yi yerinden oynatsa bile olmayacakti. Ne kadar onunla olmasi gerektigine tum kalbiyle inansa da olmayacakti. O, ona karsi duvarlarini yikmayacakti.
Ne zaman ki ondan vazgecip baska birine tekrar bir seyler hissetmeye baslayacakti, iste o zaman ona gitme denilecekti. Boyle bir seydi gercek ask. Elde edememeydi. Edememekten vazgectiginde de sana gelmesiydi. Ne azi, ne de fazlasi gercek ask sadece can yakici.