Her gün yeniden doðmalý. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
“Gel evladým, limonata vereyim iç, kendi ellerimle yaptým.” dedi. Duymazdan gelince. “Erkeksin bak, içmezsen bir yerlerin þiþer. Demedi deme sonra,” diye caydýrdý beni. Üzeri çam fýstýklý iki bardak limonatayý afiyetle içtim. Gerçekten de güzeldi. Utanmasam bir bardak daha isteyecektim... Burnuma limonata kokusu geldi. Dudaklarýmý dilimle ýslatýrken, evin yýllara meydan okuyan, eski, paslý demir kapýsýndan gözlerimi alamadým. Bir an kapý açýlacak, Sait Dede elinde limonata sürahisiyle çýkacak ve yine çocuklara seslenecek sandým. Çocuklarýn da neþe içinde seðirttiklerini gördüm. Ýçime limonata tadýnda ýlýk bir sevgi aktý o an. Mutlu hissediyordum kendimi. Gözlerim biraz ilerideki bahçe duvarýna takýldý. Kayýsý ve þeftali aðaçlarýnýn tepelerini görür gibi oldum. Saðýma dönecektim ki aklýma çocuklar meyve aðaçlarýna dadanmasýnlar diye duvarýn üzerine betonlanan cam kýrýklarý geldi. Olduðum yerden iki üç kez zýplayýp Çoþkun’un kanayan ellerini gördüm. Gözlerim doldu… Ne kadar uzun zaman olmuþtu Coþkun’u görmeyeli. Yýllar öncesi bir arkadaþýmdan taksicilik yaptýðýný duymuþtum. Hepsi o kadardý. Hýzla yanýmdan havlayarak geçen köpek Coþkun’dan ayýrdý beni. Tüm dikkatim daðýlmýþtý. Sessiz adýmlarla yürümeye baþladým. Her þey bu kadar mý hýzlý deðiþebilirdi. Bu sokak, çocukluðum, yýllarým… Sokaðý geçip saða döndüm. Yer yer sývalarý dökülmüþ, boyasý kabarmýþ bir evin önünde durdum. Giriþ kapýsýnýn üzerinde kalýn zincire takýlý kocaman bir kilit gördüm. Ekrem’i hatýrladým. Okul yolunu, yalýnayak koþturduðumuz sokaklarý, boþ arsalarda saklambaç oynadýðýmýz günleri hayal ettim. Sararan ve kaybolan yýllara için için aðladým. Yanýma yaklaþan kadýný fark etmedim bile. “Beyefendi” dedi, “satýlýk deðil o ev. Boþuna bakmayýn.” Yüzüme dikkatlice baktýktan sonra: “Bu evin sahipleri var ya… Düðün dönüþü geçirdikleri bir trafik kazasýnda -büyük oðullarý Ekrem hariç- hepsi öldüler.” Bu nasýl bir haberdi, kalbim duracak gibi donup kaldým. Dudaklarým titreyerek: “Ekrem’e ne oldu peki?” diye sordum. “Zavallýcýk sýyýrdý kafayý… Kazadan kendisini sorumlu tutuyordu. Onun düðünüydü çünkü. Ýçine kapandý. Kimseyle fazlaca konuþmaz, sokaða çok nadiren çýkardý. Sonra bir gün karýsýnýn abisi geldi. Giderken kýz kardeþini de yanýnda götürdü. Bir daha da dönmedi. Oysa ne güzel ne de sýcak bir kadýndý. Karýsý da gidince Ekrem bir baþýna kaldý. Yaþayan bir ölüden farksýzdý. Sonra o da sessizce kayboldu ortalýktan. Bir daha da ondan haber alamadýk. Bir akrabasý geldi kapýsýna kilit asýp gitti…” Dizlerine vura vura yanýmdan uzaklaþtý. Gözlerim nemlenmiþ, hüznüm artmýþ, içime tarifsiz bir acý kývranýp yatmýþtý. Oysa Ekrem ne iyi bir çocuktu. Þen, þakrak ve hayat doluydu. Boþ arsada futbol oynardýk. Kaleye geçer, müthiþ kurtarýþlarýyla herkesi kendine hayran býrakýrdý. Hatta Ýzmir’in köklü spor kulübü Altay’dan teklif bile gelmiþti de babasý kabul etmemiþ, “Top oynamak