Kanka tabirini duymuşsunuzdur, ama “kanzi” tabirini duymamış olabilirsiniz, çünkü yeni çıktı. Kanzi de aynen “Naber kanka” ifadesindeki gibi yakın bir arkadaş ile konuşurken kullanılan hitap şekli. Tahminim, bu tabiri ağabeylerinden kendilerini ayrıştırmak isteyen bir gençlik başlattı. Kanzilerin imajı ise bir saç tıraşı şeklinin moda olmasıyla başladı. İlk görüldüğü yer tahminen TikTok. “Tas tıraşı” diye tabir edilen bu saç tıraşı, kısaca “üstler kalsın yanlar kısa” modeli. Sosyolojik olarak kullanılan bu ifade, son yaşanan protestolarla birlikte siyasallaştı. Çünkü küreselci liberal solcular, marjinal sol örgütler ve DEM Partililer meydanları eskisi gibi rahat domine edemeyip meydanı ve söylemi sayıca üstün bu gençlere kaptırınca, zaten bir müddettir cephe aldıkları bu grubu aşağılayarak meydanlardan çekilmeye başladılar. Çünkü kanziler aslında sağcı.
Flamalarını, bayraklarını alıp meydanlara çıktıklarında gördükleri kalabalık karşısında büyük mutluluk yaşayan sol örgütler ilerleyen vakitlerde kendi söylemlerinin ıslıklanıp yuhalandığını görünce çok berrak bir şekilde ideolojik olarak aslında karşı oldukları bir kitle ile aynı sahada buluşmuş olduklarını şaşkınlıkla gördüler. Bu yeni “kitle” ile tek kesiştikleri şey “muhalif” olmalarıydı. “Biz Gezi’deyken…” diye başlayan konuşmaları bu gençler pek dinlemek istemiyorlar. Ne Ethem Sarısülük ismini duymak istiyorlar ne de “Jin Jiyan Azadi” sloganını. CHP’lilerin Şebnem Korur Fincancı ile poz vermesine de Selahattin Demirtaş veya Osman Kavala’nın dışarı çıkmasına da karşılar. Konuların LGBT’ye gelmesinden de hoşlanmıyorlar.
MANSUR YAVAŞ’A YAKINLAR
Kanziler, Saraçhane konuşmasında Şırnak’taki Nevruz kutlamasına gönderme yaparak, “Bana göre paçavra olan bayraklar…” diyen Mansur Yavaş’a daha yakınlar. Soğuk duş etkisi yaratan konuşma ile meydan zaten marjinal ve küreselci solcuların artık duramayacağı bir yere dönüşmüştü. Çünkü Kanzilerin coşkulu alkışları, onların protesto ıslıklarını bastırmıştı. Dolayısıyla solcular, Bozkurt işareti yapan kitlenin büyüklüğüne bakıp anladılar ki protestolar “hükümet karşıtı” olmaktan çıkıp “faşistlerin Kürtlere küfür etme seansı”na dönüşmüştü ve bu meydandan muhalefetin hayrına bir şey çıkmayacaktı. İlginçtir ki, Özgür Özel de meydanların ele geçirildiğini gördü ve “Hadi bakalım evinize” demeye durdu ve kalabalığı Saraçhane’den başka bir meydana çekip hiza vermeye ve enerjiyi kendi istediği mecraya akıtmaya çalıştı.
CHP’YE SOĞUK DUŞ
Protestolar sırasında bazı ilginç kırılma anları bu yeni kitleyi sürpriz bir şekilde ayan etti. Örneğin meydanlarda henüz karma bir şekilde birçok farklı grup bir arada iken, Muharrem İnce “Bozkurt işaretlerinizi görüyorum, hoş geldiniz Ülkücüler, şeref verdiniz!” dediğinde kanziler “Türküz, Türkçüyüz, Atatürkçüyüz!” diye protest bir cevap verdiler. Çünkü, kanzilere göre milliyetçilik ve bozkurt işareti MHP’nin tekelinde değil, her bozkurt işareti yapan da Ülkücü değildir. Kanzilerle birlikte, bozkurt işareti yapmak artık “havalı” bir şey oldu. CHP meydana sanki güdecekleri bir kuzu sürüsü var gibi gitti ama bu yeni “kitle” karşısında belki de hayatının sürprizini yaşadı. Aynı kitle, Atatürkçülük taslamak için CHP’li bir konuşmacının Atatürk’ün gençliğe hitabesindeki, “ahval ve şerait” deki şerait yani ‘şartlar’ kelimesini bir türlü doğru okuyamaması ve birkaç kez “şeriat” demesini de yuhaladılar, bu iki ayrı kelimenin anlamını biliyorlardı ve başka insan yokmuş gibi eline mikrofon verilen bu cahilliğe de sessiz kalmadılar. Belki de bu şekilde Atatürkçülüğün de CHP’nin tekelinde olmadığını göstermek istediler.
