Şeriat Hala Geçerli mi?

İsanın izleyicilerinden Pavlus Tevratta yazan emirlerin ve şeriatın neden yürürlükten kalktığını anlatırken helal/haram ayrımı yapan, sünnet olan, kurban kesen Hristiyanları çok sert bir dille uyarır, bunları yapanların ve Şeriatı tutanların lanet altında olduğuna vurgu yapar.

yazı resimYZ

Tevratta yazılı ilk Şeriat ya da Musanın yasaları, İncil (Yeni Antlaşma) teolojisine göre İsanın haçta ölümüyle somuttan soyuta dönüşerek tamamlanmış ve geçersiz kılınmıştır.

Dolayısıyla, Eski Antlaşma denilen Tevrat ve onun hükümleri de yürürlükten kalkmış bulunmaktadır. Yürürlükte olan Yeni Antlaşma dır.

İsa, şeriat ile değil tanrısal kayra (bağışlanma) ile kurtuluşun kapısını açmış, İncil yazarlarından Pavlus bu yeni anlayışın, dolayısıyla şeriatın soyutlaşmasının öncülüğünü yapmıştır. Bu o devir için çok yeni ve gözüpek bir anlayış, çok değişik bir yorumdu. Çünkü somut olan şeriatın soyutlaşarak geçersiz kılınmasıyla suç ve ceza kavramları kökten değişmiş oluyordu.

Bunu şuna benzetebiliriz: Bir devlet düşünün ki günün birinde tüm kanunları, yasaları kaldırıyor, iptal ediyor Onun yerine insanlar arası salt sevgi ve saygıya dayalı yeni bir hukuk düzeneği getiriyor. Bunu hiçbir din veya devlet yapmaya cesaret edemez. Çünkü yasaların kalkması anarşi, kargaşa, kaos demektir.

İşte İsanın önerdiği yol aslında buydu. Dinsel kurallar ve kanunlara tabi olmadan düzgün, yetkin ve yeni bir insan olarak yaşamak. Çünkü kanunların doğru adama hükmü zaten yoktur, ama eğri adama hükmü vardır. Yanlışlık, hata, suç ve eğri işler söz konusu olunca yasalar işler, doğru, kusursuz ve yetkin işlere yasalara etki edemez. İlke çok basit fakat bir o kadar da zordu: İnsanların nasıl davranmasını istiyorsak onlara da aynı şekilde davranmak. Şöyle der:

İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Size birbirinizi sevin diye, yeni bir emir veriyorum; sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin (Matta 7 12; Yuhanna 13:34)

İsanın izleyicilerinden Pavlus Tevratta yazan somut emirlerin ve şeriatın neden ve nasıl geçersiz ve etkisiz kılındığını anlatırken helal/haram ayrımı yapan, sünnet olan, dini bayram kutlayan, kurban kesen, Şabat günü tutan Hristiyan toplulukları çok sert bir dille uyarır, bunları yapanların ve Şeriatı tutanların lanet altında olduğunu söyler:

Şeriatın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Tanrı katında hiç kimsenin Şeriat ile aklanmadığı açıktır. Çünkü iman ile aklanan yaşayacaktır. () Öyleyse nasıl oluyor da bu değersiz, etkisiz, ilkelere dönüyorsunuz? Yeniden onların kölesi mi olmak istiyorsunuz? (...) Mesih bizi özgürlük için özgür kıldı. Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğunu takınmayın. Bakın, ben Pavlus size şunu söylüyorum, sünnet olursanız Mesih'in size hiç yararı olmaz. (...) Bu nedenle kimse yiyecek, içecek, bayram, yeni ay, ya da, Şabat günü konusunda sizi yargılamasın. (Galatyalılar 3: 1, 10-12; 5: 1-2; Koloseliler 2: 16)

Pavlus İncil kapsamındaki tüm yazılarında Tevratta yazılı Şeriatla kurtuluşun mümkün olamayacağına, Şeriatın sadece ölüm getireceğine vurgu yapar:

Yazılı Şeriat öldürür, Ruh ise yaşatır. (...) Çünkü hiç kimse Şeriatın gereklerini yapmakla aklanmaz. (2 Korintoslular 3:6; Galatyalılar 2:16) Bütün suçlarımızı O bağışladı. Kurallarıyla bize karşı ve aleyhimizde olan yazılı antlaşmayı sildi, onu çarmıha çakarak ortadan kaldırdı." (Koloseliler 2: 13-14)

Pavlus sünneti savunanları da çok ağır sözlerle yerden yere vurur:

Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden sakının; o sünnet bozguncularından sakının! Çünkü asi, boşboğaz, aldatıcı birçok kişi vardır. Özellikle sünnet yanlıları bunlardandır. (Flp 3:2; Tit 1:10)

Peki, o halde, eğer Eski Antlaşma Yahudi Şeriatı veya Tevrat, Yeni Antlaşma İncil ile işlevini tamamlayıp geçersiz ve etkisiz kılındıysa, İsanın öğretisinden 600 yıl sonra ortaya çıkan İslam Şeriatı ne demek oluyor? Bu tekrar eskiye dönüş olmuyor mu? Neden tekrar geriye dönüş oluyor?

