"“Yazmak, çoğu zaman iç sesinizi susturup dış sesin ne kadar aptalca olduğunu dünyaya bağırmaktır.” — Franz Kafka"

Kur'an ve İnsanlar Arasındaki İlişki Üzerine Düşünceler

Kur'an, İslam'da Allah'ın kelamı olarak kabul edilen rehberdir. Ancak zamanla çeşitli hurafeler gelişmiştir. Kur'an'ın fiziksel olarak zarar görmesi veya üzerine yemin edilmesi, onun değerini azaltmaz; önemli olan içindeki mesajın anlaşılması ve yaşanmasıdır. Batıl inançlar yerine, Kur'an'ın gerçek amacına odaklanmak gerekir.

yazı resim

**Kur’an, İslam inancına göre Allah’ın kelamı olup insanlara doğru yolu gösteren en yüce rehberdir. Ancak zamanla bazı insanlar, Kur’an’a dair yaklaşımlarında hurafelerle karışık, yanlış anlayışlar geliştirmiştir. Bunlardan biri de Kur’an’ın bir kişiyi “çarpacağı” inancıdır. Bu tür düşünceler, Kur’an’ın mesajını anlamaktan uzak, halk arasında dolaşan batıl inançlara dayanır. Kur’an’ın fiziksel bir nesne olarak zarar görmesi, onun kutsallığına ya da Allah katındaki değerine zarar vermez. Önemli olan, Kur’an’ın içeriğinde yer alan mesajlar ve bu mesajlara duyulan saygıdır. Kur’an sayfalarının yakılması, yırtılması ya da başka bir şekilde zarar görmesi, Allah’ın kelamına gölge düşürmez. Asıl olan, bu mesajın insan kalbine ulaşmasıdır. Bir insan Kur’an’a el basarak yalan yere yemin ettiğinde, bu eylem Kur’an’a zarar vermez; kişinin kendi ahlaki sorumluluğunu ortaya koyar. Allah, kalplerdeki niyeti bilir ve buna göre karşılık verir. Bazı insanlar Kur’an’a duydukları saygıyı, onu fiziksel olarak yüksek bir yere koymakla, tozunu almakla ya da öpüp başlarına koymakla sınırlandırırken; aynı kişiler Kur’an’ın öğretilerini yaşamaktan uzak durabilmektedirler. Oysa gerçek saygı, Kur’an’ı anlamak, onun hükümlerine göre yaşamak ve onu hayatın merkezine yerleştirmektir. Kur’an’ın bir telefon klasöründe yazılı olması da onun değerini değiştirmez. Kutsallık, taşıyıcı nesnede değil; taşınan ilahi mesajdadır. Bu anlayış, Kur’an’a olan bakışımızı şekillendirmeli, onu sadece fiziki bir varlık olarak değil, Allah’ın rehberliği olarak görmemizi sağlamalıdır. Yine halk arasında yaygın olan “kalpte siyah nokta oluşur”, “organ bağışı günahı taşır” gibi inançlar da dinin özünden sapmalardır. İman, kalbin samimiyetiyle ilgilidir; fiziksel organlarla değil. Organ bağışı, kişinin imanına zarar vermez; günah ya da sevap kalpten geçen niyete göre değerlendirilir. Kur’an’a saygısızlık eden kişiler, bu eylemleriyle kendi bilinç düzeylerini ve ahlaki duruşlarını sergilerler. Ancak bu, Kur’an’ın yüceliğine zarar vermez. Kur’an, yakılsa da yırtılsa da mesajı yaşamaya ve insanları aydınlatmaya devam eder. Onun yeryüzündeki varlığı, sadece kağıtlarda değil, inananların kalplerindedir. Sonuç olarak, Kur’an bir nesne değil, ilahi bir mesajdır. Onun değerini belirleyen, sayfaları ya da cildi değil; içeriğindeki hakikatlerdir. Kur’an’a saygı, onu anlamak ve yaşamakla mümkündür. "Kur’an çarpar" gibi hurafelerle değil; Kur’an’ın rehberliğinde bir hayat sürmekle Allah’a yaklaşılır.**

Yorumlar

Başa Dön