KİMLERİ TAKİP EDİYORLAR?
Kanziler ne “emo” ne de “apaçi” diye tarif edilen gruptan -onların devri çoktan geçti- oldukça gençler, hatta ergen yaştalar. Sürekli bilgisayarda oyun oynayan bir kuşak. Oyun uğruna birçok uygulamayı kullanıyorlar ve sürekli sosyal medyadalar. Orada sataştıkları kişiler başta Kürtler olmak üzere solcular, kadınlar ve hayvan severlerin “insandan çok hayvanları düşünen”leri. Başlarına gelen birçok şeyin, başta ekonomik sorunlar olmak üzere, müsebbibi olarak göçmenleri gören göçmen karşıtı kanziler, medyadaki “woke”çu çizgideki, yani ABD Demokrat Partisi çizgisindeki küreselci solculardan da hoşlanmıyor. Örneğin Nevşin Mengü. Çünkü Mengü kanzilere “Naziler” diyor.
Peki hangi medyayı izliyorlar: Kanziler çocukluktan çıkıp ergenliğe geçerken, 2010’lardan itibaren canlı yayınlarını ve videolarını dinleyerek etki altında kaldıkları, seküler milliyetçi ağabeyleri Erlik ve Jahrein gibi sosyal medya fenomenlerini takip ettiler. Bu fenomenler zamanla onlar için birer kanaat önderi oldu ve toplumsal muhalefete yön verir seviyeye geldiler. Bunun dışında Nihat Genç ve Veryansın TV ekibi de izledikleri içerik üreticileri arasında. Yaklaşık on yıl boyunca sanki bir mürit gibi dinledikleri hem iktidara hem de muhalefete muhalefet eden bu içeriklerden edindikleri bilgilerle kanziler, daha objektif ve özgür bir üçüncü yol içinde “gerçek muhalefet” gibi hissediyorlar kendilerini.
BİLGİSAYAR OYUNLARIYLA BÜYÜDÜLER
Aslında konunun 10-15 yıl öncesine ve oyun sektörünün erkek çocukları arasında popülerleşmesine kadar gidilebilecek bir evveliyatı var. Çünkü bu çocuklar ‘sokak tehlikeli’ diye evlerde oturtulup büyütüldüler. Odalarına kapanıp bilgisayarda oyun oynarken Twitch, Discord gibi sesli ve görüntülü yayın açılabilen popüler uygulamaları kullanmayı öğrendiler. Bu uygulamalı oyun esnasında başka oyuncularla sohbet, “takılma” amaçlı kullandılar. Bu arada, elbette ergenler ve çocuklar burada olunca başka emelleri olan bazı kişiler de bu mecralara geldiler. Discord genelde ergenlerin bireysel ve grup çalışmalarında iletişim yaptıkları, hatta yetişkinlerin işletmelerde ekip içi iletişim ve topluluk yönetimi yaptıkları bir uygulamaydı. Ekim 2024’te devlet, organize suç şebekelerinin faaliyet yürüttüğü Discord’u kapattı. Ancak, “normal kullanıcılar” yani ergenler de kendilerini cezalandırılmış hissetti. Bu gençler, apolitik bir şekilde yaşayıp giderken “Bir oyun keyfim vardı, buna bile dokundular” duygusuna girdiler. Discord bu gençlerin tüm dünya ile bağlantı kurabildiği, yurtdışındaki çevresiyle iletişim yaptığı, dil öğrendiği, gündemden bu şekilde uzaklaştığı bir uygulamaydı. Anonim bir şekilde ismini cismini, adını vermeden, arkada bir iz bırakmadan, kendi aralarında kafe gibi toplaştıkları, arkadaşları ile “iç yayın açıp”, sohbet edip komiklik yaptığı, küfürleştiği, yayınlar yaptıkları mecralardı.
Hayatı “oyun” olan bu çocuklar uluslararası oyun oynarken, Discord kapalı diye tüm dünyaya rezil olduklarını düşünüyorlar. Discord şirketi suçluların bilgilerini devlete vermek yerine ilginç bir karar alarak tümden kapatmayı ve ülkeden çıkmayı tercih etti. Şu anda Discord’u; Google, Apple ve Android Playstore’larından, yani uygulamaların kendi mağazalarından kaldırmış durumda. Google, Meta gibi şirketler de, yani yeni büyük sermaye de birer devlet gibi davranabiliyor. Aslında bu durum küresel sermayenin de nasıl ikiye bölündüğünü gösteriyor ama gençler arasındaki yaygın kanaat ‘hükümet Discord’u kapattı’ şeklinde…
MUHALEFETE MUHALEFET
Aslında bu protestolarda ortaya çıkan esas konu, muhalif çeşitleri arasındaki bir iç tartışma. Protestocular arasındaki sol gruplar, kanzileri “muhalefete muhalefet” etmek ve muhaliflerin birleşmesini engellemekle suçluyor. Kendi taraflarına davet ettikleri halde kanziler gelmediği için onları “gizli Akepeli” olmakla suçluyorlar. Kanziler, solun “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” çağrısının, aslında ‘farklılıkları görmezden gel, kimseyi kaybetmeyelim, birleşmeye engel şeyler yapmayın’ çağrısı olduğunun farkındalar. Kanziler “sen muhalifsen ben de muhalifim, bana dayatma yapma, beni olduğum gibi kabul et” davasındalar.
Kanziler içinde birçok alt grup var; İttihatçılar, Atsızcılar, göçmen karşıtı Özdağcılar, Reisçiler (evet hem de muhalif), kadın düşmanları var. Zafer Partisi teşkilatından bağımsız bir şekilde eyleme geldiklerini söylüyorlar. Çoğu seküler, Atatürkçü ve Türkçü olarak muhalefet etme özgürlüğü istiyor, kendilerini öteki tarafa çağıran küreselci liberal solcu, sosyal demokrat, Alevi veya Kürt kimlikli muhalefete itaat etmek istemiyor, kendi bağımsız muhalefetini yapmak istiyorlar.
Yaşın getirdiği biyolojik dürtü ve siyasal ortam birlikte çalışıyor ve yaşları 14-21 arası çoğunluğu erkek çocuklardan ve gençlerden oluşan kanziler bu ortam içinde kendi muhalefetini yaratıyor. Yaşça kanzilerden birkaç yaş büyük yetişkin kanziler hayattaki ilk oylarını büyük ihtimalle Sinan Oğan’a vermişlerdi. Ancak orada yaşanan hayal kırıklığıyla biriken enerji kanalize olacak yeni bir mecra arıyor. Kanzilere göre bu muhalefet gerçek muhalefet değil, CHP’de iktidar değişikliği olsa bile sadece kişiler değişmiş olacak. Kanziler “Türk için, Türk’ten yana olmayan hiç kimseyi istemiyoruz” diyorlar. Ekrem İmamoğlu’nun ve Özgür Özel’in X paylaşımlarında “Türk milleti” ifadesi yerine sadece millet tabirini kullanmasına fena halde takılmış durumdalar.
SİYASİ PARTİLERDEN BAĞIMSIZ HAREKET EDİYORLAR
Peki sosyolojik bir ifadeyken bile hoşlanılmayan kanzi kelimesini kimler ne için kullanıyor? Marjinal sol gruplar, küreselci solcular, DEM’liler, “sol” üst kimliği altında Kürt milliyetçiliği yapanlar, bu genç grubu aşağılamak için “kanzi” kelimesini kullanıyor. Bu grup iki kuşağı kapsıyor, Z kuşağı (1997-2010) ve daha sonra gelen yeni kuşak Alfa kuşağı (2010-2025). Çünkü kanziler onların ittifakını ve söylemlerini bozan bir grup ve devleti seviyorlar. Devlet fikriyle bir alıp veremedikleri yok. Öte yandan ulusalcı solcu Vatan Partililer de “kanziler” den uzak duruyor çünkü kanzilerin Atatürk’e ilaveten yanına Enver ve Talat Paşalar gibi İttihatçı figürlerin de yer aldığı bir rol model yelpazesi var. Kanziler; CHP’li, MHP’li, İYİ Partili ya da Deva Partili değiller. Zafer Partili oldukları söylense bile Zafer Partili bile değiller. Kanziler eylemlere bir teşkilat veya örgüt çatısı altında olmadan katılmaları ile övünüyorlar. Kürtçülük ile Türkçülüğün aynı kefeye konmasından rahatsızlar. Bulundukları eylemlerde tek bir bölücünün bile “paçavra” açamamasıyla övünüyorlar. Ancak “PKK destekçisi bir adamı (İmamoğlu) savundukları” için eleştiri de alıyorlar. Bir başka ayrıldıkları konu da kendilerini Atatürkçülerden farklı tanımlayarak, “Atatürk Milliyetçisi değil Atatürk gibi Türk milliyetçisiyiz” demeleri…
BÜYÜK RESMİN NERESİNDELER?
Joe Biden ve Demokrat Parti kendi dünya görüşü “woke”cu düşünceyi, başka ülkelere ihraç etmek için büyük bütçelerle “yardım” misyonları açmıştı, şimdi Trump bunları kapattı ve fonlarını kesti. Bu düşüncedeki kadrolar tasfiye oluyor, liberal solculuk ABD’de artık prim yapamaz hale geliyor. Ancak AB’de bu düşünce sarsılsa da halen iktidarda ve kültür endüstrisi onların ellerinde. O kadar keskinleştiler ki, Tesla’yı bile ideolojik saikle satın almıyorlar. Öte yandan, ilk döneminde Trump seçimi kaybettiğinde ilginç bir gelişme yaşanmıştı. Trump’ın kadrosundan baş stratejisti Steve Bannon, 2018’de Roma’ya gelerek, Avrupa’daki sağ-popülist, milliyetçi, Avrupa Birliği karşıtı partileri bir araya getirmek amacıyla “Hareket” isimli bir grup kurdu ve bu sağ gruplara “anket, veri analizi, mesajlaşma, seçimlere katılımı artırma çabaları, medya temsilcileri ve kampanya merkezleri” gibi hizmetler sundu. Bugün, Bannon tarafından eğitilen Avrupa’daki sağcıların, başta Almanya’da AfD olmak üzere, seçimlerdeki yükselişlerine tanıklık ediyoruz. Zafer Partisi ve kanziler bu düşüncelerden ne oranda etkilendiler? Çünkü Batılı benzerleri ile öne sürdükleri şeyler hemen hemen aynı.
ASIL SORU
Sonuç olarak bu yeni nesil seküler milliyetçi muhalif kanziler, Zafer Partisi tabanı gibi ama aynı zamanda partinin etkileyemediği bir grup. Türkçüler ama MHP’li değiller. Bir çeşit İttihatçı gibiler ama değiller. Mevcut CHP’nin de hoşuna gitmeyecek bir Atatürkçülükleri ve Türkçülükleri var. Geldiğimiz noktada CHP hem kendi gençlerinin hem de kanzilerin enerjisini kendi partisine akıtmaya çalışıyor. Asıl soru; kendi sol liberal “ilerici” (progressive) görüşlerini eleştiren kanzileri “gizli Akepeli”, “Nazi”, “faşist”, “aşırı sağcı” diye suçlayan, etiketleyen, toplumu analizden ziyade üstünlük taslama derdindeki liberal solcu seküler “woke”cu akademisyen, gazeteci ve analistlerle bunu nasıl başaracak?
Nurhayat Kızılkan - Sosyolog 4/04/2025, Cuma Yeni Şafak