]
ruhum!
pişmanlığın yavan duruşuna
katık oldu
bandıkça ekmeğimi yarına
gerçeğin sarkacında sus oldu
s e s i m
içimdeki nefesi barındıran
ağlak zirve dağlar
ve
yaşam!
kınında muamma taşıyan
şeffaf sancım
her haykırışımın tınısında
kendime soyunuşum gizli
gölgeleri zulamda saklarken
hüzünler doğurdum
geceyi emzirdim
duvarlarımdaki kekremsi tad
dilimi burkarken
yüreğimin odağından cesur renkleri uçurdum
gökyüzünün en görkemli duvağına
sadece umut diyebilmek için
geçmişin yarası sızarken toprağımdan
yalnızlığın feryadını donattım masalıma
tetiği çekti hüznümün eşkıya gülüşü
vuruldu şakağımdaki düş taneleri
şimdi anladım ki
yaşama gecikmenin abrasıydı
ellerimdeki kına kokusunu
yargısız infazlarda açan çığlıklara
teslim etmek
pişmanlığın sularında
kesildi nefesim
soluk soluğa
ölüme açmaktır artık yaşam....