"Çocuklar Duymasın" Hatta İzlemesin
Özellikle çocukların severek izledikleri “Çocuklar Duymasın” adlı televizyon dizisinde abartılı bir eşcinsel karakter ekranlara geldi. Bunun gereği ve anlamı neydi?..
Özellikle çocukların severek izledikleri “Çocuklar Duymasın” adlı televizyon dizisinde abartılı bir eşcinsel karakter ekranlara geldi. Bunun gereği ve anlamı neydi?..
zamanı “öldürmek”, sahip olunan ilmi insanlarla paylaşmamak, Allah’ın emanet olarak verdiği bedene fiili dua anlamında iyi bakmamak, çocukları Allah’tan ve imandan uzak yetiştirmek gibi Allah’ın bahşettiği her nimetin, Allah rızası dışında gereksiz yere harcanması israftır.
Allah’ın, bahşettiği bunca nimet karşılığında bizden istediği tek şey nankörlük etmememiz ve O’na şükretmemiz. Dahası Allah şükredersek artıracağını da haber verirken
Cahil toplumdan aldıkları karşı tavır alma, manevi baskı ve kınama şeklinde ortaya çıkan tepkiler karşısında müminler, dinlerinden en ufak bir ödün vermezler.
Kur’an’da farklı halklar yaratılmasının hikmetlerinden birinin, insanların "birbirleriyle tanışmaları" olduğu haber verilir. Farklı ırk ve milletlerin bulunmasının bir amacı, çatışma ve savaş değil, kültürel bir zenginliktir.
Geçmişte de günümüzde de inkar edenlerin birlikteliklerinin asıl amacı, Allah’ın beğendiği üstün özellikler olan özverinin, samimiyetin, dürüstlüğün, vicdanın ve adaletin, kısacası Kur’an ahlâkının yeryüzünde hakim olmasını engellemektir
İnsanı en büyük zarara sokacak olan da, eskilerden kalan kalıplaşmış bilgilere körü körüne bağlılığın din konusunda yaşanmasıdır. İnsanların büyük çoğunluğu, Allah’ın dini yerine, gelenek, adet ve atalarından kalma hatalı uygulamalarla birleştirdikleri kendi dinlerini yaşarlar.
İnsanın, şeytani özellik olan kibirden kurtulmasının çözümü "kovulmuş şeytandan Allah’a sığınması", Allah’ın sonsuz gücünü düşünüp kavraması, bu sonsuz güç karşısında kendi aczini anlayarak boyun eğmesi ve O’na teslim olmasıdır.
Kur’an’da Hz. İsa(as) kavmine şöyle seslenir: "Allah için bana yardım edecekler kimdir?"
“Dünyadaki amacınız nedir?” sorusuna muhatap olan insanların büyük çoğunluğundan, “mutlu olmak” cevabını alırsınız. Hepsi gerçek mutluluğu yaşayabilmenin yollarını arar; mutlu olabilmek için bir hedef belirler. Hedefe ulaştıklarında mutlu olacaklarını düşünürler ancak yanılırlar…
Ekonomik yönden çıkmaza girmek ve her şeyini kaybetmek, hastalanmak, çocukları için endişelenmek gibi korkulardan bir türlü kendisini kurtaramaz. Her gün yeni bir endişe ve acı içerisindedir.
Yüce Allah bir Kur’an ayetinde, iman edenleri üç önemli davranıştan sakındırır; zanda bulunmak, gıybet etmek ve tecessüs etmek; yani gizli yönleri araştırmak... Bu beğenilmeyen ahlak özellikleri birbirleriyle ilişkili davranışlardır.
Oysa yeryüzündeki tüm varlıklarda sayısız yaratılış mucizesi vardır. Detaylardaki mucizeler, tüm canlılığın yapıtaşı olan atomlarda başlar, olağanüstü denge ve düzene sahip gökyüzü, galaksiler, Güneş, insan vücudu, bitkiler, dağlar, denizlerdeki sayısız detay ve özelliklerle devam eder.
Ölüm, -Allah’ın dilemesiyle- sevgiliyi sevgiliye kavuşturan köprü ve ’o gün’, ’aldanma’ değil kavuşma günü olsun. Ve Allah, ’Selam’ ile karşılanıp sonsuz kurtuluş ve mutluluğu bahşettiği kullarından kılsın...
Mümin, güzellikleri görebilen insandır ve imanı nedeniyle gerçek mutluluğu yaşar. Samimi imandan kaynaklanan bu mutluluk, sonsuza kilitlenmiş bir duygudur.
Oysa o sabah, dünya hayatında kişi için belirlenmiş son günün ilk saatleri olabilir. Ani bir kalp krizi ya da bir trafik kazası sonucu, insan bir daha hiç "sabah" yaşamayabilir.
anne babaya itaatin bir sınırı vardır. İnsanı Allah’ın yolundan engelleyecek isteklerde bulundukları takdirde, anne ve babaya itaatin sınırları Allah’a itaat noktasında sona erer. Anne-babanın, "Allah’ın emirleri değil, önce ve sadece benim isteklerim" şeklindeki bir isteğini kabullenmek, onları Allah’a şirk koşmak anlamında olabilir.
Toplumda büyük kitlelerce tanınan, belli yer edinmiş insanların kimi zaman değişik davranışlarına tanık oluruz. Para kazanma ve şöhret hırsının takdirle karşılandığı, maddiyatın ön planda olduğu ortamlarda yaşayan bu kişiler, özellikle inanç konusunda birbirlerinden farklı tavırlar sergilerler.
Anne ve çocuğu arasındaki ilk yaşam köprüsü plesentadır; anne bebeğini bu yolla besler. Doğduktan sonra da sütüyle onu doyurur. Anne, çocuğunu bedensel yönden beslediği gibi, ruhsal açıdan eğitmekle de yükümlüdür.
Allah’tan yüz çevirerek nankörlük eden kişilerin durumu, akvaryumdaki balıklar gibidir. Balıkların yemlerini ve vitaminlerini veren, sularını değiştiren, akvaryumun bakımını yapan biri vardır. Ancak balıklar akıl sahibi olmadıklarından, bundan habersiz yaşarlar.
6 yıldır insani ve imani konularda makaleler ve çocuk yazıları yazıyorum. Yaklaşık 5 yıldır Haber Vaktim, Cemaat.com, Sayha Dergi, Edebistan, Turuncu Dergi, Körpe Kalemler, Edebiyat Defteri gibi dergi, portal ve haber sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Yazılarımı ve inandıklarımı paylaşmak için İz Edebiyat'dayım.
Ayrıca Risale Çocuk, Kalem.biz ve Beyan/İstikamet Dergisi'nde çocuk yazıları yazıyorum.
40 yaşındayım. İstanbul'da yaşıyorum. Ekonomi okudum. 6 yıldır imani konularda makaleler yazıyorum.
İstanbul