Sohbet - 2

Sevişmemiz devam ediyordu. İkimizinde soluk soluğa kalacağımız o son ana kadar durmayacaktık. Koşuşturur gibi tatlı bir telaş içinde, belli belirsiz iniltilerimizle..

yazı resim

Kim demiş ki tüm sevişmelerin mutlu olduğunu..? O son noktada herkesin her zaman mutlu olduğunu. O, zamana bırakılmış bir virgül gibi...Hep sonrasında da aklına gelen bir sevginin buruk tadını yüreğinde hissetmeden...Dünden birşeyi nefesinde taşımaksızın yaşayabildiğini söyleyen olmuş mu? Hiçbir sevda derin bir iz bırakmaksızın geçmiyor ya bedenime ya da ruhuma.
Bulutların gökyüzündeki şekilleri ile timsaller oluştururduk gözlerimizle. Rüzgar esesiye kadar bir hayvan olurdu, bir orman olurdu huzur arayacak. Kaybolmuş o eski mistik yerler gibiydi o mekanlar. Oysa ayağımız hala yere basmaktaydı. Ama biz gezinirdik oturduğumuz yerden. İçtiğimiz çayların tadı kalırdı damağımızda. O an düşünmemiştim: her sevişmenin mutlu olmadığını..!
Göğüs kafesimize konan saatin sesini işitirdik. "Seviyorum"u kendimize göre heceleyerek. Sev - i - yorum, sev - i - yorum..! Her sevginin kendine göre bir yorumu olduğunu düşünmemiştim. Her varlığın bir sevgisi, bir sevgilisi olacağı geçerdi aklımdan. Yalan yanlışta olsa herbiri bir yorum yapardı sevgisine yüreğinde. Her gece nahoş naralarla sokakları inletmiyorlardı. Haykırışları derinden ve sessizdi.
Bir o an düşünmezdik. Her sevgiye bir öncekin ekleyip başladığımızı, her öfkeye bir öncekini ekleyip devam ettiğimizi. Yıkılışlarımız bizi hep kinlendirdi birbirimize. Oysa; her mevsim senede bir defa gelirdi..! Günler hep aynı kalmazdı ve dinlenmezlerdi. Düşünmemiştim hiç güzelliklerin bıraktığı izleri. Tabiatında gülümseyebileceğini düşünmemiştim.
Birgün piyanistin notalarında boğulmaya başladığımızda, rüzgar bir hatırasını fısıldamıştı. Bir gün geçit vermez dağlardan ilerlerken bir dağın en tepesine yapılmış bir kuş yuvasına rastlamış. Yuvada bir tane yavru kuş
varmış. Gökyüzüne bakmış ve kendi kendine fısıldamış:
"Bu...Bu yoksa annemin söylediği ejderha olmasın?"
Dikkatlice süzerken bulutları rüzgar kımıldamamış bulutların şeklini değiştirmemek için.
"Evet evet" demiş "Bu o ejderha!"
Etrafına bakmış annesi görünürlerde yokmuş. Uçurumun kenarına gidip telaşla aşağıya bakmış. Düşeceğinden korkarak geriye dönmüş. Gözlerini yummuş sımsıkı. Ağlayamamış da, belki sesimi duyar, gelir ve alır beni korkusuyla ancak yutkunabilmiş, hıçkırıkları düğümlenmiş boğazına. Oysa kanatları uçacak kadar güçlüymüş. Rüzgar bulutları dağıtmış ve kuşu iteklemeye koyulmuş. Ejderha korkusu önündeki uçurumu unutturmuş. Direnmiş rüzgara ama kapalı gözleri yüzünden attığı adımları görememiş. Uçurumdan aşağıya düşmeye başlamış. Gözlerini açmış ve kanatlarını çırpmış ardı ardına. Ardı ardına..!Ve uçmaya başlamış. Ne ejderha ne de düşme korkusu varmış. Artık o gökyüzünün bir parçası, gökyüzüde onun bir parçasıymış. Rüzgarla birlikte süzülmüşler ileriye doğru.
Bunu anlattıktan sonra rüzgar gülümsedi ve gitti. Piyanist şarkısını bitirdi. O an düşünmemiştim yaşamla olan sevişmemizi. Farkettirmeden birşeylere hazırladığını beni. Şimdi düşündüm......İşte şimdi. Yüzüme bir
gülümseme geldi. Kirpiklerimin günlerce zaptettiği hüzünün yerine yerleşti. Sonra dudaklarıma...Sonra gözlerime...İşte buydu benim hayata verdiğim refleks. Sevişmemiz devam ediyordu. İkimizinde soluk soluğa kalacağımız o son ana kadar durmayacaktık. Durdurulamayacaktık. Koşturur gibi tatlı bir telaş içinde, belli belirsiz iniltilerimizle.

ejderha doğdu gökyüzünde
gözleri bembeyazdı ve anlamsız bakıyordu bana
pençeleri kocamandı
kocaman...aklımı alacak kadar
dönüp bir daha bakamadım gökyüzüne
korktum...hem de ne biçim, ölesiye korktum.
hıçkırıklarım düğüm düğüm oldu boğazımda
açmaya çalıştım gözlerimi
düğümler açılmadı boğazımda
çok fena kilitlendi birbirine göz kapaklarım
açamadım gözlerimi
evet anlıyorsun, açmaya korktum ölecek gibi.
bir rüzar esti kuzeyden
hani o tam hasta edecek cinsten
saklanamadım bir kuytuya
ve bulamadım sımsıkı sarılacak sıcacık bir rüya
es eseceksen hem de tüm gücünle..Bilmiyor musun?
bir yürekte, sadece bir korku yer bulabilir kendine.
tek bir adım attım ileri doğru
oysa unutmuştum uçurumun ucunda olduğumu
korkumdan kanatlarımı çırptım...
içim irkildi çakılacağım yerden.
açıldı gözlerim yavaş yavaş
uçtuğumu sonradan farkettim.
sen hınzır martı..! hep senin suçun
yok mu o süzülerek gelişin
başımı döndürdü bu deniz kokusunu sindirişin.
ama artık bu maviliklerde birazda benim sayılır
çırptıkça kanatlarımı,
aşılacak okyanusların bile geçmişime ancak hatırı kalır.

NOT: Yardımların ve bana olan sabrın için. Teşekkürler Su:)

Yorumlar

Başa Dön