Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus |
|
||||||||||
|
Mevcut hükümet yetkilileri yaklaşık bir yıldan daha fazla süredir bu sistem değişmelidir diyerek, en son 16 Nisan 2017 tarihinde % 51,4’le Evet taraftarları olarak küçük bir farkla da olsa bu emellerine ulaşmışlardır. Aynı şekilde % 48.6 ile Hayırcılarsa istedikleri sonuca ulaşamamış bulunmaktadırlar. Burada asıl sorgulanması gereken nokta, Hayır tarafında olup kendilerini Cumhuriyetin öz sahipleri gören Cumhuriyet Halk Partisi’dir. (CHP) Çünkü bu yapının sistem sorunlarıyla ilgili ciddi ve gerçekçi hiçbir siyasi politikaları olmamıştır. Bu anlayışın her zaman ileri sürdükleri argümanlardan “Güçler Ayrılığı” vb. düşüncesi, Anayasanın ırkçı ve dinci ilk dört maddesiyle birlikte diğer birkaç faşist maddelerin varlığı, “Güçler Ayrılığı ve Laikliği” işlevsiz ve sözde bırakmaktadır. Onun için Cumhuriyetçilerin Güçler Ayrılığına dayanan politikaları topluma inandırıcı gelmemektedir. Cumhuriyet rejimi oluşumundan bu zamana kadar sürekli korku psikolojisine yakalanmış bir birey gibi, korkak ve tedirgin bir şekilde elde etmiş olduğu kazanımları korumak amacıyla var olan tüm sorunların üzerini hep kapatmıştır. Hatta hiç yokmuş gibi davranması yüzünden sürekli benzer akıbetleri yaşamaktadır. Yaklaşık olarak yüzyıldan beri devam eden Kürt, Alevi, düşünce, kültürel ve sosyal sorunların hepsi hâlâ ciddi çözüm beklemektedir. Örneğin Hayırcı cephenin önde gelen taraftarlarından Cumhuriyetçi anlayış, her şeyden önce kendisinin en önemli tabanı olarak şekillendirdiği Alevilerin din, İnanç, ibadet, kültürel ve siyasal sorunlarını resmi olarak hiçbir zaman kabul etmemiş olması. Aynı şekilde Laik devlet aldatmacasıyla Alevileri bu potada eritip asimile etmeye çalışırken, diğer taraftan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurup devlet eliyle topluma İslam’ı empoze etmesi. Ve diğer bir önemli nokta Kürtler; Türkiye’de ciddi bir nüfus sayısını oluşturmasına rağmen, dilleri başta olmak üzere tüm kültürel değerleri inkâr edilip yok sayılarak, Türk olduklarında ısrar edilmesi. Benzer şekilde Cumhuriyetçi devlet anlayışının Türklüğe baktığı gibi, bakmayan ve farklı tarihsel gerçeklerle siyaset yapan Türkler başta olmak üzere, Alevi, Kürt, sol ve sosyalistleri düşman olarak görüp, tüm gücünü bunların yok olmasına harcaması. Diğer taraftan toplumun çoğunluğu Müslüman diye, resmi İslam politikasını meşrulaştırması, dünkü Referandumda olduğu gibi her zaman hezimete uğraması kendi temelsiz politikalarının bir sonucudur. Çünkü laik bir devlette devletin resmi dini ve bu dini propagandayı sürdüren Diyanet İşleri gibi bir kurumun asla olmaması gerekir. Gerçek laik ve demokrasiye sahip ülkelerde, din vb. olgular resmiyetin dışında özerk olarak yaşatılırlar. Demokrasiye inanan devletlerde, dine inanıp din hizmetlerini almak isteyen kişiler tespit edilerek, onların içerisinden oluşacak dini uzmanlar aracılığıyla özerk bir kurum oluşturulması sağlanır. Ve oluşacak bu özerk kurumun ayakta kalması için de, inanan insanlardan kesilen vergilerle bu dini kurumun kendi kendisini yaşatması istenir. Devletin buradaki görevi sadece bu kurumları herhangi bir saldırı veya olumsuzluklara karşı korumaktır. Maddi veya manevi şekilde en ufak bir destekleyici davranışının olmaması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti ne yapmıştır? Resmi devlet dini oluşturduğu gibi bunu devlet bütçesinden finanse edip cami vb. yapımını desteklemesi. Üstelik ekonomik durumu iyi olan kişileri de teşvik ederek, dini kurumların çoğalmasına öncülük etmesi. Ondan sonra da vay efendim devlet şeriata götürülmek isteniyor, biz bunu kabul edemeyiz gibi söylem ve dert yanma politikaları asla gerçekçi ve samimi değildir. Devlet 1923’ten itibaren zaten şeriatçı şekilde biçimlendirilmiştir. Bugün şeriat ve tek adamcı şekilde suçlananlarla, Cumhuriyetçilerin arasındaki fark giyim ve kuşamdaki anlayıştır. İnançta ve bilinçte her ikisi de İslam’a hizmet etmektedirler. Ve her iki yapıda toplunun manevi (İnanç) duygularını kullanarak “Allah Din, Devlet” üçlemesinden hangisi feragat etmiştir? Cumhuriyetçi anlayış kravatlı ve takım elbiseli dini yapıyı desteklerken, diğeri ise biraz daha Arap giyinme şekline yakın şalvarlı ve türbanlı olmalarıyla fark biçimseldir. Düşünce ve duyguda ikisi de aynı merkeze hizmet etmektedirler. Cumhuriyeti kuranlar, şalvarlı ve türbanlıların her fırsat bulduklarında Arap İslam Şeriatına birebir uygun devlet ve yaşam şeklini isteyebileceklerini zamanında hesap etmeleri gerekirdi. Böyle bir hesap ve politikaları olmadan, üstelik maddi ve manevi şekilde her türlü desteklenen bir dini yapının, Şeriatçı ve tek adamlığından korkup dert yanmak aldatmacadan başka bir anlama gelmemektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı Cumhuriyet, er ya da geç değişmek zorundaydı. Cumhuriyetin sahipleri akıllı ve biraz bilimsel davranmış olsaydılar, kendileri daha modern bir şekilde yeniden Cumhuriyetin ömrünü uzatabilirlerdi. Bunu yapmadıkları için, bugün Evet cephesinde yer alanların fırsat bulduğunda, kendi düşüncelerine uygun düşecek rejim değişikliğini yapmaları gayet normaldir. Başka türlüsü beklemez. Ancak Evetçilerin bu değişimleri kendileri için uzun ömürlü olur mu? Burası çok şüphe götürür. Şahsi kanaatimize göreyse, Evetçilerinde doğru ve akılcı bir sistem plan ve programları olmadığından, çok fazla uzun ömürlü olacakları düşünülemez. Müttefik adıyla ortak hareket edecekleri güçlü devletlerin dolaylı veya direk teşvikleriyle askeri darbeleri yaşayarak yok olacaklardır. Herkes şunu çok net bilmelidir ki, Anadolu halklarının gerçek özgün yapılarına uygun bir siyasi teori geliştirilmediği sürece, bu topraklarda gerçeklere ve insanlığa yakışır bir yönetim sistemi hiçbir zaman oluşmayacaktır. İfade edildiği gibi Arap İslam din kültürüne ve de Batı modern yaşamını sadece taklit eden anlayışla ancak bu kadar olur. İşte bunun için bir toplum hak ettiği gibi yönetilir başlığını kullanmış bulunmaktayız. Referandumun sonuçları ise pek supriz sayılmamaktadır, aşağı yukarı bu şekilde olacağı da belliydi. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |