Mükemmel bir otele dönüştürmüşler .Beş yıldızlı .Dışı aynı hiçbir değişiklik yok.Sonuçta tarihi eser.Bütün bina sapsarı eskisi gibi .Ama tatlı bir sarı,pürüzsüz bir yüzey.Nede olsa tatlı şeyler yaşanıyor artık burada.Kapıda lüks arabalar.Zengin turistler.Onlara yardım eden güleç otel görevlileri.Yüklü bahşişler.Otelin tam karşısında ki kahve artık turistik eşyalar ve halılar satan bir mağazaya dönüşmüş.Sadece orası değil çevredeki bütün dükkanlar değişmiş güzel ve lüks.O köfteci de yok.Ucuz köfteler satan bol soğanlı köfteci.Sabahın köründe gelip sıraya giren mahkum ailelerinin zaman geçtikçe açlıktan içlerinin bayıldığı sırada imdadına yetişen köfteci.Sokaklar yine küçücük… İlk girdiğimde kahveye, bizim yerimize sıraya giren dayımı bırakıp, annemin arkasında bu dünyada kadınların sadece kadınların oturabildiği bir kahve olması çok garip gelmişti bana.Zaten burası çok garip bir yerdi.Dünyaya ait bir yer değildi.Hele benim dünyama ait hiç değil.Öyle sanıyordum, sanmışım.Oysa hayatımda yokken bile aslında gölgesi hep üzerimdeymiş şimdi kendi gelmişti.
Bütün kadınlar ne kadar da samimi .Merhaba kardeş.Senin ki neden içerde.İsim falan yok .
sadece tek soru bunun etrafında gelişen muhabbet.Anlatıyorlar anlatıyorlar doymuyorlar hep anlatıyorlar.Ellerinde mendiller kenarları mavi,pembe çizgili kirli mendiller.Ona da soruyorlar ama oralı değil .Kimseyle konuşmuyor.Bana arada kardeşlerine bak diyor .Güzel giyinmiş yine, bizi de güzel giydirmiş.’’ Büyük suçtan bunlar belli, baksana üste başa’’ diyor yan masada ki yaşlıca çirkin kadın.
Doğru büyük suçtan; insanın böyle bir yerde olması için büyük bir suçu olmalı.
Bir asker çıkıyor isimleri okuyor o ana kadar uğultu halindeki insan sesi bir anda kesiliyor koca bir sokak yüzlerce insan sus pus.Bir tek adamın ağzından çıkacak isme kitlenmiş.Sonra yine hengame itiş kakış.İnsan denizi.Pis bir deniz.Mecburi dokunuş’’.Nefret ederim ben dokunmayın’’ diyemiyorum.Ayrılma yanımdan diyor kardeşlerimin elinden tutmuş.Öyle ya benim elimi tutan yok içerde çünkü, hem de büyük suçtan.
Şimdi içerdeyiz aynı filmlerde ki gibi teller uzun uçsuz bucaksız sanki.O filmleri getiriyorum aklıma nasıl davranılır burada tellere parmaklarını geçirip mi beklemeli yoksa biraz geride mi durmalı.
Bekliyoruz ne beklediğimizi bilmeden; aslında biliyoruz ama ben hala inanmıyorum o filmler deki adamlardan biri gelecek.
O geliyor .Zor tanıyorum ama o.Saçlarını kesmişler .Gülüyor sanki herhangi bir yerde karşılaşmışız gibi.Sessiz kalmaktansa her ne olursa olsun konuşma telaşında.Onunla konuşuyor nasılsın, iyi misin, nasıl gidiyor.Kafamı kaldırıp o kadının gözlerine bakıyorum hüzünlü ama sanki ben sana söylemiştim diyor.O da iyi diyor, eğiyor kafasını daha önce hiç görmediğim gibi.
Kaç ziyaret oldu niye gelmedin diyor bana.Sevmiyor musun beni artık yoksa.Ağlama sakın diyor.Ben gelene kadar sakın ağlama....
Çok şanslısın demişti arkadaşım patronun paraya kıymış iş gezisi için beş yıldızlı otelde kalacaksın İstanbul ‘da.
Şans 2
Başkalarına şans gibi gözüken sizin içinde şansmıdır acaba?