Yaşlandık mı He Ne Dersin

Daha da uzatabilirim, konuya başlamamışken. Neyi, neden olduğu bile belli değilken. Bir sayfa kağıdı, kaç kalem karalamaya yetebilir ki? Daha narin ve sessizce fısılda kulağıma. Beyin protezlerimi zorluyorum ve içgüdüsel seslerle sana seni sevdiğimi söylüyorum. Günde en az üç defa bunu tekrar ettiğim halde sana karşı o kadarda yakın kalmıyorum.

yazı resimYZ

] ]
Daha da uzatabilirim, konuya başlamamışken. Neyi, neden olduğu bile belli değilken. Bir sayfa kağıdı, kaç kalem karalamaya yetebilir ki? Daha narin ve sessizce fısılda kulağıma. Beyin protezlerimi zorluyorum ve içgüdüsel seslerle sana seni sevdiğimi söylüyorum. Günde en az üç defa bunu tekrar ettiğim halde sana karşı o kadarda yakın kalmıyorum. Bence insanlar kaybetme ihtimali olduğu şeylerden nefret etmeli. İyi, hoş güzelde bu türlü ne anlamı kalırdı ki hayatın? (Hadi Konuya Giriş yapalım)
Sabah göz kepenklerimi kaldırdım. Bayağı yorulmuş olsalar ki bunun için çaba sarf ettim. (Konuyu betimler gibi yazayım) Sabah göz kepenklerini açtı, bir gün önceden kalan yorgunluğun halsizliği ve uykusuzluğun verdiği uyku isteğiyle. Genç yaşta yaşlanmış gibi görünüyordu. Çevresinin genel olarak yaşından çok çok üstte yaş tahmini yaptığı biride denebilir. Üstüne aldığı polarla kapının bitişiğinde buldu kendini. Sonbahar, ölü adama bürünmüş sessizliğiyle, yalnızlık hissini iliklerine kadar verebilirdi yüzüne vurduğu her insanda; en azından bunu onda başarabiliyordu. Ağır ağır adımlarını attı, günün ilk ışıklarıyla birlikte. Yaprakların terk ettiği ağaçlar çıplaklığını korurken, düşen yaprak taneleri sararmaya yüz tutmuş adeta. O, bu tablonun ortasında yüzüne çarpan ılık, sıcak rüzgarın tadını çıkarıyordu, elinde yaktığı purosuyla. Onu düşünüyordu. Tüm beyin odalarını Onunla doldurmaz hayatı o kadar boş yaşamıyordu ama Onu tüm beyin odalarında yaşamak istercesine çok seviyordu. Sonbahar rüzgarı gibi, poları, purosu, hatta öyle ki atabildiği adımları gibi.

Başa Dön