Müslümanın Tatil Anlayışı
İnsan eğer Allah’ın hoşnutluğunu esas almıyorsa, gittiği tatilde Allah’ı, Kur’an’ı, İslam’ı unutuyorsa, ve orada aniden ölüm onu yakalarsa, nasıl açıklar Rabb’ine?
İnsan eğer Allah’ın hoşnutluğunu esas almıyorsa, gittiği tatilde Allah’ı, Kur’an’ı, İslam’ı unutuyorsa, ve orada aniden ölüm onu yakalarsa, nasıl açıklar Rabb’ine?
Kur’an’ı anlayabilmek için üstün bir zeka değil, düzgün bir niyet ve önyargıdan arınmışlık gerekir.
Gözün, tesadüflerin bir ürünü olması mümkün değildir. Darwin de bu gerçek karşısında, "Gözleri düşünmek çoğu zaman beni teorimden soğuttu." itirafında bulunur.
Mümin negatif ya da nötr değil, her an pozitiftir. Negatif ya da nötr olmak hüzün, karamsarlık ve ümitsizliktir. Dolayısıyla Allah’ın tarafında olmamak dehşet vericidir. Allah’ın yolunda yaşamayan insan, sevgisini, şefkatini, muhabbetini kalbinde öldürür.
Mülkün gerçek sahibi olan Allah’tır ve dilediği kişiye dilediği kadarını verir. Bu, kişinin şükredici olup olmayacağı ve Allah’a gereği gibi kulluk konusundaki imtihanıdır.
İnananların niyetlerinden kuşkuda olanlar, olaylardaki hikmetleri göremeyen, iman gözüyle yorumlayamayan, dünyevi çıkar peşinde koşan, Kur’anî bakış açısına sahip olmayan kişilerdir. Karşı tavır alma, kuşku duyma, kınama şeklinde açığa çıkan bu baskı ve kınamalar Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olmuş ve kararlı bir imana sahip olan müminleri yıldıramaz.
Rabb’ine sığınan insan, hızla akan nehirde akıntıya kapılıp sürüklenmeyen bir yaprak gibidir. Ara sıra akıntının şiddetinden sarsılsa da, güçlüdür, sürüklenip gitmez.
Birçok insan sahip olduğu serveti kendi çabası ve aklıyla kazandığını zanneder ve Rabb’ine nankörlük yapar. Dünyevi her ’madde’ onun böbürlenmesine, gururlanmasına yol açar. Oysa hepsi insan için birer imtihan sebebi.
Onlara göre yaşam "kavga" verilmeden sürdürülemeyen "sarp bir yokuş"tur. Ortam bir "mücadele ortamıdır", "ekmek aslanın ağzındadır". Hayat onları "yormuş"tur, "harcamış"tır; bu nedenle hiçbir şeyden zevk alamadıklarını söylerler.
Dileğimiz; insanların korku duymadan, güvenle ve barış içinde yaşadıkları bir dünya. Bu, Allah’ın dilemesiyle gerçekleşecek olan bir olay.
Biz Müslümanlar aşağıda bazılarını verdiğim ayetlerden de sorgulanacağımızın bilincinde miyiz? Bu ayetlere ne kadar itaat ettiğimiz konusunda tevilde bulunmadan kendimizi gözden geçirelim...
Allah’ı gönülden seven insan, O’nun yarattığı insanları da sever. Bu sevgi, şefkati, merhameti, acımayı, özveriyi, güzelliklerden zevk almayı, huzur ve mutluluğu beraberinde getirir.
Kur’an ve hadislerde yapılan cennet tasvirleri, insanların daha iyi anlayabilecekleri şekilde, dünyadaki nimetlere benzetilerek yapılır. Ancak tümü cennette çok daha mükemmel ve kusursuz olacaktır.
Resim ve desenler nasıl kendisini yapan bir sanatçının varlığını gösterirse, tavus kuşundaki desenler de kendilerini vareden Yaratıcı’nın varlığını gösterirler.
Allah, insanın kendi öngörüsüyle olması imkansız gibi görünen her şeyi sonsuz gücüyle yaratabilir. Allah sebeplerden münezzehtir ve yarattığı hiçbir olay birbirine bağlı olmak zorunda değildir.
Henüz kainat oluşmadan, hiç bir insan dünyaya sunulmadan önce ruhlar aleminde, bütün insanların ruhu Allah’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusunu, “Evet, Sen bizim Rabb’imizsin” diyerek cevaplar, söz verirler
"Depremden korkan, daha doğrusu "en güçlü" babasının kaçışına mâna veremeyen çocuk, Yüce Allahın iradesi olmadan yaprağın bile kımıldayamayacağını bilseydi, hadiseyi zihninin derinliklerinde iz bırakmadan, zararsız geçirebilirdi."
Çocuklara Allah’ı, peygamberimizi (sav), Kur’an’ı tanıtmadan yalnızca duaları Arapça olarak ezberletir, yaptıkları her hatayı "günah" olarak nitelendirir ve sık sık cehennemi hatırlatırlar. Çocukları Allah ile korkutur, "Allah seni taş eder", "Allah seni cehennemde yakar" gibi tehditlerle ıslah etmeye çalışırlar.
Dünyevi herşeyden uzaklaşarak, yalnızca Allah’a yönelen müminler, kaderlerinde meydana gelen olaylardan ders çıkarır, yaşadıkları olaylardaki hikmet ve hayırları görerek Rabb’lerine teslim olurlar.
İstek ve tutkularını tatmin için yaşayan insan, hedeflerine ulaşmak için büyük bir hırsla çalışır ve bunlar için herşeyi göze alır. Çevresinde bulunan insanları hatta yakınlarını kırmayı bile göze alabilir. Fakat istediğini elde ettiği an, o şey her ne olursa olsun önemini yitirir.
6 yıldır insani ve imani konularda makaleler ve çocuk yazıları yazıyorum. Yaklaşık 5 yıldır Haber Vaktim, Cemaat.com, Sayha Dergi, Edebistan, Turuncu Dergi, Körpe Kalemler, Edebiyat Defteri gibi dergi, portal ve haber sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Yazılarımı ve inandıklarımı paylaşmak için İz Edebiyat'dayım.
Ayrıca Risale Çocuk, Kalem.biz ve Beyan/İstikamet Dergisi'nde çocuk yazıları yazıyorum.
40 yaşındayım. İstanbul'da yaşıyorum. Ekonomi okudum. 6 yıldır imani konularda makaleler yazıyorum.
İstanbul