Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
( Hasan Hüseyin Korkmazgil/ Kızılırmak şiirinden) Birinci Paylaşım Savaşı. 18 Mart 1915. İngilizler, Fransızlar gemileriyle, toplarıyla, askerleriyle, subaylarıyla geldiler. Geldiler de Çanakkale Boğaz’ını geçemediler. Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan etmesinin ertesi günü Enver Paşa sayesinde apar topar Almanya’nın yanında, İtilaf Devletleri’nin karşısında yer alan Osmanlı Devleti, topun ağzına oturmuştu. İtilaf Devletleri’nin amacı, Boğazların kontrolünü ele geçirmek ve Almanya’ya karşı Çarlık Rusya’sına destek vermekti. Çanakkale Boğaz’ı geçilseydi, 1918’e gelmeden İstanbul ve Osmanlı toprakları daha önce tümden işgal edilecek, çar devrilmeyecek, sosyalist devrim olmayacak, Balkan Savaşları’ndan başlayarak tüm savaş boyunca Anadolu topraklarına sıkıştırılan Osmanlı Devleti, Anadolu ve Trakya topraklarında da yerle yeksan olacaktı. Çarlık Rusyası’nın yerine yeni kurulan Sovyet Devleti’nin büyük desteği olmadan Kurtuluş Savaşı başarılamayacak, şimdi tekrar yok edilmek istenen Türkiye Cumhuriyet’i kurulamayacaktı. O yaşanılan, zorlu, acılı süreçten sonra 20 Ekim 1927’de, tam doksan yıl önce Mustafa Kemal Atatürk Gençliğe Hitabe’sinde sanki bugünleri görmüş gibi gençliğe şöyle sesleniyordu: “ Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.” Ancak bilgiyle donatılmış bir dehanın dile getireceği bu müthiş öngörüde bugün fazla olan, gerçekçi olmayan ne var? “Birgün çıkıp geldiler” (H.H.Korkmazgil) Gelmediler mi? “Birgün çıkıp geldiler (……) sonra güzel güzel savaş uçakla- rını - radarları rampaları atombombalarını - denizaltı de- nizüstü birşeylerini - bilinçaltı bilinçüstü herşeylerini - piekslerini bitekslerini bitpazarlarını - eroinlerini kokain- lerini getirip bıraktılar - hergün hergün yeniden getirip bıraktılar- ve sonra çekilip gitmediler gemilerine ve sonra çekilip gitmediler gemilerine ve sonra çekilip gitmediler gemilerine ve artık okadar çok şey getirdiler ki ve artık okadar çok şey getirdiler ki ve artık okadar çok şey getirdiler ki bağımsızlığa yer kalmadı ülkemde” ( H.H.Korkmazgil / Kızılırmak şiirinden) Çekilip gittiler mi? Bağımsızlığa yer kaldı mı ülkemizde? ................................... 1990’lı yıllarda, oğlumun okuluna, Galatasaray Lisesi’ne gittikçe o kocaman tablonun önünde durmadan geçemezdim. Çok uzun bir liste vardı o tabloda. Oğlum gibi genceciktiler. Ülkeye nice aydın, devlet adamı yetiştirmiş, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Sultanisi-Galatasaray Lisesi) öğrencileri, gönüllü olarak savaşa gitmişler, bir daha geri dönememişlerdi. Balkan Harbi’nden itibaren Kurtuluş Savaşı boyunca İstanbul’daki liselerden sayısız öğrenci gönüllü olarak savaşa katılmış. Pek çok okul yıllarca ya hiç mezun vermemiş ya da çok az mezun vermiş. Okuldaki o tablodan kendi el yazımla yazdığım şehitler listesini, aradım bulamadım. Aşağıdaki listeyi internetten aldım. Eksiğini, fazlasını anımsamıyorum. (278) Mehmet Refik: 1905’de Mekteb-i Sultani’den mezun oldu. 1915’te Çanakkale’de şehit düştü. (119) Ahmet