Sırça yüreklerde lâl sevdalar filizlenir
Yaş yirmidir, askerlikse; emir...
Gün gelir...Mendiller limanda sersefil
Sırça yürekler, ölüp ölüp dirilir...
Mecnun ufuklara billur gözler iliklenir
Kanat sessizliğinde süzülür dua
Sarsmadan konar daldaki yerine...
Sonra iliştirilir seher yeline
Ucu yakılmış sevda şiirleri
Kendi gelmeden, kokusu düşer
Özenle yırtılır zarflar her seferinde
Boğaza gelir, o "namussuz şey" çöreklenir...
Sırça yüreklerin lâl damarlarında yükselir sevda
Özlemin incileri, altın gergeflere işlenir
Sevgilinin resmi, kırk kapılı odalara kilitlenir
Yastıklar sırılsıklam göz yaşlarıyla beslenir
Şafaklar türkülere dizilir
Gülsuyu kokar düşler
Özlem dediğim; dön-babam-dön döşekler...
Kendi gelmezse, künyesi gelir
Sırça yüreklerden biri dağılır
Biri mahşere dek mühürlenir