Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Ardından gelen nasıl geldiği bilinmeyen bir bahar. Hiç bir mevsim artık kendisine benzemiyor.Ne kokusunu alabiliyordu herhangi bir çiçeğin ne de dökülen bir yaprağın farkındaydı. Bilinmeyen bir boşlukta yutulan bir zamanın ard arda gelen gündüzleri,geceleri,mevsimlerinde sürüklenmekteydi. Bedeni günden güne büyüyen,genç bir yaşlıydı adeta. Sanırım 18 yaşına gelmişti. Organizmaya karşı ölümlülerin cephesinde, yanında "Bir cephe" olmanın davasına inanmış bir kaç kişi ile şehir,şehir,kasaba,kasaba gezindi bir süre. 1 yıl geçti aradan. İnsanların sesinin soluğu kesildiği kitlesel depresyon anının ardından tam bir yıl geçmişti. İnsanlar 1 yıl önce medeniyetin esas efendilerine karşı ayaklanmışlardı. Kör bir dövüştü bu en başında. Kimden ne istenildiği bilinmeyen kör bir dövüş. Hayatı kolaylaştıran her şeye karşı ve bu her şey den açıkça ne istenildiği bilinmeden girişilen bir savaştı. "Sanırım İnsanlar hayatlarını geri istiyorlar " diyordu yanındaki yoldaşlarına. Ondan 1 yaşça küçük Aleda "Hayır,hayır bedenlerini geri istiyorlar" diyordu. Aleda'nın siyah zeytin gibi gözlerinde patlayan ve infilak eden bombaların ve ateşin parlaklığı çok açıkça görülebiliyordu. Aleda çiftçi bir ailenin kızıydı. Tarlalarına yaban hayvanları gibi gelip saldıran ve baştan aşağı ateşe veren o insanların niçin bunu yaptıklarına anlam veremiyordu. Sonradan öğrendi her şeyi. Gelenler aslında yan arazide tavuk çiftliğini ateşe vermişlerdi. Çıkan yangın tüm araziye yayılmış kendi tarlalarının da ki ekinlerinde kül olmasına sebebiyet vermişti. "Neden yaktılar o tavuk çiftliğini aleda" diye sordum ona. "Orada büyütülen tavukların büyük gıda zincirlerine gittiğini duymuşlar." "Hepsi,hepsi kısa zamanda hormonla büyütülen hayvancıklardı" "Bu yüzden yaktılar orayı" diyordu. Aleda insanların bedenlerini geri almak için geldiğini düşünüyordu. Organizma ise; hepsine kökünden bir çare bulmuştu. İşler kontrolünden çıkmış, darbe üstüne darbe yiyen büyük tröstler dev sanayi zincirleri ve en üst noktada bulunan dünya'nın bir çok hükümeti İnsanların aslında neyi net olarak istediğinin farkına varmıştı. Bütün bunların hepsi çok kısa bir zamanda karşı cephenin birleşik bilinçli ruhu haline dönüşmüş adına da Dünya'nın her yerinde "Organizma " koymuşlardı. Organizma insanlara önce Aleda'nın dediği gibi "Bedenini geri verdi." Uzun zamandan beri sır gibi çekmecesinde sakladığı "Ölümsüzlüğü" Ardından tüm insanlara mutlu olabilmeleri için "Acısızlığı" verdi. Ekonominin tüm kuralları bir yıl içerisinde değişti. Ölümsüz ve acı çekmeyen insanın aslında hiç bir şeye ihtiyacı yoktu. Fae gibi olanlar ise; bu insana "Hayır" dediler. Ed Thomson'un dalga dalga yayılan isyanının ardından tıpkı buna hayır diyen milyonlarca insan gibi Organizmaya direniş göstermeye çalıştılar. Fae,Aleda 18 ve 17 yaşında iki kız. Yanlarında birlikte gezindikleri iki erkek Calvin ve Mavrick ise henüz 23 ve 25 yaşlarındalar. Hepsinin ortak noktası İsyan sonrasında ailelerini kaybetmeleri. 1 yıldan bu yana Amerika'nın bir çok eyaletinde bir çok şehirde bir gezgin gibi yaşadılar. Son iki aydan bu yana ise; başka ve büyük bir görevi üstlendiler. Organizma ölümlü direnişçilere görünürde "Ölümlü bir yaşam" hakkı tanıyor gibi görünse de el altından bir savaş yürütmekteydi. Kendi tarafından olanların sayıları organizma tarafından gün geçtikçe azaltılmaya çalışılmaktaydı. Ülkenin bir çok yerinden gelen haberlerde Organizma tarafında olan Ölümsüz insan kitlesi kışkırtılarak gezgin bu dört kişi gibi dönüştürülmek isteniyordu. Bazı yerlerde bu açık bir savaş şeklinde bazı yerlerde ise; el altından yapılıyordu. Kimi zaman güdümlü medya desteği ile bazende topluma açık üniversitelerde konferanslar düzenliyerek direnişçiler ikna yöntemleri ile dönüştürülmeye gayret sarfediliyordu. İki ay önce Ed Thomson ve arkadaşlarından bu uyarı merkezi yada üssü tam olarak bilinmeyen direniş komuta merkezine gitmiş sonrasında insanlığın bu yolunu seçen direnişçilerin hepsine bulundukları her yerde tek bir görev verilmişti. "Kayıp vermemek." Fae,Aleda,Calvin ve Mavrick hem kendilerini devamlı oradan oraya gezerek korumaya çalışıyorlar. Hem de kendileri gibi olan herkesi bu operasyondan ellerinden geldiğince kurtarmaya çalışıyorlardı. Burası geniş bir araziye yayılmış küçük bir amerikan kasabasıydı. Küçük ve sessiz. Calvin Silah seslerini duyduğunda Mavrick ile birlikte yaktıkları kamp ateşinin çevresinde uyumaktaydı. Şafak sökerken silah sesini duyan sadece onlar değildi. Fae ve Aleda çoktan silah seslerinin geldiği kasabanın girişinde bulunan ahşah boş bir evin içerisine sinmişlerdi. Erkekler tüm gün dolaşmanın verdiği yorgunlukla kamp ateşi etrafında derin bir uykuya dalmışlar kızlar ise; tüm gece lafladıktan sonra kasabaya doğru gitmeye karar vermişlerdi. Şafak sökerken, dördü silah sesleri ile irkilince Fae boş evin hemen kenarında ilk adımı attı. Aleda'ya evde kalmasını söyleyerek silah seslerinin geldiği yöne doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Çok uzun sürmedi bu. İleride belkide kasabanın toplamını oluşturan bir kitle bağırışlar içerisinde yerde bir kaç kişiyi sürükleye sürükleye tam karşılarında bulunan kiliseye götürme çabasındaydı. Yerde direnenlerden ikisi çocuk, diğer 3 kadın ve birde erkek vardı. Çok kalabalıktılar. Fae bu kalabalık karşısında olanı biteni bir süre daha izlemek zorundaydı. İşte geçmek bilmeyen bir zamandı Aleda için. Saklandığı evin içerisinde Fae ve diğer arkadaşlarından uzakta mevsimleri ve günleri umarsızca geçirdikten sonra,zamanın birden bire iliklerine kadar yavaşladığını hissediyordu. Fae'nin dışarıda yardıma ihtiyacı olduğunu biliyordu. O evde sonsuza kadar kalamazdı. Bulunduğu odadan sadece sesleri duyuyor, hiç bir şey göremiyordu. Kızgın,öfkeli bağıran kalabalık yerde sürükledikleri 6 kişiyi kilisenin tam kapısının önüne kadar getirip çuval gibi fırlattı. Kilisenin orta gövdesinde bulunan büyük demirden haç her an bu altı kişinin tepesine düşecek gibi duruyordu. Kızgın kalabalıktan bir erkek sıyrıldı. Yerdeki iki çoçuktan birini önce kollarından kaldırarak sonra da tüm cılız çocuk bedeni ile havaya kaldırarak tekrar yere fırlattı. Ve bağırdı. "Niye direniyorsun çocuğum, aramıza yıllar önce ailen ile geldin işte tanrının evi.! Biz eskiden öyle derdik. Sen ve ailen Allahın evide diyebilirsin.Müslüman olduğun halde seni aramıza ailen ile kabul ettik Ahmed.! Seni ve aileni bizim bir zamanlar seçtiğimiz dine ait olmasanda kabul ettik. Şimdi ise; sen ve diğerleri senin dininden olmasalarda direniyorsunuz.." Bir kadın fırladı o kalabalıktan. "Ama önce seni annen ve baban terk etti Ahmed, bunu biliyorsun" Yerdeki acı çeken çocuk, acı çekmesine her yeri kan revan içinde olmasına rağmen bir damla göz yaşı akıtmadan konuştu. "Hayır onları ayaklanma başlar başlamaz süren sizsiniz!" "Ne farkeder?" dedi kadın çevresinde dolaşarak. Az ötede Ahmed'in yanında yerde bulunan kadının saçınından hızla çekerek sordu. "Ağlıyorsun emma acı mı çekiyorsun? senin için farkeder mi peki?" Emma ağlayarak bağırdı. "Fark eder elbet ! Ben bir insanın robot değilim, acı çekmeliyim ama sizinkisi bir zulüm!" Ayaktaki Diğer adam bağırdı. "Emma sizi ikna etmeye çalıştık.Siz direndiniz,işte tanrının evi.İşte burası!" "Burada dönüşeceksiniz" Neden ? diye bağırdı yerde yatan diğer adam. "Neden burada?" "Acı çektiğiniz tek yer burasıda ondan" dedi Ayaktaki adam. Ardından arkasındaki öfkeli kitleye emreder bir ifadeyle seslendi" "Götürün bunları içeriye!" Hepsi bir anda bu direktife uydular. Yerdeki 6 kişiyi yine sürükleye sürükleye Kilisenin kapısından içeriye soktular. Fae olduğu yerde donup kalmıştı. Aleda'ya gelince bağrışların artması ile birlikte saklandığı evin kapısından fırladı. Fırladığı anda 16 yaşlarında genç bir çocukla yüz yüze geldi. Ve neye uğradığını anlamadan kafasına bir kürek darbesini almaktan kendini kurtaramayarak yere yığıldı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © erdal divriklioğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |