"“Yazarlık, sabah kahvesi içmeden önce bile beynini kandırabilmek sanatıdır.” – Franz Kafka"

Kur'an’da Nesih (Hükmün Kaldırılması) ve Mensuh (Silinen Hüküm) Kavramları Üzerine Bir İnceleme

Kur'an'daki nesih ve mensuh kavramları etrafında dönen tartışmaları ele alan bu metin, "nesh" (silme) ve "mensuh" (silinen) terimlerinin anlamlarını açıklıyor. Bakara Sûresi 106. ayeti merkeze alarak, Kur'an'da ayetlerin nesh edildiği iddiasını sorgulayan yazı, "ayet" kelimesinin geniş anlamının dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.

yazı resim

Kur'an'da nesih ve mensuh kavramları, birçok kişi tarafından sıklıkla tartışılan bir konu olmuştur. "Nesh" kelimesi Arapçadaki anlamıyla "silme" ya da "ortadan kaldırma" olarak tanımlanırken, "mensuh" kelimesi de "silinen" ya da "ortadan kalkan" anlamına gelmektedir. Ancak, Kur'an'da nesh edilen ayetler olduğu iddiası, dikkatli bir şekilde ele alınması gereken bir meseledir. Bakara Sûresi 106. ayeti, nesih ve mensuh iddialarının en sık dayandırıldığı ayetlerden biridir. Ayet şöyle der: >" Biz ayeti kaldırır ya da unutturursak ondan daha iyisini ya da benzerini getiririz. Bilmez misin? Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter." (Bakara 106) Bu ayet, bazılarına göre Kur'an’daki ayetlerin birbiriyle çeliştiği ve eski hükümlerinin kaldırıldığı anlamına gelmektedir. Ancak ayette geçen "ayet" kelimesinin ne anlama geldiğini doğru anlamak önemlidir. Kur'an'daki "ayet" kelimesi sadece "Kur'an ayeti" olarak anlaşılmamalıdır; aynı zamanda "mucize", "delil", "işaret", "sistem", "risalet", "hüccet", "belge", "mesaj" gibi anlamları da vardır. Kur'an'da tekil olarak ayet geçmesi durumunda bu mutlaka "hüccet", "belge", "mesaj", "mucize", "delil", "işaret", "sistem", "risalet" gibi anlamlara gelir. Bu bağlamda, Bakara 106. ayetindeki "ayet", Allah’ın kudretini ve her şeyi bilen bilgisini işaret eden deliller, mucizeler, işaretler olarak veya risalet olarak anlaşılmalıdır. Bir başka önemli husus, ayette "hüküm" kelimesinin geçmemesidir. Bazı meal çevirilerinde bu kelime eklenmiş olsa da, ayetin bağlamına bakıldığında "hükmün kalkması" veya "neshedilmesi" anlamına gelmediği görülür. Bu yüzden bu ayeti, bir mucizenin, delilin veya risaletin unutulması veya kaldırılması olarak yorumlamak daha doğru olacaktır. Kur'an, kendisini koruyan bir kitaptır. Hicr Sûresi 8. ayeti, bu gerçeği şu şekilde vurgular: >"Şüphesiz Zikr'i biz indirdik ve şüphesiz onun koruyucuları biziz." (Hicr 8) Bu ayet, Kur'an'ın korunacağına dair Allah’ın vaadini içerir. Eğer bir ayet unutulmuş veya neshedilmiş olsaydı, bu, Kur'an'ın korunamayacağı anlamına gelirdi ki bu, Allah’ın vaadiyle çelişir. Bu nedenle, Bakara Sûresi 106. ayetindeki "unutma" fiili, bir ayetin unutulması anlamına gelmez. Aksine, burada söz konusu olan, insanın unutma durumudur ve bu durumun Kur'an'ın korunmasıyla çelişmediği görülmektedir. Kur'an'daki bazı ayetlerin birbiriyle çeliştiği veya birinin diğerini neshettiği iddiaları da bulunmaktadır. Örneğin, "hamr" (örten) ile ilgili olan ayetler arasında bir nesh söz konusu olduğu söylenir. Ancak, bu iddialar doğru değildir.

  1. "Hamr" İddiası:
    Bakara 219: Aklı örtenin günahının, faydasından daha fazla olduğu belirtilir. Bu ayet bazı meallerde şarap diye çevrilir. Ancak bu muhtemelen eski bir kullanım gereği alınmış zamanla sadece şarabı kast eder bir şekilde alınmıştır. Eskiden her türlü içecek, içki" manasında kullanılırdı. Hatta 1069 yılına tarihlenen Kutadgu Bilig'de tüm içkileri ifade eder biçimde kullanılmış 1303'e tarihlenen Codex Cumanicus adlı eserde şaraba indirgenmiştir. Asıl anlamı alındığı zaman aklı örtenler uyuşturucu, içki ve sigarada oldukları zaman bu daha doğru bir anlam olur. Aklı örten herhangi bir madde, bireylerin düşünme ve karar verme yeteneklerini olumsuz etkileyebilecek her türlü uyuşturucu ve alkolü kapsar. Bu bağlamda, İslam'da aklı örten maddelerin haram olduğu, bireyin sağlıklı düşünme ve kararlar alma yetisinin korunması gerektiği vurgulanmaktadır.
    Nisa 43: Sarhoşken namaz kılmamak gerektiği ifade edilir.
    Maide 90: Aklı örten, şeytan işi bir pislik olarak tanımlanır ve Müslümanların bundan kaçınması gerektiği vurgulanır.
    Bu ayetler arasında çelişki bulunmamaktadır. Aklı örtenlerde, fiziksel olarak bazı faydalar sağlayabilir, ancak sosyal ve ahlaki zararları çok daha fazladır. Ayrıca, sarhoşken namaz kılmanın yasaklanması, sarhoş olmanın namaza engel teşkil ettiği bir durumu ifade eder. Bu durumların hiçbiri, nesih veya mensuh değil, birbirini tamamlayan açıklamalardır.
  2. Savaşta Mümin-Kâfir Oranı İddiası:
    Enfal 65-66: Enfal Suresi 65. ayette Müslümanların sabırlı olması durumunda 20 Müslümanın 200 kişiye galip geleceği söylenmesine rağmen Enfal Suresi 66. ayetinde Allah Müslümanlarda zayıflık olduğunu bildiğini bu sebeple sabretmeleri durumunda yüz Müslümanın 200 kişiye galip geleceği geçmektedir. Bu ayetler de birbirini neshetmez. Allah, Müslümanların zaaflarına göre savaşı kazanma kapasitesinin değişebileceğini anlatmak istemektedir. Buradaki değişiklik, Müslümanların moral ve güç durumlarına göre zaferin büyüklüğünü anlatan bir ilahi öğretidir. Enfal Suresi 65. ayet bir nesh değil, duruma göre uygulamadır. İlki ideal orandır, ikincisi o günkü zayıf psikolojiye göre ruhsattır. İkisi de hâlâ geçerlidir. Müminler güçlü olduğunda 1'e 10 direnç sergileyebilir; zayıflık varsa 1'e 2 hedef yeterlidir. Ayetler birbirini yürürlükten kaldırmaz; uygulamalı esneklik sunar.
  3. Bakara 180. Ayet – Vasiyet Ayeti
    Bu ayetin, miras ayetleri (Nisa 11–12) tarafından neshedildiği söylenir. Yani miras payları kesinleşince vasiyetin hükmü kalktı denir. Oysa ayetteki “vasiyet” farz olan miras taksimine ek olarak kişinin kendi isteğiyle dağıtabileceği bir haktır. Nisa’daki ayetler zorunlu miras paylarını belirler, ama vasiyet hakkını kaldırmaz. Hatta Nisa 12’de “...vasiyetten ve borçtan sonra...” ifadesiyle vasiyetin geçerli olduğu tekrar vurgulanır. Bu ayet neshedilmemiştir. Vasiyet farzdır; mirasla çelişmez, onu tamamlar.
  4. Mücadele 12. Ayet – Nebiyle Görüşme Öncesi Sadaka Verme
    Bu hükmün zor olduğu anlaşılınca hemen ardından gelen 13. ayetle neshedildiği söylenir. Oysa 13. ayet sadakayı zorunluluk olmaktan çıkarmaz, sadece fiilen kaldırır. Hüküm hâlâ Kur’an’da durmaktadır. Allah’ın kolaylık sağlaması, hükmün neshedildiği anlamına gelmez; bu bir ruhsat/uygulama değişikliğidir. Yine bir nesh değil, geçici uygulamanın terkidir. Ayet Kur’an’da yer almaya devam ediyor. Kur'an'da "nesh" yani hükmün kalkması, "mensuh" yani silinmesi söz konusu değildir. Bu tür iddialar, genellikle yanlış anlaşılmalardan veya metinlerin bağlamından koparılmasından kaynaklanmaktadır. Kur'an’daki ayetler birbirini neshetmez; aksine, birbiriyle uyum içinde bir bütünlük oluştururlar. Her ayet, zamanın ve koşulların gerekliliklerine uygun olarak indirilen bir vahiy delildir. Allah’ın kelamı, ezelden ebede kadar geçerli olan ve korunmuş olan bir mesajdır. Bakara Suresi 106. ayet, Kur’an içi nesh değil; doğrudan risaletin tarihsel sürekliliğiyle ilgilidir. Ayet bağlamıyla birlikte okunduğunda bu çok net şekilde ortaya çıkar.
    Delil 1: Ayette Geçen “Ayet”in Anlamı
    “Ayet” kelimesi Kur’an’da sadece kitap ayeti değil:
    Mucize (örn. Firavun’a gösterilen ayetler – A‘raf 133)
    İlahi işaret, sünnetullah
    Önceki kitapların hükümleri anlamında da kullanılır. Burada “ayet”ten kasıt:
    Daha önceki nebilerle gönderilen hüküm ve mucizelerdir.
    Allah, zaman içinde ümmetlerin ihtiyaçlarına göre bazı hükümleri kaldırıp yerine yenisini getirmiştir. Bu, nebilik zincirinin doğasıdır.
    Delil 2: Ehl-i Kitap Vurgusu
    Ayetin hemen öncesinde ve sonrasında “Ehl-i Kitap”tan bahsedilmesi önemlidir. Çünkü bu ayetler:
    Yahudilerin, Kur’an’ın getirdiği yeni hükümleri kıskanmaları,
    Tevrat’taki hükümler yerine Kur’an’ın geçmesini kabullenememeleri bağlamında inmiştir.
    Yani bu ayetteki “ayetlerin neshi”, önceki kitapların hükümlerinin kaldırılıp Kur’an’la yenilenmesidir – Kur’an içi ayetler arasında değil.
    Delil 3: Allah'ın Gücü ve Hikmeti Bağlamı
    "Bilmez misin? Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter." Bu, risaletin evrenselliği ve Allah’ın dilediğini yapma yetkisini vurgular. Allah isterse önceki ümmetlere verdiği hükümleri kaldırır yeni bir kitap ve nebiyle yeni bir şeriat getirir. Bu, nebilik sisteminin doğal işleyişidir, ayetler arasında çelişki veya geçersizlik anlamına gelmez. Bakara 106. ayet, Kur’an içindeki ayetlerin birbirini geçersiz kılmasıyla değil Allah’ın önceki nebilere gönderdiği “ayetleri” kaldırıp Nebimiz Muhammed’e “daha hayırlılarını” getirmesiyle ilgilidir. Yani bu ayet doğrudan risaletin sürekliliği ve yenilenmesi hakkındadır. Kur'an'da nesh edilen ayet olduğunu iddia edenler ayetteki “ayet” kelimesini sadece Kur’an ayeti anlamında sınırlı yorumlayarak, bağlamı göz ardı ederler. Bakara 105–107. ayetlerde konu Ehl-i Kitap’tır. Yani Yahudilerin, Tevrat’ın yerine Kur’an’ın gelmesine karşı çıkmasıdır. Dolayısıyla "ayet" burada Kur’an ayeti değil, önceki kitapların hükümleri anlamındadır. Klasik yorumlar bu bağlamı atlayarak, meseleyi Kur’an ayetleri arasında çelişki gibi sunar. Eğer bu ayet gerçekten Kur’an ayetlerinin neshedildiğini söyleseydi, şu sorular doğardı:
    - Hangi ayetin hükmü ne zaman kaldırıldı?
    -Bu kaldırılan ayet hâlâ Mushaf’ta duruyorsa, bu nasıl bir korumadır?
    - Hangi ayet hangi ayeti geçersiz kılmış ve neden ikisi de hâlâ Kur’an’da var?
    Bunlara net ve tutarlı cevap yoktur. Cevap verilemez çünkü bu anlam ayetin kastı değildir.
    Kur’an
    “Çelişki yok” der.
    “Her ayet hikmetle gönderildi” der.
    “Allah kitabını korur” der.
    Bu durumda neshin Kur’an içinde olması, bu temel ilkeleri bozar. Oysa ayet, önceki vahiy sistemlerinin değişmesi bağlamında anlaşılırsa bu sorunlar ortadan kalkar. Klasik tefsirlerdeki yorumlar, Bakara 106. ayeti bağlamından koparıp Kur’an içinde nesh olduğunu iddia eder. Bazıları daha da ileri gidip hadislerle Kur'an ayetlerinin nesh edilebileceğini iddia etmektedirler bu durumda münafıklar tarafından her bir Kur'an ayetine karşı bir hadis uydurulmuş olsaydı 6236 ayetin tümünü inkâr edip Kur'an'ı ortadan kaldırırlardı. Oysa ayetin bağlamı, dilsel yapısı ve Kur’an’ın genel ilkeleri, bunun risaletin tarihsel gelişimiyle ilgili olduğunu gösterir. Kur’an’da nesh olduğu iddiası, Kur’an’ın:
    - Kendi çelişmezlik ilkesiyle,
    - Ayetlerin sağlam oluşuyla,
    - Allah’ın koruma vaadiyle,
    - Ayetlerin açıklayıcı oluşuyla,
    - Önceki kitaplara karşı getirdiği yenilikle doğrudan çelişir. Bu yüzden Kur’an içinde nesh yoktur. Tüm ayetler yürürlüktedir, birbirini geçersiz kılmaz, açıklar.
    Kur’an’da “nesh edilmiş” denilen hiçbir ayet gerçekten iptal edilmemiştir. Bu ayetlerin tamamı:
    -Bağlam içinde anlamlıdır,
    - Hükümsüz değil, açıklayıcı veya ruhsat getirici niteliktedir,
    - Hiçbir çelişki içermez.
    Nesh iddiası, Kur’an’ı çelişkili, değişken, hükmü iptal edilebilen bir kitap gibi göstermektedir ki bu, Kur’an’ın kendi ayetlerine aykırıdır.

Yorumlar

Başa Dön