Sevgi sabırlı ve yürektendir, sevgi kıskanç ve övüngen değildir. -İncil |
|
||||||||||
|
ADIM ADIM PERŞEMBE YAYLASI Bizler “Düz Ailesi”nin fertleri olarak Temmuz ayının ilk haftasında, yaklaşık yarım asır önce terk ettiğimiz Atayurdumuz’a bir gezi yaptık. Böylece, “Büyük Dönüşün İlk Adımı”nı attık. Seyahatimize Aybastı üzerinden başladık ve Perşembe yaylasında toplandık. Yaklaşık bir ay, yörede bulunduk. Çeşitli gözlem ve incelemelerde bulunduk; Gezimize Aybastı’dan başladık. Yokuş yolu, tırmana tırmana çıktımız Şeber ve Fidekse’den sonra gür ve sık ormanlık alandan geçtik. Kabaktepe Mesire yerinden sonra Sıraç’la selamlaştık. Beş dakikalık yolculuktan sonra hemen yolun kenarında mütevazi haliyle Kanlıpınar bize su ikram etti. Şifalı soğuk suyunu kana kana defalarca doyamadan içtik. Hemen yakınında bulunan gerçekten çok görülmeye değer olan Orman İdaresine ait, kamp ve dinlenme tesislerinde kısa bir gezinti yaptık. Sonra bir çizgi ile çizilmiş gibi birden bire başlayan yayla ve çimenler başladı. Karamanlı Obası’ndaki Tekçe(Tekke) Mezarlığa gittik. Dedemizin mezarını ziyaret ettik. Yol, bir tarafta Karamanlı obası diğer tarafta Yaras ve Beştam obasını ayıran kıvrım kıvrım akan dereyi takip ediyordu. Etrafında ‘Yaylanın İlk Piknik Yeri’nİ meydana getiren “Kadirağa Pınarı” eski görkemli günlerini yaşayamamanın hüznü içinde boynu bükük bir haldeydi. Hemen yanında cezalı olduğunu söylenen Koruluk, terkedilmişliğini yaşıyordu. Çevrik yanından başlayan yol güzergahı bizi bir konağın enkazına yönlendirdi. Bir zamanlar “beyaz patates” gibi yaylanın sembolü olan “İtoto Konağı”ydı. Rum olduğu söylenen varlıklı bir Baba’nın hasta olan kızına şifa bulması amacıyla yaptırdığı söylenen konağın yerinde yeller estiğini görünce hüzünlendik. Bir dönem Jandarma Karakolu Hizmet binası da olan üç katlı binadan geriye, sarı kesme taş kalıntıları kalmıştı. Defineciler tarafından tahrip edildiği söylenen konağın aslına uygun yeniden yapılacağı düşüncesiyle, ümitlendik. Yakınında bulunan Jandarma Karakolu ıssızlığa terk edilmişti. Gönderine bir bayrak bile asılmamıştı. Perşembe Yaylasında kulaklarımızda hala tınlama seslerini hissettiğimiz Bakırcılar, kalaycılar çarşısı ve alışveriş dükkanlarının bulunduğu çarşıyı dolaştık. Ne yazık ki pek çoğunun kepenkleri kapalıydı. Hüzünlü hava burada da kendisini belli ediyordu. Kurulan elektrik santrali ile, Aybastı ve Yayla’ya Tahir Varıcı ile ilk elektiriğin getirilmesinde büyük katkısı olan, Cop Nuri (Osman Nuri Düz) Abimizi ziyaret ettik. Ona geçmiş olsun dileklerimizi ilettik, Hemen yakınında ki çayırın içinden geçen , Düzağıl yolundaki derenin üzerinde bulunan ve halen kullanılan Perşembe Yaylası’nın gerdanlığı olan tarihi taştan yapılmış Kemer Köprüyü görünce sevinç duyduk. Hiç olmazsa bu antik köprü ayaktaydı. Gelişigüzel yapılan yama ve onarıma rağmen yine çok güzeldi. Koruma altına alınmalı ve iyi restorasyon yapılmalı diye düşündük. Dere üzerinde yaptığımız kısa bir gezintide derenin etrafında çocukların top oynadığını gözlemledik. Hayvanlar dereden su içiyordu. Ancak derenin çok kirli olduğu gözden kaçmıyordu. Dereye bağlanan kanalizasyonlarını görünce üzüntümüzü saklayamadık. Yetkililer bu duruma mutlaka çözüm bulmalı diye ayrıldık. “Aybastı Belediyesi Sosyal Tesisleri” yazan binayı geçip Kebap Pınarı’nı ararken dikenli tellerin üzerine kurulan geçitten zorlanarak geçtik. Adeta halka kapatılmış görünümündeydi. İki tırpancının iki günde bu otları keseceğini düşünmeden geçemedik. Böylece bu bölge bir piknik ve gerçekten sosyal bir alan olabilirdi. Bu haliyle çoluk çocukla oraya girmek ve oturmak cesaret isteyen bir iş olabilirdi. Hemen yanındaki Gölet’de, olta ile balık tutanları, sıra sıra tekneleri gördük. Ahşap, eski yayla evlerinden bir tane gördük. Perşembe Er Meydanı, yılda bir gün kullanabilecek biçimde yapılmış. Oysa aynı alanda güreş, futbol ve benzeri spor etkinlikleri düşünülerek daha geniş maksatla kullanabilecek biçimde yapılabilirdi. Camii ve Mezarlık ziyaretinden sonra Karga Tepesine çıktık. Dört bir tarafı seyrettik. Doğanın muhteşem güzelliği büyüleyiciydi. Gölet’i takip ederek Kümbet’e yöneldik… Yamaçlarda koyun sürüleri, menderesleri n kenarlarında dolaştık, ayağımızı suyla ve toprakla buluşturduk. ‘Kümbet Camii’sini Emir Kümbet Türbesi ve Mezarlığı ziyaret ettik. ŞİFALI TOPRAKLAR ÜZERİNDE UZUN VE SAĞLIKLI YAŞAM Perşembe Yaylası sadece bağlı olduğu Ordu ilinin değil, Tokat, Sivas dahası Samsun’un da çekim merkezlerinden biridir. Burada yaşayanlar sadece yöre insanından oluşmaz. Perşembe Yaylası, iklimi, havası, suyu, toprağı, bitki örtüsü, ürünleri ve doğal güzelliği ile insanları büyülemiştir. Güneşli havalarda bulutların, her an ve farklı farklı güzellikte hiçbir ressamın hayal dahi edemeyeceği ve çizemeyeceği sayısız resimler oluşturması, insana sınırsız bir özgürlük duygusu verir. Yaz gecelerinde gökyüzü ışıl ışıldır. Ay ‘a eşlik eden yıldızlar en parlak, aydınlık ve güleç yüzleriyle bu topraklardaki insanlara göz kırparlar. İnsana yaşama sevinci ve mücadele azmi verirler. “Avu” adı verilen çalı biçimli ağacımsı tepelerin örtüleri, mayıs ayı gelince sarıya çalan giysileriyle yazın müjdesini verirler. Çimler, mantarların ve papatyaların cümle çiçeklerin güneşi görmesine el birliyle yardımcı olurlar. Kavak yaprakları rüzgarın tatlı esintisine karışan sessizce türkülerini seslendirirler. Dereler, kayaların taşların arasında çağıl çağıl akarak gidecekleri yere bir an önce yetişmek ister gibi teranelerini kulaklara fısıldarlar. Gündüzleri kuşlar minicik gövdeleriyle ağaç yaprakları arasında türkülerini seslendirmekte, nöbetlerini akşam olmadan kurbağa seslerine bırakmaktalar. Sabahın erken vaktinde kırlara giderken boyunlarına asılı çanlarıyla inekler danalar… zilleriyle kuzular, koyunlar yayla korosuna eşlik etmekteler. Bulutları mızrak gibi delen iki uça, arkasında çizgiler bırakarak gökyüzünde uzaklaşmakta… Birden basan “duman” ortalığı sessizliğe bürümekte, önce çise sonra da yavaş yavaş kendini hissettiren yağmur, doğanın su ihtiyacını gidermektedir. Sessizlik sakinlik yanında havada radyo- telsiz ve televizyon dalgaları yok denecek düzeyde. Yer altı ve yerüstü modern çağın olumsuzluklarından çok az miktarda etkilenmiştir. Yiyecekler, içecekler, hayvansal ürünler doğal yöntemler uygulanarak elde edilmektedir. Bu topraklarda yaşayan insanların, hastalıklardan uzak, sağlıklı bir uzun ömür yaşadıkları bilinmektedir. Günümüzde Perşembe Yaylası’nda yaşayanlar; sağlıklarını korumak isteyenler, şifa arayanlar, hayvan beslemek için bulunanlar, emekliliğinin tadını çıkarmak isteyenler olarak sıralanabilir. Kışın yağan kar, yazın güneşi, baharın yağmuru ve dumanı her mevsimi güzel… her mevsimi yaşanılası bir yer… NELER YAPILMALI Perşembe Yaylası artık sadece mevsimlik oturulan bir yer özelliğinden çok, günümüzde bir yerleşim yeri niteliğindedir. Yayla bir tür “huzur yurdu” konumundadır. Kalp ve tansiyon hastaları, şeker hastaları, yatalak hastalar, ameliyat olmuş tedavisi devam eden hastalar… Yaylada daha çok orta yaşın üstünde ve daha yaşlı insanlar yaşamaktadır. Bunların pek çoğu eşleriyle birlikte yaşamakta, Aybastı’ya gitmeleri-gelmeleri oldukça sıkıntılı olmaktadır. Kamusal hizmetlerden elektrik, su ve benzeri hizmetler verilen yöreye; her şeyden önce, gezici veya nöbetçi sağlık hizmeti de verilmeli. Çöp toplama yerleri artırılmalı. Çevre temizliği ve yabani otlar temizlenmeli. Hijyenik bir ortam yaratılmalı. Başıboş dolaşan köpekler toplanmalı ve belli bir yerde kontrol altına alınmalı. Yıllardır sürüncemede kalan imar planlarına, altyapı ve kanalizasyon sorununa bir çözüm bulunmalı. Bu toprakların üzerinde yüz yıldır yaşayan insanların, ailelerin mağduriyetleri giderilmeli. Belediye otobüsleri yaylaya ulaşıma yeniden başlamalı. Güvenlik ve emniyet hizmetleri sağlanmalı. Tarihi İtoto Konağı aslına uygun olarak yeniden inşa edilmeli. Gölün ve derelerin kirlenmesine atık suların buralara akıtılmasına engel olunmalı. Geleneksel yayla kültürü ve geleneklerinin korunmalı ve tanıtılmalı. Yılda bir defa yapılan festivalle yetinilmemeli, yıl içinde başka etkinlikler geliştirilmeli. Kış turizmine yönelik projeler geliştirilmeli. Kış turizmi geliştirilmeli. Tanıtımı da en iyi yapılmalı. Perşembe Yaylası, 30 Temmuz 2013
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |