Yazmakla Ağlamak Aynı Şeydir

çok yazdığımı düşünürken bunun acaba bir boşalma mı olduğunu düşündüm. Biriktirdiklerimizin dışavurumu olmalı dedim.

yazı resim

yazmakla ağlamak arasındaki ayrım, yumurtanın zarı kadar incedir, gözle bile zor sezilir. Aslında ikisi de boşalmak içindir. Rahatlarsınız. İçinizde bir yerlerde kalmış anıların; hüzünlü, kırılgan belki de mutlu yanlarının törpülenmesidir olay. Aylarca, yıllarca ayrımına varmadan depoladığınız gazın pısss ! diye uçup gitmesidir ikisi de. Huzur bulursunuz. Yazmayı da ağlamayı da hiç farkına varmadan, anlamadan özenle biriktirmişsinizdir. Yoksa nasıl olur da bir yaz yağmuru gibi birdenbire boşalır, sel olur, önüne geleni alır, götürür. ? Yazacaksanız mutlaka sayfalar tutacaktır. diğerinde ise mendiller yetmeyecektir.
Sonradan karşısına geçip baktığınızda size duygu yükleyen bir tablonun değişik renk ve çizgilerini görürsünüz.
Yazdığınız her ne ise onun içinde olayları, olaylar arasındaki ilişki ve iletişimi, birbiriyle ilşkiye giren kahramanlarınızı, onlara yüklediğiniz görevleri bulursunuz. Mai ya da siyah bir çizgide sürüklenen kahramanlarınızın -biri kadın diğeri erkek olsun- gölgesinde durduğunuzda böyle bitmemeliydi mi dersiniz bilemem. Ama fazla üzülmeyin çünkü noktayı çoktan koymuştunuz.
Ağladığınızda da fazla farklı birşey olmamıştır. Günlerce biriktirdiğiniz az acılı, dokunaklı ancak " Bana değildir deyû " hiç alınmadığınız, aldırmadığınız eleştiriler, sitemler, duyurmalar, uzaktan uzağa fırlatılan yan bakışlar tıpkı minik jilet çentikleri gibi derinizin üstünde kalın bir çetele oluşturdu da siz, onları hep boşladınız. Ama onlar damla damla birikti gözyaşı şişenizde. Doldu, doldu, doldu ! Sonra ışıklı bir sabahta .. belki de doğum gününüzdü o sabah ! Ne aksilik ! Taşıverdi işte.
Ama sonra ne oldu ?
Ferahladınız.

Yazmak ve ağlamak, birikenlerin boşalmasıdır. Çıban olmuş bir uzuvdan akan irin gibi. Atmamızda yarar vardır. Sonunda yüreğiniz ferahlar, yeni bir yarına başlamak için ayağa kalkarsınız.

Başa Dön