İmdi, İslamın ortaya çıktığı VII. yüzyılda Arap yarımadasında, özellikle Mekke ve Medinede, birçok Yahudi halk yaşamaktaydı. Bir Arap soylusu ve aşiret başkanı olan Muhammet ticari ilişkilerinde Yahudilere yakındı; onların ayrı aşiretler halinde yaşadıkları halde tek tanrı inancı sayesinde birlik olduklarını; geçmişte bir devlet kurduklarını öğrendi, gördü.

Araplar da aşiretler halinde yaşıyor, ancak, her aşiretin ayrı bir tanrısı, tanrıçası, putu vardı. Sorunsal buydu. Muhammet, Arap aşiretlerinin tek bir tanrıya inandıkları takdirde birbirleriyle çatışmayı bırakarak Yahudiler gibi bir millet olabileceğini düşündü.

Böylece, kendi amacına daha uygun gözüken Yahudi ilahiyatını seçerek Hristiyan ilahiyatının temel ve soyut öğretilerini ( İsanın kurbanlığı, oğulluğu, tanrılığı, günahların bağışlanması, Üçlük öğretisi, şeriatın geçersizliği, vs.) reddetti.

Zaten ilk Müslümanlar, şeriatın soyutlaştığını ve İncil teolojisini bilmiyorlardı. Ayrıca, bugün olduğu gibi kutsal kitaplara ulaşmak ve onları rahatça alıp okumak veya internetten indirmek mümkün değildi. Kitap o devirde çok değerliydi, sayıları çok azdı ve elyazması olduklarından çok sıkı bir şekilde muhafaza ediliyorlardı. Üstelik Muhammetin okuması yazması olmadığı gibi kulaktan dolma bilgilerle daha fazla bir şey öğrenmesine de olanak yoktu. Yahudiliğin sandığından çok daha karmaşık bir din olduğunu görünce, somut Yahudiliği temel alan, ancak, çok daha basit kurallar içeren bir dini vaaz ederek, Arapları tek tanrı inancına yöneltmeye, onları bir birlik altında toplamaya çalıştı. Bu bağlamda, Müslümanlık için Yahudiliğin beceriksizce ve kötü bir taklidi dense de, Müslümanlık aslında Yahudiliğin çok daha basitleştirilmiş, budanmış halidir.

Ancak, siyasal olarak Arapları birleştirmeyi başarmış bile olsa Muhammetin teolojisi daha en baştan büyük bir yanlışlığı içermekteydi. Çünkü öğretisi aynen Yahudilerin inandığı gibi Musa şeriatının hala geçerli ve etkili olduğu savına dayanmaktaydı. Oysa geçersiz kılınandan, geçerli şeyler çıkmaz; ancak, geçersiz şeyler çıkar. Muhammet Kuranda şöyle der:

Benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim (Ali İmran: 50)

O peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsayı, önündeki Tevratı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevratı doğrulayan, Allaha karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncili verdik. (Maide 46)

Oysa Yeni Antlaşma hiçbir zaman Eski Antlaşmayı onaylamaz ve onamaz. Tam tersi, yeni eskiyi geçersiz ve etkisiz hale getirmiştir. Bu nedenle İncilin Tevratı onaylaması değil, tam tersi, etkisiz hale getirmesi söz konusudur.

Dolayısıyla, Muhammetin İsadan altı yüzyıl sonra etkisiz ve yürürlükten kalkmış olan Musa şeriatını referans alarak (kurban kesmek, oruç, sünnet, çok eşlilik, kölecilik, haram-helal, aptes almak, kadınları ve suçluları dövmek veya cezalandırmak gibi çeşitli şeriat kuralları içeren Yahudiliğe benzer bir dini İbrahim dini diye öğretmesi, şeriata geri dönüşü İncil teolojisine göre gereksiz ve boştur. Yeni Antlaşma kapsamında şeriat geçersiz ve etkisizdir.

O halde, Yeni Antlaşma ile geçersiz kılınmış şeriatı referans almakla İslam dini daha ilk adımda geçersiz bir konuma düşmüş olmaktadır.

Muhammetin kendinden önceki kitapları doğrulayarak kendi kitabının da onların bir devamı olduğunu kanıtlamaya çalışması ve kendine paye çıkarmaya çalışması akıllıca bir yaklaşımdır. Ancak, Yeni Antlaşma kapsamında şeriatın artık geçersiz olduğunu bilmediğinden İncilin Tevrat şeriatını onadığını zannetmiştir. Bu yanlış varsayım üzerine kurduğu din de netice itibariyle geriye gidişin, Pavlusun söylemiyle değersiz, etkisiz, ilkelere dönüşün ve insanları boşu boşuna tekrar o eski kuralların kölesi haline getirmenin yolunu açmıştır. Müslümanlığın açmazını ve bu dindeki taassup ve irtica sorunsalını bu bağlamda irdelemek gerekir.

Başa Dön