Gerçek İnsan Olabilmek
Sekiz günden beri oturduğumuz yerden televizyonumuzdan savaşı izliyoruz. Asker, sivil ve çocukların ölülerini gördüğümüzde dehşete kapılmamak olası mı?
Sekiz günden beri oturduğumuz yerden televizyonumuzdan savaşı izliyoruz. Asker, sivil ve çocukların ölülerini gördüğümüzde dehşete kapılmamak olası mı?
Oysa ne muhteşem umutlarla denizleri, kıtaları aşıp gelmişlerdi Irak bataklığına. Irak halkı çiçeklerle karşılayıp en pahalı halıları ayaklarının altına serip kendilerine hoş geldiniz diyeceklerdi.
Savaş tüm hızıyla sürüyor. Televizyonların başında, yayınlanan dehşet görüntülerini dehşetle izliyoruz. Bağdat tarihi değerleriyle birlikte tarihe gömülüyor. Nerede o bir heykel ya da bir mozayık ve çini parçası için kurtarın diye ayağa kalkan gösteriş bu
Yıktı Beni O Şarkı / Akasyalar açarken dileğimiz / Dileğimiz
Savaş korkusuyla insanlar daha güvenli saydıkları yerlere akın akın taşınıyorlar. Savaş bu, savaşın şakası mı olur? Bu ortamda öyle gelişmeler olur ki ardından yetişebilene aşk olsun.
Avrupa Birliği Kıbrıs’ta anlaşma gerçekleşemediği için Türkiye’yi tehdit etmiş. İki bin dörtte Güney Kıbrıs Avrupa birliğine alındığında siz Avrupa topraklarında işgalci durumuna düşeceksiniz demişler. Ne gam?
Siirt seçimleri günü geldiğinde tarihimizin kara sayfalarında yer alacaktır. Önce şunu sormak gerekir. Sayın Recep Tayip Erdoğan seçilmiş olsaydı Siirt seçimi iptal edilecek miydi? Yanıtı kocaman bir hayır.
Günlerdir savaş haberleriyle kalkıp, savaş haberleriyle yatıyoruz. Savaş aslında adının bile unutulması gereken bir olgu. Ne yazık ki dünya düzeni bu olguyu olanaksız kılıyor.
Yıllar önce, henüz ülkemizde televizyon yayını başlamamışken Foça’da sağlık memuru Ali Çetin tarafından konuk edilmiştim. Her ne kadar 1963 yılında Philips’te staj görürken televizyonu görmüşsem de yayın izlemek kısmet
Neredeyse iki yıl oluyor Silivri’ye yerleştiğim. Yerleştiğimden üç ay sonra da Manşet gazetesinde yazmaya başlayarak okuyucularla tanışmış oldum. Aslında günlük bir gazetede yazmak en güzeli
PKK terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde savunmasını üstlenen İngiliz avukat Tim Otty ve diğer avukatları Aysel Tuluk, Bekir Kaya ile yakınları, Mehmet Öcalan,
Delikanlı köyün kahvehanesine girdiğinde, kahvehanede oturanların gözleri ona çevrilmişti. Delikanlı meraklı bakışlara aldırmadan boş masalardan birine oturdu. Yaşlılardan biri,
Acımasız Zaman / Ayaklarım artık taşıyamıyor bedenimi / Bir köşeye
Neredesin / Ne denizin eski güzelliği / Ne de içtiğim
Televizyonlardan ve basından öğrendiklerimize göre, Amerika aralıksız olarak İncirlik hava üssüne indirdiği savaş malzemelerinden on yedi tır malzemeyi Kuzey Iraka taşımış.
Seçimin üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti. Dünyanın hiçbir ülkesinde yaşanmamış ve yaşama olasılığı olmayan bir oluşumun içindeyiz. Ülkemizin görünürde bir başbakanı var.
Bu gün şeker bayramı. Dünyada tekmişiz şeker bayramında. Kıvanç duyuyoruz bu tek bayramımızla. Çocuklar bu bayramda doyasıya şeker yiyecekler. Ya sonra?
BİR RÜZGARDIR YAŞAMAK / Dümeni kopmuş bir gemi gibi /
YAĞMURU ÖZLEDİM / Ben saatlerce yağmurun altında ıslanan / Bir
YAĞMURLU BİR GÜNDE. / Yokluğun kabus gibi çökecek yüreğime. /
1958 de gazetecilige basladim.O zamandan beri yazmaktayim.
1935 yilinda Menemen\'de dogdum. Ögrenim durumum orta ikiden terk. 1958 de bölge gazetesi Sabah Postasinda Menemen muhabiri olarak görev aldim. Daha sonra Demokrat Izmir ile Ulus gazetelerinin Mugla temsilciligini üstlendim. Birçok yerel gazetelerde ve Hürriyet Ege de yayinlanmis yazi ve sirlerim var. Hep amatör kalmayi yegledim. Sadece hobi olarak yaziyorum.
Silivri Istanbul
Öykülerimde şiire yakın bir dil kullanırım.
Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan Fazıl hüsnü Dağlarca
Taklitçilik özentim yoktur. Kendime özgü bir stilim olduğunu sanıyorum.