Ah Sevgilim, Aşkım Benim! 14 Şubatta Nerelere Gidelim?

Diğer söylencelerden birisi, Antik Yunanda Zeus ile Heranın Gamelyon adı verilen Ocak-Şubat döneminde evlendiğini söylüyor, bu dönem evliliğin kutsanmasına adanıyor. Bilen bilir, Akad, Sümer mitolojisi, ardından gelen tüm mitolojilere, dinlere kaynak olmuştur.

yazı resimYZ

Sevgilim! Aklımdan, yüreğimden çıkmadığını biliyorsun. Ben de biliyorum aklının yüreğinin derinliğindeki yerimi.

Şükürler olsun, yetmişlere merdiven dayandığımız şu zamanlarda bizden bu aşkı esirgemeyen yüce Rabbime.

Şimdi ben ne yapayım? Olmayan paracıklarımla sana neler alayım? Litresi 5,5 TLye vuran benzinle seni arabama atıp nerelere gidelim? Kredi çekip bir sürpriz hazırlasam aşkımız daha büyür mü diye aklıma gelmiyor değil hani ama kızarsın biliyorum.

Bilirim sürprizin büyüğü senden gelecektir. Denizde kum sende para Esirgemezsin biliyorum. Ne ki aşkım öyle görkemli ki günlerdir heyecandan gecem gündüzüme karıştı, kabıma sığamıyor, düşünmeden yapamıyorum.

Biliyorsun meraklı mı meraklı biriyimdir. Buna karşın Bu büyük gün nereden çıkmış da beni böyle heyecana gark ediyor? bu yaşta diye araştırmak ancak aklıma geldi. Demek ki bu yaşıma kadar böyle bir aşk yaşamamış, bu mutlu günün kökenini merak etmemişim.

Ortalıkta bin bir tehlike kol gezerken, ülkemiz elden giderken, şehit yavrularımızın tabutları dizi dizi baba evlerine uğurlanırken bana bunları birkaç günlüğüne olsa da unutturan, şu dünyada kalan az zamanımda bu aşkı tattıran Rabbime tekrar bin şükür.
.

Sevgililer Gününün kökenine dair söylenceler pek çok bir taneciğim.

Çok çok eski tarihlerden bu yana, Şubat ayı bahara, berekete hazırlık ayıdır. Sümerlerde adı sonradan Temmuza dönüşecek ve Nevruzun kökeni olacak Dimuzu, Şubatta filizlenen ağaçlarda gizlenir, bereketi temsil ederdi. Sümerlerin en önemli tanrıçası İnanna Dimuzu ile evlenir.(Muazzez İlmiye Çığdan öğrendiklerime de dayanarak ben Sevgililer Gününün kökenini kendi yorumumla bu kadar geriye çektim. Muazzez Hocaya özür borçluyum.)

Diğer söylencelerden birisi, Antik Yunanda Zeus ile Heranın Gamelyon adı verilen Ocak-Şubat döneminde evlendiğini söylüyor, bu dönem evliliğin kutsanmasına adanıyor. Bilen bilir, Akad, Sümer mitolojisi, ardından gelen tüm mitolojilere, dinlere kaynak olmuştur.

15 Şubat, Yunan Mitolojisinin ad değiştirerek neredeyse kopyası olan Roma Mitolojisinde, bereket tanrısı Lupercusa adanmıştı. Rahipler keçi kurban ederler, şarap eşliğinde etler yenir, derisini ellerine alıp sokaklarda dolaşırlardı. Genç kızlar da doğurganlıklarını korumak, arttırmak için koşturup bu deriye dokunurlardı. Bir gün önce 14 Şubatta ise bu kutsal güne ön hazırlık yapılır, bekâr kız ve erkeklerin adlarının yazıldığı kâğıtlarla kuralar çekilir, çiftler belirlenir, kutsal birliktelikler oluşturuldu. Bayram günü ise sıra, kurban derisine dokunarak doğurganlığın, üremenin arttırılmasına yönelik ritüellere gelirdi.

Tek Tanrılı ikinci din Hristiyanlık yayıldıkça zavallı antik tanrıların da ömrü bitmişti. Artık baba-oğul-kutsal ruh vardı. Ama antik kalıtı tümüyle yok etmek mümkün mü? Nasıl Dimuzu-Temmuz-Nevruz olup da bugünlere geldiyse Lucertusun bayramı da yüzyıllarca yaşadı.

M.S. 469da papa, Lucertusun bayramını yasakladı. Lucertus iyice toplumsal belleğin mezarlığına gömüldü sanıldı, yerine yalnızca kura çekilişini bıraktı Papa. Kurada da Azizlerin isimleri yazılıydı. Anaerkilden ataerkilliğe, eş zamanlı olarak da sınıfsız toplumdan sınıflı topluma, giderek sömürücülerin yönettiği, tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışıyla kadın, toplum dışına itilmeye çoktan başlamıştı.

Papa, çekilişi yalnızca erkeklerin yapmasına izin vererek neyi amaçlamıştı? Hristiyan teolojisinde o tarihe kadar Samiriyeli Fotin, Mısırlı Maria gibi az sayıda azizeye rastlansa da kuraya onların adlarının yazılmaması kadının dışlanmasına, erkeğin yüceltilmesine, iki cinsi ayırarak o güne değin arkaik bir kalıt olarak doğadan kopmamış, aşkın daha saf halinin dışlanmasına yönelik sayılamaz mı? Bunları ve kurada mecburen aziz adı çeken erkekler o Azizlerden ne umuyorlardı, bilmiyorum.

Toplumsal bellek durur mu?

  1. Yüzyıla gelindiğinde başka bir söylence yavaş yavaş olgunlaşıp yaygınlaşmıştı. 14 Şubat tarihi de Hristiyanlığın yayılış döneminde, inancından ötürü katledilen Aziz Valentine Günü oldu. Romalılar döneminde Valentine, zindanlara atılmış, işkencelerden geçmiş, öldürüleceğini anlamış; gardiyanının kız kardeşinin eline "Valentine'ninden" yazan bir aşk notu tutuşturmuştu. Meğer tutsaklığında ona aşık olmuş Valentine.

Aşk bu! Azizdi, azizeydi dinler mi? Aşk geri dönüyordu işte. Toplum onu çağırıyordu.

İnananlarına cennette huri, gılman vaat etmeyen Hristiyanlık, Ortaçağ boyunca kadınları aşağıladı, Cadı dedi yaktı. Kadınların bekâret hakkını kocaya değil, emrinde çalıştıkları feodal beylere sundu. Ardından gelen İslamiyet de süreç içinde kadınları itip kakmaya, örtmeye, eve kapamaya devam etti, kadına itaati, itaat etmezse zulmü reva gördü. Recm denilen geleneği icat edip kuma gömerek taşlamaya kadar vardırdı işi.

Günümüzde ise cennetteki hurileri, gılmanları da aşmadık mı? Kadını, eşi geçtik. Cenneti de bekleyemez olduk. Yurtlarda, vakıflarda, Kuran Kurslarında kız oğlan demeden sübyanın, kendi evladının cinselliğini yeryüzü nimetlerinden saymaya başlamadık mı?

Söylenceler bitmiyor sevgilim. Daha çok var. Tarihsel akışta aralarında bağ kurabildiğim söylencelerdir bu aktardıklarım.

1800lerden günümüze 14 Şubat
Kapitalizm doğdu, gelişiyor. Bunalımlara giriyor çıkıyor, diriliyor, sömürüyor, semiriyor Sömürüp semirdikçe güçleniyor ama temel dürtüsü KÂR.

Plansız programsız, açlık yoksulluk pahasına KÂRTükettir, KÂR et Tükettir KÂR et

Silah tüket, insan öldür, çocuk bebek öldür, tüket; KÂR et
Doğayı katlet, KÂR et

Bunaldıkça vahşileş, vahşileştikçe korkut, sustur; KÂR et

Sıkıştıkça, bunaldıkça ahlakı parçala un ufak et, din ile yoğur, beyinlerin yeni gıdası olarak piyasaya sür.

Beyinlerle penisler yer değiştirsin. Kadın, çocuk, bebek, demeden öyle bir şehvetle yoğur ki erkekler ve kimi kadınlar, Allahın emri olduğuna inandırsınlar kendilerini. Başka bir şey düşünemez, soramaz, sorgulayamaz olmaları için ticarete it onları. Kadının, çocuk ruhunun, bedeninin ticaretini yap, tüket, tüket, tüket

KÂR et. KÂR et. KÂR et.

Dünyanın dört bir yanında birikmiş sermayenle, ortaklıkların ve ortaklarınla destekle onları. Kazın geleceği yerden tavuğu esirgemezsin elbette. Önüne çıkıp da HÖT diyenin, # HAYIR diyenin canına oku.

Senin adın KAPİTALİZM.

Ne doğayla ilişkisini koparmamış İnannayla Temmuz ne de Lucertussun sen.

Senin adın Kapitalizm. Teknolojinle, biliminle, görünür görünmez parasal gücünle yeraltında sinsice yaşayıp yeryüzünde kuklalar oynatan, beyinlerle oynayan zamane HAYALİsisin sen.

Şimdi git, ferman eyle insanlara:

Aşk dediğin artık paradır, KÂRdır. Aşkın ispatı bol bol para harcamaktır.
Git!... Cicili bicili vitrinlerden armağanlar seç! Otellerden otel beğen! Gez toz eğlen!

Haydi koş gel!
14 Şubatta Nerelere Gidelim
TÜKET TÜKET TÜKET
..
Ah Sevgilim, aşkım benim! ?

Tek taşı almıştın, üç taşı almıştın. Kasa kasa mücevherleri koyacak yer kalmadı. Gidip görmediğimiz, tıka basa doymadığımız, vurup çalıp oynamadığımız yer de kalmadı.

Gel sevgilim gel!

Yok edilmeden şu çamlı dağlar, alıp başımızı varalım yamaçlarına

Yok edilmeden şu altın kumsal, sarılıp yürüyelim poyraz saçlarımızı birbirine dolarken.

Çakıllardan beş tane renkli taş almayı da unutma sakın.

Akşam olunca beş taş oynarız evimizde.

Ne Dersin?

Hani şairler şairi Nazım Hikmeti onun dilinden yadederken. Tastamam öyle işte sevgilim.

Üstümüze üstümüze yaklaşan alevlere #HAYIR derken, sokaklarımıza yürüyen kan seline #HAYIR derken yani.

Yani Nazım gibi. Yani Henüz vakit varken gülüm

HENÜZ VAKİT VARKEN GÜLÜM
Henüz vakit varken, gülüm
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
Volter rıhtımında dayayıp seni duvara
öpmeliyim ağzından
sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a
çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm,
korkudan, hayretten, sevinçten
ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlar da çiselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak.
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,

12.02.2017
Vildan Sevil

Başa Dön