günahtýr, þehitlerimize hakarettir!” demiþti. Birden karþýmdaki evin paslý demir kapýsýnýn gýcýrtýsyla irkildim. Ýçerden yirmi yaþlarýnda, yakýþýklý, saçlarý özenle arkaya doðru taranmýþ, elinde valiziyle genç bir erkek çýktý. Onu, saçlarý kýrlaþmýþ, göbeði öne fýrlamýþ, güleç yüzlü yaþlý bir erkek izledi. Belli ki oðlunu yolcu ediyordu. Yaþlýca bir kadýn ikinci katýn balkon korkuluðuna yaslanmýþ, kendini sarkýtmýþ bir hâlde, “Vardýðýnda bizi aramayý ihmal etme oðlum” diye seslendi, “merakta koma bizi” “Tamam, anne” Dikkatli bakýnca, saçlarý kýrlaþmýþ adamý hemen tanýdým. Mesut’tu bu! Nihayet geçmiþime ait bir iz daha yakalamýþtým. Sevindim; içim içime sýðmýyordu. “Mesut!” diye baðýrdým. Gözlerimdeki ýþýk alazlandý. Mesut dönüp baktý; yüzümü incelemeye, tanýmaya çalýþtý. “Neco sen ha!” diye baðýrdý birden. Hýzla koþtu yanýma. Otuz beþ yýlýn özlemiyle sarýldýk birbirimize. “Gözlerinden tanýdým, hiç deðiþmemiþ bakýþlarýn,” dedi. Ardýndan baþtan aþaðý beni bir güzel süzdü. “Yaþlanmýþsýn, çökmüþsün.” “Te! Diyene bak hele. Sanki kendisi eski filinta Mesut da, bir de kalkmýþ bana kulp takýyor.” Gülüþtük. Mesut balkondaki karýsýna seslenerek: “Neco bu, bizim mahallemizin eski demirbaþlarýndan… Annem benden çok onu severdi. Kýskanmýyor deðildim hani…” Kolumdan tuttuðu gibi çekeleyerek zorla eve götürmek istedi. Kolumu kurtarmaya çalýþtýmsa da baþaramadým. “Býrakmam, boþa debelenme” dedi, “otuz beþ yýlýn hesabýný soracam. Bunca yýl ne arayýp ne sordun, bir haber bile salmadýn hayýrsýz!” Yukarý kata çýkan merdivenlerin baþýnda Ümmühan Abla ve gelinini gördüm. Ümmühan Abla hemen tanýdý beni. Basamaklarý birer ikiþer hýzlý adýmlarla çýkmýþ, nefes nefese kalmýþtým. Beli bükülmüþ, vücudu küçülmüþ ve saçlarý yok denecek kadar azalmýþtý. Elindeki bastonuna yaslanmýþ, gülümsüyordu. “Neco’m, sen mi geldin, gerçekten sen misin?” dedi, boðuk bir sesle. “He ya Ümmühan Abla, benim ben!” dedim nasýrlý ellerine sarýldým. “Azýcýk boynunu eð de yanaklarýndan öpeyim” dedi bana. Dizlerimin üzerine çöktüm. Bir çocuk gibi sarýldý bana. Saçlarýmý kokladý. “Neco’m” dedi, “mahallede bir biz kaldýk. Herkes ya taþýndý, ya da göçüp gitti bu dünyadan. “Aðlamaya baþladý. Gelini de sessizce aðlýyordu. Yeniden sarýldý, öptü, kokladý, yüzümü saçýmý okþadý. “Biliyor musun sen eski mahallemizin insanlarý gibi toprak toprak kokuyorsun, “nerde þimdi o insanlar, toprak bile kalmadý. Her yer beton, taþ. Ýnsanlar da, kalpleri de öyle oldu.” derken gözünün yaþý sesine karýþmýþtý. Dayanamadý, bayýlýr gibi olunca bir çocuk gibi kucaklayýp salondaki kanepenin üzerine özenle sarsmadan yatýrdým. Baþýný okþadým, toprak kokan ellerini öptüm defalarca. “Ah benim güzel Ümmühan Ablam!” dedim.“Bir baþýna kaldým bu dünyada; her yaným beton benim de, siz gibi…” Kýzaran gözlerimden bir damla yaþ yanaklarýmdan aþaðýya doðru süzülmeye baþladý, oradan da yüreðime aktý… Ozan Yayýncýlýk BÝR YARIM öykü kitabýmdan
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |