Lezyon

Sizi tanıyorum sözün kısası. Bir insanı tanımak için 1 dakika yetmez diye düşünmeyin. Eğer o insan, toplumun yosun tutmuş insanı ise onu tanımlayacak ne kalmıştır ki tanımak için 1 dakikadan fazlasını vereyim. Neden henüz yosun tutmamış beynimin tadını çıkartmak varken, o bir saati ona harcayayım?

yazı resim

Hayallerimin altında ezilmiş gibiyim. Daha açık olmak gerekirse, beynimin kıvrımlarını yakan bir sürü soru iç içe geçip, beynimde küçük lezyonlar oluşturuyor. Ve beynim, her düşüncenin yahut hayalin anahtar öğesini gördüğünde aynı şeyi yapıyor; hipotalamusdan yayılan umutsuzluk dalgası. Hah! Diyorum tamam. Asla ben olamayacağım. Bir birey olmaktan uzak toplumun içine karışacağım. Toplum olacağım, daha birey olmadan toplum. Sizleri inceledim, uzun uzun, her biriniz aynıydınız. Toplumdunuz. Ve bu acı gerçeğe çarpmamak için başlarınız önünüzde yürüyordunuz. Kim bilir, belki kaldırım taşlarını o yüzden desenli yapıyorlardır. Sizi tanıyorum sözün kısası. Bir insanı tanımak için 1 dakika yetmez diye düşünmeyin. Eğer o insan, toplumun yosun tutmuş insanı ise onu tanımlayacak
ne kalmıştır ki tanımak için 1 dakikadan fazlasını vereyim. Neden henüz yosun tutmamış beynimin tadını çıkartmak varken, o bir saati ona harcayayım? Durun, durun saçmalayan bir beyin yakaladınız değil mi? Ne kadar zavallısınız… Size sinirlenmiyorum, sizin için endişeleniyorum. Ölüp gittikten sonra bu dünyaya başınızı çevirip bakacaksınız, adım gibi eminim. Sonra içinizi müthiş bir korku kaplayacak. Ya cennetin de tadını çıkartamazsam diyeceksiniz. Dünyadaki başarısız geçmişiniz yüzünüze bir tokat indirecek. Belki iki dünya arasında sıkışıp kalan ruhların derdi budur, neden olmasın?
Hayallerimin altında ezilmiş gibiyim. Daha açık olmak gerekirse, beynimin kıvrımlarını yakan bir sürü soru iç içe geçip, beynimde küçük lezyonlar oluşturuyor. Ve beynim her düşüncenin yahut hayalin anahtar öğesini gördüğünde aynı şeyi yapıyor; hipotalamusdan yayılan umutsuzluk dalgası. Hah! Diyorum tamam. Asla sizler gibi olamayacağım. Belki bir bireyim ama asla toplum olamayacağım. Öyle farklıyım ki… Kaldırımda gidip gelen, her gün aynı lanet olası saatte, aynı ifade ve üniformayla gidip gelen sizler gibi olamayacağım. Ve bu acı gerçeğe çarpmamak için başım önde yürüyeceğim. O zaman fark edeceğim kaldırımlar neden renkli. Ve kendi kendime kızacağım; senden başka bunu merak eden kim var diye. Beni tanımak için 1 dakika yetecek, oysa ben sizleri bir ömür tanıyamayacağım. Belki de cehennemde yanıp sonsuza kadar cezalandırılacağım; düşünce suçu. Belki de asla başarılı bir hayatım olmayacak, hayallerimden uzaklaştıkça silikleşen hayatımın ölümünü izleyerek iki dünya arasında sıkışıp kalacağım. Elimde aptal bir simit, her sabah işe geç kalmayayım diye telaşlanacağım. Kendimi kısıtlayacağım, kendimi simide teslim edeceğim. Beynim susacak, simidin büyüsüne kapılacak belki de, çünkü bu zihniyette bir insan bulutların güzelliğini nasıl görebilir ki?
Ve tanrı sordu: ‘Dünyada ne yaptın ey kulum?’ Ve kul sustu, bir ömür yaptığı gibi yine tek bildiği şeyi yaptı; sustu. Tanrı sordu: ‘Ben seni susasın diye mi yarattım?’

Başa Dön