Seyir Defterinin Altın Sayfası

son doğum günümde bana gelen bir hediye için yazdığım minik, minicik bir yazı. az önce yazı arşivimi karıştırırken gördüm, ve öylesine açıp baktığımda gerçekten paylaşmaya değer olduğunu analdım. ve buraya kopyalıyorum.

yazı resimYZ

24 nisan 2011. bu tarihi her yere yazmak geliyor içimden. Neden mi? Bu tarih benim doğum günüme karşılık geliyor. Ama bu senenin özel ve önemli bir yeri var. Bu sene doğum günümde sadece benim için tasarlanmış, başka hiç kimsenin sahip olamayacağı güzel bir hediye aldım. Bu öyle bir hediye ki, insanın kendini dünyanın en özel insanı hissetmesini sağlayacak bir hediye. Bu öyle bir hediye ki, en lüks mağazaların vitrinlerinde bile hiç kimsenin bulamayacağı bir hediye. Tümüyle bana ait, tümüyle benim için tasarlanmış ve bana göre eşsiz bir hediye. Şimdi okuyan da dünyanın ya da ölümsüzlüğün bağışlandığını zannedecek bana. Ama ölümsüzlük bu kadar eşsiz midir bilmiyorum. Hem tek başına ölümsüzlük de ne ki. Hediye mi yoksa cezamı, bu ayrı bir varoluşçuluk tartışması. Bırakalım onları zamanın varoluşçu filozofları tartışsın. Ben hediye diyordum en son. Sadece benim için tasarlanmış bir hediye... evet bu gün benim doğum günüm. Uzun süre önce güneş bu burçtayken çığlık çığlığa gözlerimi açmışım dünyaya. Bilmem kaç yıl önce bu gün dünya nüfusuna başlangıçta sıradan bir bebek daha katılmış ve bu zamanla ben olmuşum. İşte bu gün o uzun süre önce olan olayı iyiki olmuş diye kutluyoruz. Yukarıda bahsettiğim hediyeyi alıncaya kadar, doğum günü denilen şey bana gereksiz, garip ve saçma gelen bir gün olarak hayatın çemberinin içinde hayatla birlikte dönüp duran bir boş kavrandan başka bir şey değildi. Ve ansızın, apansız geliverdi hediye. Ve bir anda bir şeyler değişti.

Peki neydi o hediye? Kısa zamanda kurulmuş, kısa sürede temeli atılıp, hatta üzerine dostluğun gökdeleni dikilmiş bir dostluğa sahibim artık. Bilirsin, ben sözcüklerin değerini düşürmemek için elimden geleni yaparım. Ve dost sözcüğü bu sözcüğü gerçekten hak edip yaşayanlar için hayatın insana eşsiz bir armağanıdır. Bu sözcüğü kullanacaklarım arasına girmiş biri olduğun, ve uzun uzun bahsettiğim, hatta uzun uzun bahsedeceğim eşsiz hediyeyi hak ettiğimi düşündüğün için çok şanslı biri olduğuma inanıyorum. Ve bu inancı yaşamamı sağladığın için gerçekten çok teşekkür ediyorum. ve hiç beklemediğim anda böyle muhteşem bir hediyeyle beni karşılayıp şaşırtabildiğin için seni kutluyorum sevgili dostum. Evet, giriş kolaydı. Hemen yazı verdim. Peki şimdiden sonrası? Peki şimdi nasıl yazacağım o hediyenin bende hangi kapıları açıp hangi kapıları kapattığını? Peki şimdi nasıl anlatacağım sana bu hediyenin bende neleri değiştirdiğini?

Öncelikle kesinlikle bu hediyeyi küçümsemeyi, sıradan bir şeydi demeyi sonsuza dek yasaklıyorum. Ve bunu yapmak için o kadar çok nedenim varki, yazarak bitiremem. Ama ben yine de bu yasağın uygulanacağından emin olmak için bir ikitanesini yazayım. Öncelikle bu kesinlikle senin yapmaya alışık olduğun bir eylem değil. Daha önce yaptığın benzerleriyle karşılaştırsak bile, bu gerçekten farklı bir şey. Çünkü, sen yazdın, seslendirdin, ve ben dinlerken benimleydin. Şimdi soru şu sevgili dostum: bu üçünün aynı anda yapıldığı kaç hatıra var hayatında? Sıfır dediğini duyar gibi oluyorum. Birinin ya da ikisinin olduğu hatıraların vardır eminim. Ama bu kadarının yani üçünün birden yanyana olduğu bir hatıranın daha olduğunu sanmıyorum. İşte sırf bu nedenle bile, bu hediyenin benim için özel olduğu kadar senin için de özel olduğunu söyleyebilirim. Ve bunun kabul edilmemesinin imkansız olduğunu bilerek söyleyebilirim hemde.

Hediyeni aldığımda, zaten daha önce gelmiş olan özel bir hediyenin sarhoşluğuyla boğuşmaktaydım. İşte tam da o sarhoşluk halindeyken beni buldu, vurdu hediye. Bir an için tatlı bir düşün tam ortasındayım sandım. Ama düş değildi, tümüyle gerçekti. Gerçekti ve apaçıktı her şey. Belki bilmem kaç kilometre vardı yazan ve okuyan arasında. Ama kalpler birlikte atıyordu o anda. Ve hediyedeki o sadelik, duruluk ve açıklık gülümsetirken göz kapaklarının ardındaki muslukların da lastiğini kurcalayıp duruyordu. Söyleyip yazabileceğim pek çok şey var. Ama biliyorum sen bu satırları okurken olayı abarttığımı, sana göre sıradan bir şey büyüttükçe büyüttüğümü düşünüp ellerini yüzüne kapatacaksın. Lütfen hemen çek ellerini yüzünden. Ve bu kahrolası dünya gerçekten gülümseyen bir yüz ve bir çift göz görsün. Çünkü şunu tüm kalbimle söyleyebilirim ki, her sözcüğün, hatta her harfin altını hak ettiğine dair paraf edip öyle gönderebilirim. Bir an için bile bunları abarttığımı düşünenleri de katıksız hınçla düşmanım ilan eder, her fırsatta gazabımla yüzleşmesini sağlayabilirim.

Artık yavaş yavaş bitireyim yazmayı. Biliyorum teşekkür yetersiz. Ama şunları da söylemeden geçemeyeceğim. Tüm kalbimle ve bilincimle teşekkür ediyorum. ve muhteşem hediyen sonunda anladım ki, sırf bu hediyeyi almak için bile iyiki doğdum, ve iyiki varım. Ve teşekkürler. Hem de çok.
Sevimsiz ve kocaman canavar kılığında hayatı bir birine katan delinin biri.

Başa Dön