Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doğmuş insanlar tarafından savunuluyor. -Ronald Reagen |
|
||||||||||
|
Yağmur çiselerken, güneş; taşı toprağı, ağacı otu, çatıyı bacayı, ırmağı tepeyi, böceği kuzuyu, çimeni avuyu velhasıl yaylayı koyulaşan kızıla boyuyordu. Sonra kurşuni bir şal olup dağları, ormanları örtüyordu. Oturmuş çocukluğumun geçtiği çevrik kıyısında tarihin merdivenlerine tırmanmaya çalışıyordum. Havada kararsız esintinin yaydığı keskin bir çimen kokusu, derede sessiz akan suyun taşlarla ve rüzgarla uzun havası vardı. Başı sonu bilinmeyen bir boşluktayım. Bedenim ruhumu taşıyamıyordu. Zaman tersine akan bir ırmak olmuştu. Çok zaman önceleri şu tepelerden ilk jepp'in gelişini görür gibi oldum. 1967 yılında at sırtında yaptığım Habsamana'daki ilk gezim dün gibi gözlerimin önüne geldi. Kalemi elime aldım, sarı renkli defteri yazmaya başladım. Niyetim, "at sırtında orak biçmekti". Burası Canik Dağları, dolaştığım toprak, soğuk duru suyundan içtiğim pınar Perşembe yaylası'na ait. “Kentlerin sakini var, yavaşı, hızlısı var. Bu yayla “Sakin Yayla” olmayı çoktan hak etmiş. Hiç acelesi yok; yavaş, sakin ve rahat... Bizden önce kimler geldi, geçti, kimler yaşamıştı bu topraklarda. Kimlerin ayak izleri, hangi uygarlıkların çırası vardı. Tarihin sayfaları arasından yer açalım kendimize. Bunlardan bir kaçını sıralarsak: Hititler, Persler, Pontuslular, Romalılar, Bizanslılar, Sasaniler, Araplar... Aybastı tarihi boyunca pek çok kez el değiştirmiştir. Aybastı Anadolu Fatihi ve Türkiye Devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından 1073 yılında fethedilmiştir. Haçlı seferleriyle Bizanslıların eline geçmiş, Fatih Sultan Mehmet tarafından ise Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. Çok genç ve yeni bir şehir olan Ordu Vilayeti, bundan ikiyüz elli yıl önce yerleşim yeri değildi. Bayramlı (Eskipazar) sakinlerinin 19. yüzyılın başlarında önayak olmasıyla yapılan iskele olarak temeli atılmıştır. Cumhuriyet Devrinde ise vilayet olmuştur. Aybastı ise, Antik Çağlara uzanan bir tarihe sahiptir. İstilalar hep güneyden gelmiştir. Danişmendliler'in bir ara başkenti ve kültür merkezi olan Niksar'a komşu olması nedeniyle, bölgeye yapılan saldırılardan hep nasibini almıştır. Aybastı'yı iki ana bölüme ayıran; Eski kayıtlarda Değirmen deresi( Nehr-i Asiyab) olarak geçen, “Bolaman Nehri” kaynağını 1500- 2000 metre yüksekliğindeki zirve bölümü düz ya da hafif dalgalı Canik Dağları'ndan alır. Birkaç dereciği kendisine dahil ettikten sonra büyür ve Aybastı Çayı'nı oluşturur. Kollarını Kabataş'ta ve Çatak da daha da büyütür sonra da Bolaman (Dolama) Çayı adını alır. Halkın “Dere yolu” olarak adlandırdığı yol, ırmağı takip eder. Fatsa da ırmakla birlikte Karadenizle buluşur. Aydoğan Tepesinden, Hafsamana (Gölköy) ile Aybastı Çayı arasındaki, bir tarafı Uzundere'den, Toygardan Kabataş'a diğer taraftan çok sayıda derecik ve gölcük bulunan iki ırmağın (Bolaman – Melet) güney tarafı tarihi kaynaklarda “Habsamana” adı ile anılmaktadır. Habsamana Kalesi'ni daha iyi tanımak için tarihi kaynaklara bakmak gerekir. Habsamana Kalesi beş asır önce şöyle tanıtılıyor: 1 dizdar, 1 kethuda, 1 imam, 3 mehteran, 38 merdan-i kal'a olmak üzere toplam 44 nefer mevcutmuş. Gelir ve vergi konusunda ki verilere baktığımızda yörenin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Hane-i Avarız: 1251, Mücerredan ve Ma'lulan ve Pir-i na-Tüvan: 188, Kura: 68, Mezari 3, Haşıl: 63.155 olarak kayıtlarda yer almaktadır. (Kaynak: 387 numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri (937/1530) II, Habsamana Havzası Canik Dağlarının eteğinde önemli bir coğrafyayı kapsar. Sınırları net olarak tanımlanmamakla birlikte yazılan alan belirttiğimiz yöreyi işaret etmektedir. Kabataş, Aybastı ve Gölköy Habsamana'da yer alır. Bölgedeki yerleşim yerlerine bir göz atarsak bu gerçeği gözler önüne sermiş oluruz. Uzundere, Sefalık, Kayabaşı, Alacalar, Sarıyar, Ahmetli, Çetilli, Kaleköy, Bulut, Alanyurt, Cihadiye, Bayıralan, Beylerli, Hoşkadem, Kuzköy, Direkli, Hisarcık, Güzelyurt, Karahasan, Aydoğan... Sular ve ormanlar bölgesi olan “Habsamana”nın antik adının “Apassawana” olması ihtimali yüksektir. Bölgede kuraklık olmaz. Ilıman bir iklime sahiptir. Her mevsim yağış düşer. Bunaltıcı sıcaklar olmaz. Bitki örtüsünü, gür ormanlar meydana getirir. Fındıklar ekili arazinin büyük bir bölümünü kapsar. Fındık ağaçlarının oluşturduğu yeşillik yöreye apayrı bir güzellik katar. Sık dağ ormanları karışık yapraklı ve hep nemlidir. Köyler, evler dağınıktır. Evler geniş bahçeler içinde birbirinden oldukça uzak dururlar. Bahçeler düzenli ve bakımlıdır. Yüksek yerlerde eski buzulların izlerine de rastlanır. Bu topraklar, kimseyi dışlamaz, hoşgörür, benimser. Fatsa'yı Reşadiye'ye bağlayan yol üzerinde bulunur. Ulaşım kolaydır. Gölköy'e bağlayan bir yol da mevcuttur. Nerede su varsa, orada yerleşim yerlerine rastgelinir. 1960 yılında küçük bir kasaba olan Cami'yanı'nın nüfusu 2057 iken, günümüzde yaklaşık yakın mahallelerle birlikte 14.000 olmuştur. Köyler dahil 1960 yılındaki nüfusu 26.000 iken, bugün bu sayı azalmış 24.000'nin biraz üzerindedir. Aybastı'dan son elli yılda, yurtiçi ve yurtdışına hızlı bir göç olgusu yaşanmış, köy nüfusu azalmış, kentleşme artmıştır. Aybastı dışında yaşayan Aybastılıların sayısı ise, elimizde sağlıklı bir veri olmadığından tahmin etmek oldukça zordur. Köyler, daha çok yaz mevsiminde uğranılan ziyaret yerleri halini almıştır. Aybastı kelimesini tarihsel ve etimolojik olarak incelersek, antik çağlara uzandığını görürüz. “Hac” kelimesi Arapça kutsal mekanlara; gitmek, yönelmek, ziyaret etmek anlamına gelmektedir. Yine bu kelime İbranice “Bayram” anlamına gelen “Hag” şelinde yazılır. “ Ay” olarakda okunur. Bir şeyin etrafında dönmek, dolanmak anlamındaki ”hvg” kökünden türemiştir. Tarihi süreç içinde Hagios Basari yer adı Aybastı'ya dönüşmüştür. Bu kelimeler Samice'dir ve kutsaldır. Yine Kabbala, Kabala ve Kabalı biçimi almıştır. Buradan şu sonuca varmak mümkün. Aybastı ve yöresi günümüzde bayramlarda, tatillerde ziyaret ziyaret edilen bir yer haline gelmiştir. Göç vermesine rağmen, hızla gelişen ve büyüyen bir konuma da sahiptir. Aybastı tarihine yön veren önemli günlerin bazılarını sıralarsak: Küfi köyündeki, su değirmeninin yanması: 1855 Aybastı'ya kız ve erkek okullarının açılması: 1903 Aybastı Camii'sinin açılışı:1904 Hekimoğlu'nun adamlarının Aybastı'da yakalanması: 1913 Aybastı'da telgraf merkezinin açılması: 1915 Hükümet konağının yanması: İlki 1902 yılında ikincisi 19.2.1934 Ev, ahır ve samanlıkları yanan 59 aileye ormanlardan tomruk ve kerste verilmesi: 4.11.1954 Gölköy'den ayrılarak, nahiye haline getirilmesi: 21.6.1955 Aybastı-Fatsa yolunun açılması: 5.11.1955 Çakırlı, Kabalı, Ortaköy, Kühi ve Kutlular köylerinin Belediye sınırları içine alınması 25.511964 Armutlu, Çukur ve Koyunculu köylerinin belediye sınırlarına alınması: 22.5.1970 Tesbit edebildiğimiz Osmanlılar zamanında Aybastı Nahiye Müdürleri: Ömer Lütfü Efendi (1869), Ahmet Necip Efendi ( 1871), Osman Ağa (1872, Ahmet Ağa (1873), Ali Şeref Efendi (1882), İskender Bey (1888- 1892 Bölgenin yer altı zenginlikleri yeterince değerlendirilmemiştir. İmparatorluk zamanında ortaya çıkarılan Sim madeni saklı bir hazinedir.. Dere ve çayların suyu boş yere akmaktadır. Aybastı çayının üzerine yapılacağı söylenen, sağlayacağı fayda veya zarar çokça tartışılan Çağlayan HES projesi iktisadi anlamda bir türlü kabuğunu kıramayan Aybastı' ya ne kazandıracak bunu süreç gösterecek. Aybastılılar projenin henüz masada olduğu aşamada duyarlılık göstermekte, doğdukları, yaşadıkları topraklara, sularını, ormanlarını köylerini korumak için seslerini çıkarmaya, duyurmaya çaba sarfetmekteler. Proje ile ilgili ilgili internet ortamından derlediğimiz bilgiler ise şu şekilde karşımıza çıkmaktadır. Su kaynağını; çıkış yeri 1850 m. kotu civarındaki alanlardaki sularla beslenen Aybastı Çayıdır. Yine yaklaşık 7 km. mesafedeki Kınık Deresinin suları da HES'e verilecektir. Regülatör'ü 690 m. kotu olan Aybastı'ya 6 km. mesafedeki Aliekin Mevkii yakınında, istasyon yeri ise buraya 15 km. mesafedeki Kabataş, Hanutlar Mahallesine yakın bir yerde yapılması planlanmıştır. Bölgede en soğuk ayın sıcaklığı; 6 – 7 derecedir. En sıcak ayın ortalaması ise 23 derecedir. Yaz aylarında sıcaklık 35 dereceyi bulur. Yılın bütün aylarında yağış görülür. İlkbahar ve Sonbahar da daha fazla yağış olur. Tarihi ve kültürel zenginliğe sahip bölge büyük savaşlara da sahne olmuş, pek çok uygarlığa yurt olmuştur. Bugün bu uygarlıkların izlerini bölgede görmek mümkündür. Gölköy'de geniş bir alanda bulunan görkemli kale; çevresini, gözetleme ve savunma imkanına sahiptir. Yine Kutlular'da Melik Kutlu Bey'in türbesi, tarihi saptanamayan çok eski yıllara ait olduğu tahmin edilen mezarlık, Alacalar da Şeyh Hasan Türbesi, Sefalık daki Konak ve yanındaki hamam ve kilise kalıntıları vardır. Bölgeye özgü; ahşap evler, ahırlar, otluklar, serenderler, oluklu çeşmeler, su değirmenleri azalmıştır, koruma altına alınmalıdır. Perşembe Yaylası'ndaki İtoto Konağı sahipsizlikten bakımsızlıktan terkedilmiş buna bir şekilde göz yumulmuştur. Şimdilere bulunduğu yerde yeller esmektedir. Yine Karamanlı'daki Kaya Mağara'sı defineciler tarafından tahrip edilmiştir. Tarihi ve kültürel varlıklar korunamazsa, geçmişle bağların kurulması da zorlaşacaktır. Kültürel ve tarihi varlıklar Karadeniz bölgesi ile Orta Anadolu'nun etkisi altındadır. Yerleşim yerlerinin adlarının tamamına yakını SÜREÇ İÇİNDE değiştirildiğinden, tarihi kaynaklarda karşımıza çıkan isimlerle, bugünkü isimler arasında tesbitlerde bulunmak oldukça güç olmaktadır. İsimleri değiştirilenlerden ilk akla gelenler; Yaraş, Borta, Hapan, Alanyurt gibi tarihsel adlar, halk arasında günlük yaşamda kullanılmaktadır. Bu isimlerle ilgili pek çok söylence vardır. Yine önce adını ifade ettiğimiz yazılı kaynaktan isimlerle ilgili kaşımıza çıkan anlamlara bir göz gezdirirsek, şunları görürüz. O günden bugüne kalan yer adları gibi, unutulanlar da var. Aybastı tarihini incelemek tek başına yetmiyor. Gölköy'ün tarihi ile birlikte değerlendirmek gerekiyor. HABSAMANA Ağaç-kilise k., Ahurcuk k., Ak-fatıma k.,Ak-kilise k., Ala-yundlu k., Ay- basda k., Belen k., Borta k.,Çağat k., Çatak k., Çepnilü mz.(Yunus-i küçük), Çukurcuk k., Çukurlu k., Daroma k., Demircilü k., Döşek k., Elekçi (ekinci) k., Hamastos k., Hatun k., Habsamana kl., Hamastos k., Hızırlu k., Hülür k.,İfkiger mz., İkşeri k., Gargu(kargu) k., Gebecük k., Göl k., Güney k., Kanlu(kayalu) k., Karcılu k., Kara-göz k., Kuru-ağaç m., Kuş-doğan k., Mustafa-fakih çf., Müsellem- hacı çf., Nari k., Ohtamanak., Öceli köyü., Samanluk – çukuru k., Saruca k., Sobu – çukuru k., Taş-oğlu k., Tazı-dere k., Ulucak k.Uzun para k., Yaka -bend k.,Yunus-i küçük k.,Yusuflu k., Zengilü k. BÖLÜK – İ FİDAVERENDE Ala-ekin k., Aya – nikide-i büzürk, Aya-nikide-i küçük, Beği-çukuru mz., Beş-dam(yanda-dam) k.,Çayır-alan, Çakraz k., Davud-Divanbaşı veled-i Ahmet çf., Demircilü k., Dere k.Hisarcık k., Hülür k., Kazancılu k. Kızıl-dere k., Koray k., Kuşçu k., Kuz-köy, Küp-düşen k., Kürdi k., Osman deresi k., Sarıcı-köy k., Sevdeşlü k., Sevdeşlü – evladı yurdu, Ulu-bey mz. Ulular mz., Yakacık k., Yaraş k., Yaylacık mz. 1915 de Aybastı'daki köylerden bazıları; Ahırcık, Alpagöz, Beşdam, Beylerli, Çakurlar, Çukur, Çukurcak, Ecelli, Elbeyi, Esenli, Findekse, Hisarcık, Hoşkadem, Kabalı, Karay, Kayaaltı, Kayadibi, Kırcali, Koyunculu, Kuz maa korgan, Kürdü maa şelek, Lütfikar, Ortaköy, Pelitözü, Portı, Safalık, Selçukur, Sevdeş, Toygar, Yakacık... Adlarını muhafaza eden çok az yer yerleşim yerleri kalmış. Diğerlerinin ya adları değişmiş veya söyleyiş biçimi değişmiştir. O dönemlerde yaşayan kişi ve taife isimlerini baktığımızda tanıdık veya bildik bir isme de rastlayamadık. “Karac'oğlan sorduğu “Kim var imiş, biz burada yoğ iken?”sorusunun cevabına da tam olarak ulaşamadık. Bu topraklarda kimler konaklamış kimler gelmiş kim bilir. Bütün kavimler ya yerleşmiş kalmışlar veya iz bırakmışlar, kendi damgalarını vurmuş gitmişler. Birkaç örnek vermek gerekirse; Yaraş: Kutlular, Güzelyurt: Hapan (Peçenekçe): Oymak adı. Sarıyar: Borta ( Çağatayca): Kapı, yük anlamında Kühi: Dağlık yer, dağı çok olan anlamnıa gelmektedr. Kınık: Oğuz boyu Yalnız şu bilinir ki; Buralara yeryüzünde güzel olan ne varsa topluca verilmiş. Zeki,hoşgörülü, merhamet ve sevgi dolu insanlar da burada yaşamış yaşamaktadır. Kemal Düz
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |