tahinle pekmez gibi,
annenle baban,
ikisi ayrı ayrı güzel olabilirler
ama ben,
bir araya gelerek oluşturdukları
seni seviyorum.
gözlerinin içine baktığımda diyorum ki,
evet bu yüzden evlenmiş olsalar gerek,
gözlerinin o koyu yeşilimsi renginin
genetik metaryelini oluşturabilmek için.
olaya bu gözle bakınca
kıskanıyorum babanı.
kimbilir ne kadar gururlanıyordur kendinle
senin oluşmana vesile olduğu için.
sadece ben değil, seni görmüş olsalardı,
Leonardo da Vinci ya da Van Gogh bile kıskanırdı,
babanı yapmış olduğu sanattan ötürü
düşünsene bir kere,
annenin kahverengi gözlerine baktığında
kendi açık yeşil gözleri ile karışınca,
senin o koyu yeşil gözlerin oluşucağını nasıl da tahmin etmiş?
nasıl da bu güzelliği oluşturmak için hayatını vakfetmiş.
bu nasıl silgisi olmayan bir sanattır.
ne büyük bir ustalıktır.
işe bu yönden bakılınca baban kıskanılacak adam...
keşke bende onun kadar büyük bir sanatçı olabilsem diyorum.
ama sonra biraz düşününce
iyi ki kendimim diyorum.
valla iyi ki de kendimim
baban olsaydım,
o gözlere hep şevkatle bakardım.
Oysa ben o gözlere şehvetle bakabiliyorum.
belki öyle büyük bir sanatçı değilim ama
o sanat tarafından seviliyorum