Öte Dünya
(Duran Çetin) 18 Temmuz 2008 |
Bireysel |
| |
Abdullah Harmancý’nýn öykü kitabý Ertesi Dünya elimde tramvaya biniyorum. Eve en kolay, en kestirme, en kýsa sürede ulaþmayý düþündüðümde hep tramvayý kullanýrým. Nedense bana hep çabuk ulaþacaðýmý fýsýldayan bir ses tramvay duraðýný iþaret eder.
Akþama yakýn bir zaman, hafta sonu; cumartesi çarþý merkezi kum gibi insan kaynýyor. Ýkindi serinliði herkesi sokaklara çekmiþ, çekmeye devam ediyor.
Kimisi, çoluk çocuk vitrinlerde kaybolmayý tercih ediyor, bazýlarý da orasý senin burasý benim koþturup gidiyor.
|
|
Çayýn Parasýnýý Ver
(Duran Çetin) 31 Mart 2004 |
Bireysel |
| |
Belediyedeki görevine baþlayalý henüz birkaç gün olmuþtu. Gelen gidenler, tebrik ziyaretleri, bütün gününü alýyordu.
|
|
Son
(Duran Çetin) 27 Haziran 2003 |
Toplumcu |
| |
Daðýn zirvesindeki köylerinden eþekleri ile yola koyuldular. Aðýr aksak ilerlediler. Nihayet gün batmak üzereydi ki misafir olacaklarý baba dostlarýnýn evine ulaþtýlar. Utana sýkýla kapýyý çaldýlar. Sadece bu gece kalacaklar ve güneþ ile birlikte ayrýlaca |
|
Küp Ýçinde Küp
(Duran Çetin) 18 Ocak 2003 |
Beklenmedik |
| |
Adam çok önemli bir þey bulduðunu düþünerek özenle taþýn etrafýný temizledi. Avuçla topraklarýný aldý. Ýçini karma karýþýk bir mutluluk kapladý. “Buldum herhalde”, dedi.
|
|
Çerçi
(Duran Çetin) 18 Ocak 2003 |
Çocuk |
| |
Çocukluk yýllarý hayatýn en anlamlý en unutulmazlarý arasýndaki yerini her zaman korur. Ýlk öðrendiklerimiz, yalan yanlýþ tecrübelerimiz, kendimizi denemelerimiz hep bu yýllardadýr. Ýlk kavgamýz, ilk isyanýmýz, ilk kendimizi ispatlama gayretlerimiz hep |
|
Ýhtiyaç Anýnda Kýrýnýz
(Duran Çetin) 18 Ocak 2003 |
Toplumcu |
| |
Gök yüzü zifiri karanlýktý. Sokak lambalarýnýn çoðu yanmýyordu. Cadde boyunca yanan birkaç lamba, aydýnlatma için yetersiz kalýyordu. |
|
Ocak
(Duran Çetin) 19 Ekim 2002 |
Çocuk |
| |
Evlerinin önünde kendini oyuna kaptýrmýþken bir araba kornasýyla irkildi. Olduðu yerden doðruldu. Kapýný önünde lüks bir otomobil duruyordu. Nurettin arabadan inenlere ürkek gözlerle baktý bir müddet. |
|
Ay Tutulmasý
(Duran Çetin) 13 Ekim 2002 |
Dinsel |
| |
Duramadý; fýrýnýn bulunduðu avluya açýlan pencereden yine baðýrdý:
-Karý! Haydi çabuk ol. Odaya gideceðim.
|
|
Tartalým Abi!
(Duran Çetin) 11 Ekim 2002 |
Çocuk |
| |
Güneþin olanca coþkusunu ortaya koyarak, kendisini cömertçe sergilediði bir gündü. Güneþin alev alev ýsýsýný önüne katýp kovalayan rüzgar, insanlarýn yüzüne hafifçe bir tokat gibi çarpýyordu. |
|
Yað desen yað deðil
(Duran Çetin) 30 Eylül 2002 |
Toplumcu |
| |
Kýsa yoldan köþe dönmenin hayaliyle yaptýðý iþlerin sayýsý çoktu. Yapmadýklarý ne kalmýþtý ki? Ýki kardeþ her þeyi denemiþ ama düþledikleri zenginliðe ulaþamamýþlardý. Yaptýklarý iþten dürüstlük ve doðruluktan eser olmadýðýnýn farkýndaydýlar. Baþkalarýna |
|
Konya Dönüþü
(Duran Çetin) 13 Eylül 2002 |
Kent |
| |
Sessizlik içinde duraksýyorum. Bir þey arýyorum; bulamýyorum. Yan tarafýmdaki oturan amca, nefes almakta zorlanýyor. Motor sesi gibi hýrýldýyor boðazý. Baðýrýyor; sesi çýkmýyor. Aðzýndan köpükler akýyor. Çýrpýndýkça çýrpýnýyor. Yüzü gözü mosmor ka |
|
Ýftar
(Duran Çetin) 11 Eylül 2002 |
Kent |
| |
Umut, yaptýðý iþin þakaya gelir bir tarafýnýn olmadýðýný, ortamýn ciddiyetinden anladý. Tazecik yüzünde hüzün kasýrgalarý esti. Yaptýðýnýn yanlýþlýðýnýn farkýna vardý: utandý. Gözlerini kucaðýndan kaldýrmadý. Ezildi; üzüldü. Dudaklarý titredi. Piþmanlýk |
|
Sorgulama
(Duran Çetin) 30 Temmuz 2002 |
Baþkaldýrý |
| |
Kaybettiði yolunu saatlerdir arayan birisinin bezginliði yüzünde izler býrakmýþtý. Yýlgýn gözler; boþ boþ baktý. Masada oturan lisedeki hocasýnýn yanýna geldi. Selam verdi ve oturdu. |
|
Özgür Çocukluðumuz
(Duran Çetin) 28 Haziran 2002 |
Bireysel |
| |
Bizim çocukluðumuzda; / Sokaklar bizimdi sonuna kadar. / Oynardýk durmadan, býkmadan , usanmadan, / Körebe, seksek, saklambaç… / Oyuncaklarýmýzý kendimiz yapar, / |
|
Ölüm
(Duran Çetin) 28 Haziran 2002 |
Tasavvuf |
| |
Ölüm,herkesin beklediði gerçek /
Ölüm, takdir edilen gerçek, /
|
|
Bir Garip Yolcu
(Duran Çetin) 28 Haziran 2002 |
Bireysel |
| |
“Recep der, derdimin iþte özeti:
Zehirlerde arýyorum lezzeti.
Toprak su vermedi, hava azotu.
Tomurcuðum açamadý o yüzden”
|
|
Sel
(Duran Çetin) 1 Haziran 2002 |
Bireysel |
| |
Evin kuzeyinde dalga dalga yükselen daðlar vardý... yemyeþil daðlar... koyu yeþilden maviye açýlan kapý... kýzýl çam ormanlarý... Ufukta yeþil daðlarýn bittiði yerden baþlayan masmavi gök yüzüne açýlan kapý... Daðýn kucaðýnda sanki dünya cenneti... |
|
Honça
(Duran Çetin) 17 Mayýs 2002 |
Bireysel |
| |
Mahallenin koyunlarý sýra ile güdülürdü. Sýra babama geldiðinde, otlatmak için gittiði daðlarda doðan kuzu ile oðlaklarý eþeðin sýrtýndaki heybeye koyardý. Eve geldiðinde; heybedeki kuzu ve oðlaklarý kucaðýma alýp doðruca sahiplerine götürürdüm |
|
Komseri yolla
(Duran Çetin) 15 Nisan 2002 |
Bireysel |
| |
Dikiz aynasýndan kendisini kontrol etti. Kravatýný düzeltti, birkaç derin nefes aldý. Aþaðýya indi. Aslýnda ne yapacaðýný hiç düþünmedi. “Küçük bir þeydir”, diye aklýndan geçirdi. Arabanýn önüne dolaþtý, vurduðu yere baktý: beklediðinden daha |
|
Vuslat
(Duran Çetin) 13 Nisan 2002 |
Bireysel |
| |
O da ne? Her þey birdenbire deðiþti. Yine güzellikler yaþandý an be an. Mutluluk çýðlýklarý kapladý etrafý. Sevinç titreþimleri sarmaladý ulaþýlmaz mekanlarý. |
|
|
Beklediler çaresizce...
Çölde susuz kalmýþ insanýn suya kavuþmayý beklediði gibi...
Toprak kokulu ellerini semaya kaldýrýp rahmet bekleyen çiftçi gibi beklediler...
|
|