Refik: 1911’de Mekteb-i Sultani’den mezun oldu. Yedek subay olarak katıldığı Çanakkale’de 1915’te şehit düştü. (64) Yusuf Cemil: 1913’de Mekteb-i Sultani’den mezun oldu. Yedek subay olarak katıldığı Çanakkale’de 1915’te şehit düştü. (26) Halid Fuat: Gönüllü gittiği Çanakkale’de 1915’te şehit oldu. (238) Hasnun Galib: Galatasaray kulübünün futbolcularından; gönüllü gittiği Çanakkale’de 1915’te şehit oldu. (280) Cevdet: Gönüllü gittiği Çanakkale’de 1915’te şehit oldu. (255) Ethem Mehmed: Gönüllü gittiği Çanakkale’de 1915’te şehit oldu. (666) Mehmet Nazmi: Son sınıftayken gönüllü olarak Balkan Harbi’ne katıldı. Sonra orduda kaldı ve 1915’te Çanakkale’de şehit oldu. (?) Vecdi: Çanakkale’de şehit düştü. (476) Mehmet Ali: Mektepten gönüllü olarak askere gitti ve 1915’te Çanakkale’de şehit oldu. (252) Aziz Ulvi: Mektepte son sınıfta iken gönüllü olarak askere gitti ve 1915’te Çanakkale’de şehit düştü. (519) Hüsameddin: Gönüllü gittiği Çanakkale’de 1915’te şehit oldu. (670) Mehmet Nüzhet: Çanakkale’de 1916 yılında şehit düştü. (901) Ömer Seyfettin: 1916 yılında Çanakkale’de şehit düştü. (43) Besim İbrahim: 1916 yılında Çanakkale’de şehit düştü. (472) Ahmet Refik: 1916 yılında Çanakkale’de şehit düştü. (169) Hasan Tahsin: 1915’te Çanakkale’de şehit düştü. (948) Mehmet Muzaffer: Son sınıftayken gönüllü olarak katıldığı I. Dünya Savaşı’nda 1915’te Çanakkale’ye giti. Daha sonra 1917’de Gazze’de şehit oldu. (54) Agop Elmaysan: Galatasaray Sultanisi’nden askeri doktor olarak katıldığı Çanakkale Muharebelerinde, bombardıman altında yaralıları tedavi ederken, 1918’de şehitler kervanına katıldı. (794) İbrahim Oran: 1912 mezunu gönüllü olarak hava subayı oldu ve Çanakkale Savaşlarında iki kez yaralandı. 1916’da Semandirek adası açıklarında, uçağı ile denize düşerek Sakız Adasında şehit oldu. Şehit olan ilk Türk havacısıdır. Ayrıca okulun müstahdemi iken Çanakkale Harbine katılan 1915’te şehit düşenlerin isimleri ise şöyledir: Ahmet Enginli, Rıza Kemahlı, Mehmet Kemahlı, Halid Boyabatlı, Selim Çavuş Şileli. Çanakkale muharebelerine Türkler 310 bin, İngilizler 460 bin (yabancı kaynaklara göre 410 bin), Fransızlar 79 bin kişilik kuvvetlerle katılmış. Bu muharebelerde İtilaf kuvvetleri, Türk kaynaklarına göre toplam 180 bin (İngilizler 155 bin, Fransızlar 25 bin), yabancı kaynaklara göre de toplam 252 bin (İngilizler 205 bin, Fransızlar 47 bin) zayiat vermiş. Türkler ise kara muharebelerinde 57.084, deniz muharebelerinde 179, toplam 57.263'ü şehit, geri kalanı yaralı, esir ve kayıp olmak üzere 211 bin kayıp vermiş. Çocuk, genç, yaşlı, onlar yurtlarını savunmak için öldüler. O günün politikacılarının uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle ama sonuçta yurtlarını savunmak için öldüler. Bugün yine gençlerimiz ölüyor. Aynı toprakların çocukları birbirini öldürüyor. Sınır ötelerinden sayısız şehit cenazeleri geliyor, sayısız ocak sönüyor, gözyaşlarımız dinmiyor, dinmiyor… Onlar da gönüllü mü gidiyor, gönüllü mü ölüyor? Ne uğruna? 19.03.2017 Vildan Sevil
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |