Deney, herkesin hatalarına verdiği addır. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Jean Paul SARTRE: ‘ İnsanoğlu ilkin vardır, sonra şu ya da budur. Kısacası insanoğlu, kendi özünü eliyle yaratmak zorundadır; kişiliğini dünya sahnesine atılarak, acı çekerek, kavga ederek yavaş yavaş belirler ve tanımlama sonuna dek açıktır; insanoğlu ölmeden, insanlık yok olmadan ne oldukları söylenemez.’ derken , insanoğlunun var olma sorununda aslolanın kendisi olduğunu, bunun çevreyle ya da toplumsal olguyla ilgisi olmadığını ifade eder. Bu akımın öncü isimleri, Jean Paul SARTRE, Simone de BEAUVOİR, Marleau- PONTY, RİLKE, KAFKA, CAMUS, MALRAUX, BERNANOS, UNAMUNO, Friedrich HÖLDERLİN, Sören KİERKEGAARD, NİETZSCHE, Andre GİDE, Paul VALERY, Robert FROS, William FAULKNER gibi isimlerdir. Varoluşçu Sanatçılar, her ne kadar çağını yaşamak ve kabullenmek konusunda toplumsal bir bakış geliştirmeyi ifade etmişlerse de halka hitap eden, halkın anlayabileceği bir edebiyat gerçekleştirememişlerdir. Çünkü Varoluşçuluk’ göre dünya saçma ve iğrençtir, deniz soğuk ve kara… Bu koşullarda insanın hayatı hiçlik, boşluk ve bunaltılarla dopdoludur. Böyle bir ön açıklamadan sonra Türk edebiyatına yansımalarına geçmeden önce Varoluşçuluğun ortaya çıkmasında Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının toplum ve sanatçı üzerindeki derin infiallerden de söz etmek gerekir. Mustafa KURT, ‘Batı dünyasının kendine has atmosferi ve sorunlarının bir sonucu olarak ortaya çıkan varoluşçuluk Türkiye’de 1940’larda tanınmaya başlar. Bu bakımdan ülkemizde varoluşçulukla ilgili ilk tartışma ve yazılarda 1940’ların ilk yarısına denk düşer. Birkaç dergide çıkan küçük tanıtma yazılarını İstanbul Dergisindekiler izler. Özellikle MEB’in Tercüme dergisinde Sartre’ın ‘Existentialisme Bir Hümanizmadır’ adlı yazısının yayınlanması bu alandaki en önemli adımlardan biridir.’ diyerek bir tarihi saptama yapıyor. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının sadece Batıda değil, bizim ülkemiz insanı üzerinde de oluşan derin etkileri batıdan tercümeler yoluyla edebiyatımıza giren bu yeni anlayışla dillendirilmeye başlanır. Sait Faik ABASIYANIK, Ahmet Hamdi TANPINAR gibi isimlerin bu bunaltıdan etkilenmesi başlangıcı oluşturur. Sonrasında Mavi Dergisi etrafında Attila İLHAN’la birleşen Güner Sümer, Ferit Edgü, Ahmet Oktay, Orhan Duru, Demir Özlü gibi isimler Attila İLHAN’la çıktıkları yolculuğa, sosyal-realizm anlayışıyla çıkmışlarsa da Sartre Varoluşçuluğunun izlerini taşıyan eserleriyle sosyal- realizmden uzaklaşırlar.. Yine Mustafa KURT başlangıç noktasında bu isimlerin tezlerini şöyle açıklar:’’ Attila İLHAN, sanki bunu öngörmüş ve MAVİ’de isimsiz olarak ‘ Sahte Bir Peygamber/ J.P. SARTRE’ adlı bir yazı yayınlamıştır. Mavi çıkışında yer alan Ahmet OKTAY, yıllar sonra, ‘Bütün bir kuşak yeni bir söz söyleme kaygısıyla orada buluştu. Temel tezimiz şuydu: Mevcut edebiyat Sait Faik dışında tükenmiş, işlevsizleşmiş bir edebiyattır. Yeni bir soluğa biçim ve biçeme gereksinimi vardır. Oktay AKBAL’lar, Behçet NECATİGİL’ler dönemi kapanmışır.’ diyerek bu döneme ve bu oluşuma ışık tutar.’’ Varoluşçu edebiyatın ikinci adımı, A Dergisinde bir araya gelen Edip CANSEVER, Cemal SÜREYYA, Turgut UYAR, İlhan BERK gibi İkinci Yeni Ekolünün önemli isimlerinin yanı sıra Ahmet OKTAY, Demir ÖZLÜ, Adnan ÖZYALÇINER, Erdal ÖZ gibi isimlerle gerçekleşir. Turgut UYAR: ‘ Bunaltı felsefenin vardığı sonuç. Belki o kaçınılmaz sonuç, Marx’ın felsefeyi aksiyondan ayırmayan devriminden sonra soyut felsefe bir iç çöküntüsü geçirecekti elbet. Varoluşçuluğun yüzeyde bile olsa yayılması yeni bir aşama sayılmalı dünyamızda. Bunaltı. Çağımıza çok uygun bir duygu. Felsefe dışında doğrudan doğruya yaşamadan gelen çeşitli nedenleri olabilir. Ama sonunda yine de bir düşünce macerasıdır.’ diyerek açıklıyor bu konudaki görüşlerini. Ayşe Öykü İŞ: ‘İkinci yeni ve modernist/ varoluşçu hikayenin yeniliği, bu bağlardan kopmasında hazır bulunan kavram ve değerlerin rahatlığından feragat etmesinde, böylelikle olguları, nesneleri ve anlamı, kendi özelliğinin içinden deneyimlemesindedir. Öte yandan bireyi ele alarak vardıkları bu gerçekliğin toplumdan, toplumculuktan uzak olmadığını da iddia eden varoluşçu yazarlar, toplumun tek tek bireylerden oluştuğunu, dolayısıyla kendilerinin toplumun ele alınmayan bir yanını; bireyin iç dünyasını anlatmaya çalıştıklarını söylerler.’ demektedir. Bir taraftan İkinci Yeninin bireye yüzünü dönen, içe kapanık , öznel tavrı diğer taraftan öykü ve roman anlayışındaki bunaltı, varoluşçu akımı savunan isimlerle toplumsal gerçekçi isimler arasında önemli bir tartışmayı da başlatır. Çünkü toplumsal gerçekçi yazarlardan tarafından batıdan gelmiş yabancı bir düşüncenin etkisinden kurtulamadıkları ve toplumdan uzak kaldıkları yolunda suçlamalarla karşılaşırlar. Varoluşçular uzun yıllar kendilerini yerli ve toplumdan uzak olmamakla savunurlarsa da dönemin sancıları ve bireyle toplumsala ulaşmaya çalışan bu akımı karşısına alır. Çünkü bu yıllarda özellikle köyden kente göçün yoğunlaşması, sanayileşme gibi sorunlar öne çıkmış; küçük burjuvazinin içsel bunaltısıyla Varoluşçular tutunma zorluğu çekmişlerdir. Demir ÖZLÜ’nün doğaötesi bunaltı/ boğuntu ; Ferit EDGÜ’nün ‘Dolayısıyla eğer bir kurtuluş olacaksa, bu zafer tek kişiliktir.’ ifadeleri ; Ayşe Öykü İŞ’in :’Öyle ki, açılan bu alan, tamamen başka bir kültürün edebiyatından beslenen, ondan etkilenen bir alandır ve Türk edebiyatında kök salacağı bir zemin bulması güçtür.’ saptaması yapmasına engel olamayacaktır. Adını zikrettiğimiz bu isimlerin son dönemlerine kadar bu anlayışlarını sürdürememeleri, ülkenin içinde bulunduğu toplumsal kaoslar, 1950’li yıllarda başlayan bu akım konusunda birtakım soru işaretlerini beraberinde getirmişse de daha sonraki yıllar için önemli adımlar oluşturmuş, bireyin yalnızlaşması, öznel dünyası, bunalımları, kaosları için önemli bir kapı açmış ve Türk edebiyatının gelişim sürecinde yeni adımlara ön ayak olmuştur. 04.11.2011
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilâl Erboyacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |