Kapıdan dışarı adım atarken bazen tek bir düşünce bazen de o kadar çok şey geçiyor ki aklımızdan. Bazılarını bir sonraki güne ya da diğer günlere öteliyoruz. Son yaprağı kendimizde olmayan bir defterin yaprakları arasında sayfaları dolduruyoruz hızlıca. Telaşlıyız; bitmesi gereken işlerimiz, erişmek istediğimiz düşlediklerimiz var.
Orhan Veli'nin "Beni bu güzel havalar mahvetti" şiiri dolanıyor dilime ve gözlerim doluyor. Sıcak, güneşli bir hava her türlü plan için nasıl da çekicidir. İster yürüyüş yaparsınız isterseniz parkta oturup ciğerlerinize oksijen depolarsınız hele bir de tatil günü ise çoluk çocuk piknik yaparsınız. Yaşamak, yaşatmak için şahane bir gündür güzel havalar ama ölmek için hiç mi hiç değil.
Dört mevsimde de masumdur güneş; aydınlatır, ısıtır, ısıtmadığı zamanlarda da içimizi aydınlatır. Patlamanın olduğu gün de işte böyle dökmüştü güzel hava insanları evlerden sokaklara, caddelere.
Caniliğin, hainliğin, katilliğin, terörün cinsiyeti yok bunu bir kez daha gördük. Kadının elinin değdiği yer güzelleşir deriz ama Taksim'de bir kadının parmağı kan döktü, ocakları söndürdü, çocukları oyuncaklarından ayırdı. Hepimizin canı yanıyor. İnsan değil bu teröre bulaşanlar. Yoksa nasıl kıyılır ki hayalleri olan masum canlara.
Hayat defterinden yerine bir daha asla yapıştırılamayacak sayfalar koptu. Her bir sayfaya kimbilir ne mutluluklar yazılacaktı. Geçmişte kalanlarla geleceğe yolculuk devam edecek maalesef.
Tek tesellimiz eylemi gerçekleştirenin inanılmaz çeviklikte yakalanması. Gidenler dönmeyecek, kalanların yüzü eskisi gibi gülmeyecek bir daha.
Terörün kökü kurusun inşallah. Allah kötü emellerine ulaşmayı nasip etmesin. Üzgünüz, tedirginiz, acılıyız hepimiz.
Bu hain saldırıda yitirdiklerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Allah tekrarından korusun herkesi.