Vicdan / Gönül / Aşk / İnsanlık

......................

yazı resim

Henüz gün ışığının bu ormandaki her çalıya dokunmadığı saatlerdir bunlar. Uzaktan eğrile büğrüle akan nehir sesi herdaim duyulur. Fakat henüz uyanmadı orman o tatlı rüyadan. Ben masal anlatıyordum akasyaya, salkım söğüt can kulağıyla dinliyordu eğilerek yerlere kadar. Hiçbir hayalimiz henüz tevkif edilmemiş, hiçbir türkümüz sürgüne gönderilmemiş ve masallarımıza mutlu sonlardan başka son eklenmemişti. Dimağımız açık, bir yelkenli misali yol alabilirken, gönlümüz okyanus kadar derin...Sevdiğimiz hep derinlerde muhafaza ettiğimiz inci gibiydi (hep derinlerde muhafaza ettim bende). Ve yaşam denen vesvese henüz yataklarımıza düşmeden bir adım daha atabildim olduğum yerden. Ne var ki yakalandım. Zannetmeyin ki yeni bir kelam çıkıyor dimağımdan. Asırlardır aynı sözler dolaşıyor semalarda. O inciye söylenmeyen sevgi sözleri zebani gibi yapışıyor boğazıma.

Beynin kıvrımları, engebeli ve sarp, engin yarlardan bir demet...Ve çeşitli mağaralar mevcut hiç içine girilmemiş/girilememiş. Hiç aydınlanmamış odalar mevcut. O ”inci” düşünce bir düşüncenin içine aydınlanıyor girilmez mağaralar ki bu, kendi kudreti değil göğüsünden fırlıyor ışık yukarılara.

Göğüsündeki azgın dalgalarla boğuşuyor bir adam. Yoruluyor, yoruluyor, gittikçe sinikleşiyor mücadelesi ve düşüyor içine yorgunluğun. İşte şimdi hepimiz o azgın dalgalarla boğuşup kıyıya vuran Gulliver gibi cüceler tarafından esir alınmayı bekliyoruz. Ceplerimizde bize bile büyük gelen duygularla vuruyoruz kıyıya. Ya da G. SAMSA gibi bir böceğe “dönüşüm”ümüzü başlatacağız. Ağaç yapraklarının, haylaz çocukların saçları gibi dik dik olduğu bu adada nereye dönersen aynı melodi. Kendi ellerimizle ördüğümüz duvarlar Çin Seddi gibi. Son tutulum gökyüzünde, toz gibi serpilmiş yıldızların içinde... Hani bahsediliyor ya yürek tutulması.... Bulmalı şimdi seni...

Yorumlar

Başa Dön